~YENİ~ (2)

665 68 32
                                    

"İyi okumalar. :)"

D.T.

***

# Defne

Bugün üniversitenin ilk günüydü. Bundan daha güzel(!) bir gün olamazdı herhalde!

Okul evime yürüme mesafesindeydi. Genel olarak trafiğe çıkmayı sevmediğim için yürümek benim için iyi olacaktı. Ve sanırım bugünle ilgili iyi olan tek şey buydu.

Evet, yatay geçiş yapan birkaç kişi daha vardı ancak bu yeni olduğum gerçeğini değiştirmiyordu ve yeni insanlarla tanışma fikri beni iyice geriyordu. Yüzüme gülümseyen ama arkamdan iş çeviren insanlar olacaktı.

Teşekkürler Emre, bir güven sorunum eksikti sayende şimdi o da var! diye düşünüp gergin bir şekilde evden çıktım. İlk günüme bu kadar sinirli başlamışken diğer günleri merak ediyordum doğrusu.

Yolda yürürken gözlerimi, ağlamaya hazır siyah hüzünlü bulutlara çevirdim. Şemsiyemi almakla iyi etmiştim çünkü yağmur ıslatacak adam arayacaktı.

Üniversiteye varınca giriş kapısına doğru yürüdüm. Kampüs çok büyük olmasa da gerçekten güzeldi. Etrafa bir sürü bank konulmuştu. Bankın üzerleri dün akşam yağan yağmurdan dolayı hala ıslaktı. Büyük ağaçlar ise sonbaharın güzelliğine kapılmış sarı, turuncu ve kırmızı renklerle harika bir tablo gibi duruyorlardı.

Fakültemi bulduğumda binayı inceledim. Kocaman birkaç seneyi burada geçirecektim. Camlar geniş ve yere kadar yapılmıştı. Güneşe aşık biri olarak bu beni mutlu etmişti. Sonuçta ahırda değil bir amfide ders görecektik. Güneşin kimseye zararı olmazdı.

Fakültenin içine girmeden biraz daha gezmeye devam ettim. Kafeleri, restoranları, fazlasıyla büyük bir kütüphanesi ve spor tesisi vardı.

Spor tesisinde dolanmaya karar vermiştim. Potaların ve filenin olduğu büyük bir spor salonu, spor aletlerinin olduğu başka bir salon ve olimpik olmasa da büyük bir yüzme havuzu vardı. Suya hasretimi havuzla gidereceğim hiç aklıma gelmezdi ancak havuza camdan melül melül bakarken bulmuştum kendimi.

Bir süre sonra da spor tesisinin biraz ilerisindeki kafeden kendime sıcak bir çay aldım. Burası da çok tatlıydı. Bir sürü güzel görünen kurabiyeler ve pastalar vardı.

Yeni üniversitemi beğenmiş olsam da Ankara'ya hala ısınamamıştım. Belki de bu havasından kaynaklanıyordu. Elimde buharı tüten karton bardakla kafenin kapısını aralarken yüzüme çarpan soğuk içime işlemişti sanki.

Kafeden çıktıktan sonra büyük bahçenin arkasındaki kamelyaları gördüm. Binaların arkasında kalmış ve büyük ağaçlarla gizlenmişlerdi sanki. Kafa dinlemek için müthiş bir yer gibi görünüyordu. Tabi bahar gelince... Şu an için sadece sıcak kaloriferlere sarılmak istiyordum.

Çevredeki uzun ağaçlar, zaten gri bulutlar yüzünden zor görünen güneşi tamamıyla kapatıyordu. Kamelyalar dışında ağaçların arasına masa ve sandalyeler de konmuştu.

Birkaç öğrencinin soğuğa rağmen arka taraftaki büyük masalarda oturduğunu gördüm. Delirmiş olmalıydılar. Bu soğukta? Kıçları donarken?

Biraz daha ilerleyeceğim sırada ağaçların arasından gelen seslerle duraksadım. İnsanlar orada toplanmışlardı. Çimlerin arasından oraya doğru ilerlediğimde durdum. İnsanların en arkasında kaldığım için ne olduğunu göremiyordum. Normalde çok meraklı bir insan değildim ancak şu an içimde büyüyen bu merak hissini bastırıp oradan öylece çekip gidebileceğimi sanmıyordum. Sonunda topluluğu yara yara ne olduğunu görebileceğim bir mesafeye geldiğimde kaşlarım çatıldı.

ATEŞ ÇİÇEĞİ 1 (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin