~GÜVEN~ (19)

251 46 53
                                    

"Bir iyi, bir kötü haberim vaaar.

İyi haber: Uuupuzun bir bölümle karşınızdayım. Hoşunuza gidecek bir bölüm olduğunu düşünüyorum. Yorum yapın ve beğenin demeyeceğim tabikii ;)) Siz anladınız onuu :D

Kötü haber; Haftaya maalesef bölüm yayımlayamayacağım, dersler yüzünden. :( Bu nedenle bu bölümü uzun tutmaya çalıştım.

Anlayışınız için teşekkürler. Sizi seviyoruum ❤ İyi okumalar. :) "

D.T.

***
Gripin - Durma yağmur

"Güven ruh gibidir. Terk ettiği bedene asla geri dönmez."

(William Shakespeare)

***

# Defne

Peçeteler koltukta birikmişti. Elimdeki peçete yine gözyaşlarımı durduramamıştı.

Birbirlerini seven, evli bir çift vardı, sorunları olsa da geçiniyorlardı fakat onları ayıran şey ölüm olmuştu. Kadının kocası (Gery) beyin tümöründen ölmüştü. Söz vermesine rağmen...

"Ama... ama ona söz vermişti, bırakmayacağına dair söz vermişti." Ağlarken bir yandan da konuşmaya çalışıyordum.

Gery, karısını kendinden daha iyi tanıyordu ve ölmeden önce ona belirli zamanlarda gelecek mektuplar bırakmıştı. O öldükten sonra karısının hayattan kopacağını biliyordu ve bu mektuplarla onu geri hayata bağlamaya çalışıyordu.

Ölmüş birinden geriye kalanlardı insanı inciten aslında. Kâğıda değen kalemde onun dokunuşunun sıcaklığı vardı ama kadın kalemin sıcaklığı yerine onun parmaklarının sıcaklığını hissetmek istiyordu. Kelimelerde onu bulabiliyordu fakat dokunamıyordu. Mektupta kokusu gizliydi ancak mektubu ne kadar yakına getirirse getirsin teninin kokusunu alamıyordu.

Her mektubun sonuna 'not: seni seviyorum' diye yazmıştı kocası ancak kendi dudaklarından çıktığı gibi gelmiyordu kulağa...

Çaresizlik buydu belki de; zamanı geri alıp ona biraz daha sarılmak istiyordu. Onu kalbine koyup saklamak... Ölmüş birinden geriye kalanlarla yaşamaya çalışmaktı ruhunu yıkan. Çünkü biliyordu onun yazdığı mektup buradaydı fakat kendisi bir daha yanında olamayacaktı.

Gözlerimdeki yaşları durdurmaya çalışırken elimdeki kumandayla filmi durdurup Alaz'a baktım. O benim gibi ağlamıyor aksine filme sinirle bakıyordu.

"Bunu izlemeyelim dedim sana Defne, ben başıma ne geleceğini biliyordum işte, al otur ağla şimdi!"

Onun sözlerini umursamadan kendi kendime konuşmaya devam ettim. "Onu orda yalnız bıraktı ve üstüne bir de onu daha çok üzmek için notlar yazdı. Ne kadar adilce!" diye çıkıştım burnumu çekerken.

Alaz "Hayatın adil olduğunu kimse söylemedi. Her zaman diğerinden biraz daha çok acı çeken bir taraf olur." Dedi durdurduğum film karesine bakarken.

Normalde başroldeki adama kızarken Alaz'ın bu sözleri üstüne onu savunmaya geçtim. "Adamın kadından daha az mı üzüldüğünü sanıyorsun? Öleceğini bile bile her geçen gün kadını biraz daha çok severken ona notlar yazarken daha az mı üzülüyordu sence?" dedim.

Alaz bakışlarını bana çevirirken gözlerinde televizyonun aydınlattığı kadarıyla dağılmış bir ifade gördüm. " Geride kalıp o yaşadıkları her bir anı tek başına taşıyan kadınla mı kıyaslıyorsun? Ona hiçbir şey söylemeden giden adamın arkasından..." durdu, devam edemedi, sadece bana bakarken.

ATEŞ ÇİÇEĞİ 1 (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin