~ HASTA ~ (11)

291 56 41
                                    

"Canlar oy verip yorum yapanlara çok teşekkür ederim. Bi'tanesiniz.

İzninizle bir konuya daha değinmek istiyorum. Biliyorsunuz ki gündemimizde olan bir konu: Koronavirüs. Bu salgını hiç umursamayan bir kesim var, halbuki gerçekten dikkat edilmesi gereken bir durum söz konusu. Olabildiğince evde kalmalı ve virüsü taşıyıp yaymamalıyız. Evde kalmaya ve kişisel temizliğimize dikkat ettiğimiz sürece sevdiklerimizi ve kendimizi koruyabiliriz. Bu dönemi ağır atlatmamak için hepimize iş düşüyor. Hassasiyetiniz ve dikkatiniz için teşekkür ederim.

İyi okumalar."

D.T.

***

"Mutluluğun gözü kördür, yalnızlık sağır. Ondandır biri tökezleyerek yürür, öbürü uykusunda bile bağırır."

(Özdemir Asaf)

***

# Defne

Aradan bir hafta geçmişti. Bu bir hafta boyunca iyice onlarla kaynaşmıştım. Özellikle Ceren ve Ece'yle aramız iyiydi. Ancak konu Alaz'a gelince işler biraz karışıyordu. Alaz sanki benimle uğraşmayı artık bi hobi haline getirmişti. Sinirlenince yüzümün kıpkırmızı olması onu fazlasıyla eğlendiriyordu.

Yine hararetli bir şekilde Alaz'la birbirimize laf soktuğumuz bir ders arasında diğer günlerden farklı bir şey dikkatimi çekmişti.

Bugün yüzü biraz solgundu sanki. Arabayla yolda gelirken boğazını tuttuğunu da görmüştüm. Hasta mı olmuştu? Samet de geçen gün aksırıyordu. Kesin Samet'ten kapmıştı! Alaz bize atıştırmalık bir şeyler almak için sıraya girerken beynimde hastalık senaryoları kuruyordum.

Sen Alaz'la fazla mı ilgileniyorsun? dedi iç sesim imayla.

Kötü düşünceli insanlar gibi korkunç bir şekilde sırıttım. Bu sırıtışım, Ece ve Ceren'in, dört kafam varken beşinciyi çıkarmışım gibi bakmalarına neden olsa da iç sesime güzel bir cevap vermenin getirdiği gurur ön plandaydı. Yavaşça ve bastırarak kendimi ikna ettim.

Arkadaşıyım ben, tabi ki ilgileneceğim! Hem kim olsa fark ederdi!

Kendi kendime konuşurken fark etmeden kaşlarım oynuyordu. Bu nedenle Ece ve Ceren masada kahkaha krizine girmişlerdi. Onlara en kötü bakışımı atarak ikisini de başarıyla susturmuştum.

İkisi de Alaz'ın durumunu fark etmemişler miydi? Yoksa ben mi çok üstüne düşüyordum bu durumun?

***

Koridorun kenarında saklanmıştım. Neden saklandığım konusuna hiç girmeyelim.

Kafeterya öğle arasının bahşettiği birçok öğrenci sayesinde tıka basa doluydu. Ve sağolsunlar bir oturup bir kalkıyorlardı. Ne diye kalkıyorsunuz oturun oturduğunuz yerde! Göremiyorum sizin yüzünüzden! diye homurdandım içimden.

Sonunda gördüğüm resimle saklandığım yerden hızla çıkıp elinde üstünde dumanı tüten karton bardakla dikilen Alaz'a baktım. Ellerimi belime koydum. Sesime şeytani bir tını yüklemiştim. "İlginç!"

Anlamayan bakışlarla bana bakınca dişlerimi sıktım."Sen az önce ıhlamur mu aldın?" Şaşkınlıktan ağzından "Ha?" sesi çıksa da hemen toparlandı. "Evet." Dedi. "Bir sorun mu var?"

Tek elimi gözüne doğru salladım. "Evet sorun var, Ece'ye sordum, ıhlamurdan nefret ediyormuşsun! Ve... sabahtan beri ıhlamur içiyorsun!"

Gözlerini devirdi. Derin bir nefes alıp verirken başını ovdu. "Nesin sen? Sapık falan mı?"

ATEŞ ÇİÇEĞİ 1 (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin