~AYRILIK~ (8)

312 56 24
                                    

Alec Benjamin - Let me down slowly

"Oylar için çoook teşekkürlerr :*

İyi okumalar :)"
D.T.

***

"Neden durgunsun sorusuna cevap aramaktan ve bunu sormasınlar diye gülümsemekten yoruldum."
(Cemal Süreya)

***
# Defne

Avcumu tutan kişiye döndüğümde rahatlama hissi bedenimi sardı. Karşımda sırıtan bir Alaz'la karşılaştım.

"Sakin ol, şampiyon. Sen kazandın!" Dediğine karşı yarı şaşkın yarı gülümseyen bir ifadeyle ona baktım.

"Pardon." diye mırıldanıp elimi kurtarmaya çalışırken yumruğumu kendine çekip bana yaklaştı. Hala çapkın gülümsemesi yüzündeydi.

"Bu kadar cesur olduğunu bilmiyordum. Beni şaşırtıyorsun."

Onu şaşırtmak gerçekten hoşuma gitmişti. Bendeki gülümseme genişlerken Alaz omuz silkip devam etti. Hayır, iyi bir şey demeyeceği yüz ifadesinden belliydi. "Ama bu senin ufaklık olduğun gerçeğini değiştirmez."

Sinirle dişlerimi sıkarken yumruğumu kurtarıp ondan uzaklaştım. O ise beni kızdırmanın verdiği zevkle daha da sırıtıyordu, mümkünmüş gibi.

Alaz kolumu tutup beni merdivenlerden indirmeye başladığında arkamızda kalan üç kişiye bakma gafletinde bulunmuştum. Dudaklarım aralanırken gördüklerimi algılamam uzun sürmüştü. Orada ne olmuştu öyle? Yerde yarı baygın yatıyorlardı ve sandalye parçaları...

Ne yani adamların kafasında sandalye mi parçalamıştı? Allah'ım! Ben o sırada ne yapıyordum? Şoka falan mı girmiştim acaba?

Avucumun içinde sıcaklık hissedince istemsizce elime baktım. Ve elimle bağlantısı olan kişiye... Alaz kolumdaki elini bırakıp elimi tutmuştu ve sırıtması kaybolmuş geriye ciddiyet kalmıştı.

"Buradan çıksak iyi olur. Özellikle sandalyelerin durumları... pek iyi değil."

Onu onaylayarak elini sıktım. O önden giderken ben de arkasından iniyordum. Arkasında olmama rağmen gülümseyişinin tekrar yüzüne yerleştiğini hissetmiştim.

Kafenin ortasında onu durdurdum. Yüzünü bana döndüğünde morarmaya başlayan çenesini görünce kaşlarım çatıldı. Burnu da kanıyordu. Karnına da yumruk atıldığını görmüştüm. Koşarak tezgahın arkasına geçtim. Bir süre dondurucuyu aradıktan sonra içinden buz bulup bolca peçeteye sardım.

Kafeden bir an önce çıkıp bir süre yürüdük. Ordan yeterince uzaklaşınca ara bir sokakta onu tekrar durdurdum. Buzlara dolu peçete yığınını uzatıp "Şunu çenene koy!" dedim buzlu peçeteyi verirken. Elimdeki diğer peçeteleri de kanlı burnuna doğru götürdüm.

Peçetelerle burnundan gelen kanı durdurmaya çalıştım. Kolay yapabilmem için bana doğru eğilmişti. Gözleri merakla hareketlerimi izliyordu.

"Sen mazoşist misin?" Diye sordum kendimi durduramadan.

Kaşları çatıldı ve çenesindeki buzu çekti. Ani tavrı canını yakmış olmalıydı ki yüzünü buruşturdu. "Nasıl?" Diye sordu en sonunda.

"Tek başına üç kişinin karşısına çıkıyorsun. O da yetmiyor, onlar sana vururken sırıtıyorsun?" Diye durumu hatırlattım.

Sözlerim üstüne güldü. "Sanırım mazoşistim. Ama biraz da hazırlıksız yakalanmış olabilirim. İnatçı bir kız beklerken üç hayvanın gelmesi çok da hazır olduğum bir şey değildi." Dedi.

ATEŞ ÇİÇEĞİ 1 (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin