Güneşin doğuşuyla ayaklanıp hızla odamdan çıktım. koşarak ilerlerken, hizmetliler bana selam verip reverans yapıyordu. arkamdan aman dikkat edin prenses lafına gülümsedim. nefes nefese bahçeye girdim. güneşin yaydığı rengarenk ışıklara bakıp gülümsedim yetişmiştim. Kendime çeki düzen verip yavaşça bahçede bulunan banka doğru ilerledim. ağır bir şeklide oturup izlemeye devam ettim. kuşlar beni selamlıyor cıvıldayıp uçuşuyorlardı, yanıma bahçemizde kalan kedi gelip kucağıma yattığında, sakince onu sevmeye başladım. beyaz ve turuncu karışımı tüyleri vardı, mavi gözleriyle o kadar güzeldi ki gözlerimi kapatıp sadece huzurun sesini dinledim. çünkü yarım saat sonra asla böyle huzurlu olamayacaktım. büyük bir kralın ilk kızıydım, bu yüzden tüm yük omuzlarımdaydı ona rağmen asla sevilmiyordum. ailem dışında herkes beni severken, annemle babam yüzüme bakmıyordu, ne varsa yoksa küçük kardeşim helendi onlar için. derin bir nefes aldım neden ilk ben doğmuştum ki, annemin kızgın ve yüksek sesiyle yüzüm düştü. oysa ne güzel kuş seslerini dinliyordum. annem yanıma gelip kucağımda gördüğü kediyle neredeyse çığlık atıyordu. beni azarlamaya başlarken, kediyi yavaşça bırakıp ayağa kalktım ve anneme reverans yaptım. annem biraz olsun hoşnut olurken, bu gün yapacaklarımı sıralıyordu. sakince annemin yanında yürüyor ve onu dinliyordum. ah şu evden o kadar kaçasım vardı ki, babamın beni görmesiyle yüzünü buruşturması bir olurken gözlerimi kapattım. hayır güçlü olacaktım, bu kadar dayanmışken kendimi kaybedemezdim. göz yaşlarımı geri yollarken, babama bakıp onada reverans yaptım. kız kardeşim neşeyle bize koşup babama sarıldığında, babamın yüzünde ki gülümseme yüreğime dokunmuştu. neden, neden babam beni sevmiyordu, gözlerimi kaçırırken. kardeşimle fazla yaş farkımız olmadığı için iyi anlaşıyorduk. ne kadar anlaşabilirsek tabi, benden üç yaş küçüktü ben yirmi yaşındayken o on sekiz yaşındaydı, derin bir nefes alıp kardeşime döndüm. kardeşim bana gülümsemiş ve günaydın ablacım demişti, burukça gülümsedim. sana da günaydın miniğim. annem dediğime yüzünü buruşturup, hani benim prensesim nasılmış demiş ve benden uzaklaşıp kardeşimi kolunun altına alıp ilerlemeye başladılar, babam kardeşim uzaklaşır uzaklaşmaz derslerimi ve katılacağım etkinlikleri saymaya başladı. hepsine kafa sallayıp kabul ederken, biran önce bitmesini bekliyordum. babam en sonunda susmuş ve arkasını dönüp ilerlemeye başladığında, rahat bir nefes aldım. yanıma gelen kontes Sarah beni selamlayıp eşlik etmeye başladığında yavaş ve ağır yürüyordum. kontes otuz yaşlarındaydı bilgeliydi ve en önemlisi benim için güvenilirdi, anneme değil bana hesap veriyordu. güvendiğim nadir insanlardan dı. kontese dönüp sarah bu gün ki programlarım neler acaba dedim. kontes dikleşirken ilk önce adap dersiniz var prensesim. yüzümü buruştururken, sende biliyorsun ki bu konuda iyiyim. dediğimde kontes gülümsemiş ve ama anneniz böyle düşünmüyor leydim. yüzüm düşerken, devam etmesi için saraha baktım. Sarah anlamış ve devam etmeye başlamıştı. sonrasında at binme eğitimine gideceksiniz, ardından diğer krallıklar aramıza katılıp at binip sohbet edilecek. gülümsedim en azından atıma binecektim. pekâlâ o zaman bir an önce şu derse girsem iyi olacak dediğimde kontes kafasıyla onaylayıp ilerlemeye devam ettik.
Hadi ama betty yüz kere aynı hareketi yapıp duruyorum, neresi yanlış. kontes hareketlerimi süzerken yanlış yapıyorsunuz leydi daha naif. derin bir nefes çekip, omuzlarım dik bir şekilde ve eteğimin bir ucunu tutup ağır bir şekilde hafif eğilimli yürüdüm. kontes işte bu diye söylediğinde gülümseyip arkamı dönüp tekrar yürüdüm. kontes işte bu kadar leydim, sadece kendinize güvenin. bettye gülümseyip teşekkürler Betty. kapı çaldığında içeri mark girmiş ve leydim hazırlanmanız lazım, kont Tom sizi bekliyor. tamam diyerek bettye döndüm. sonra görüşürüz Betty demiş ve sandalyenin üstündeki şalımı koluma atıp odadan çıktım. sarayın koridorlarında yavaş ve ağır yürümek işkenceydi resme, hızla odama girdim ve dolabımdan kraliyet ailemizin özel terzisinin diktiği siyah pantolonu giyip, üstümede beyaz bir gömlek giymiştim. ayaklarıma siyah deri dizlerime kadar gelen çizmeleri geçirip, saçlarımı yukardan sıkı bir topuz yapıp, kraliyet ambleminin olduğu şapkayı kafama geçirip odadan çıktım. ilerlerken beni her gören hizmetliler, gülümseyip selam veriyordu. bende onlara gülümsüyordum. ahıra hızla girerken, kont tomu görmemle oraya ilerledim. kont beni fark ettiğinde beni süzdü, güzel leydim, uygun güyinmişsiniz. teşekkürler kont demiş ve atımı getiren marka baktım. atım simsiyah ve parllak tüyler ile kaplıyken, saçları gürdü son olarakta çok asiydi. benim içimi yansıtıyordu, gösteremediğim içimi.. Sezarı severken marka olan öfkesini dindirmiş ve rahatlatmıştım. kont bana bakıp bu asi at nasıl olurda bir leydiyi sevebilir, aklım almıyor doğrusu.
gülümseyip konta döndüm. tur mu atacağım kont dedim. kont sorduğum soruyu umursamadan evet demiş ve kendi atına rahatça binip bana baktı. derin bir nefes alıp sezarı son kez sevdikten sonra ayağımı eğere bastırıp, kendimi yukarı çekip oturdum. başlarda ne kadar zorlansamda artık alışmıştım. at binmeyi öğrenmek konusunda, babam izin vermesede onu ikna etmeyi başarmıştım ve artık binmeyi biliyordum. Diğer krallıklar ise bana bakıp kendi kızlarını da öğretmeye başlamıştı, babam bunun için bir daha at konusunu açmamış ve kabullenmişti. sezarın saçlarını sevip konta baktım. kont ilerlemeye başladığında, bende onu takip ettim. Atla etrafı gezip alıştırma yapmıştım. kontla tekrar ahır alanına geldiğimizde hizmetlilerin ortamı hazırladığını gördüm. atımdan yavaş ve zarif inmeye özen göstererek eğere sıkıca tutunup indim. Sosyetenin en ünlü isimleri ilk yerlerini alırken, gözlerim onlara kaydı, kontes jeslin ve kont jack beni görmüş ve ağır bir şekilde dönüp selam verdi. yanlarına deneyimlediğim şekilde dik ve kendimden emin yürüyüşümle yanlarına geldim. ikisi de bana reverans yaparken, bense sadece başımla selam vermiştim. kontes gözlerime bakıp yine harikuladesiniz leydim, çok zarif ve çok naifsiniz dedikleri. gülümseme me sebebiyet verirken, teşekkürler kontes açık sözlülüğün için dedim. kontes sosyeteyi yöneten birisi olarak dobra ve korkusuzdu, bu yüzden gerçekten ne düşünüyorsa onu söylüyordu. dedikleri bu yüzden hoşuma gitmişti. sosyete liderini etkilemek önemliydi, özelliklede ailem beni sevmiyorken. kont leydim yine atın üzerinde çok iyiydiniz, konta dönüp teşekkürler kont jack demiş ve kontun üstündekilere baktım. giydiği siyah pantolonun üzerine geçirdiği kareli lacivert gömleğin üstüne gri bir yelek giymişti. konta bakıp tebessüm ettim. Sosyete erkeklerine hala moda dersi veriyorsunuz anlaşılan çok yakışıklı bir beyefendi olmuşsunuz. kont gerçek gülümsemesini bana bahşederken, kontes eşiyle gurur duydu, neticesinde bir prensesten kocası güzel bir yorum almıştı. kont en içten şekilde bana bakarak teşekkürler leydim, buna çabalıyorum, tabi biricik eşimin katkılarıyla. gülümseyip kontese baktım. zevkinizin katkıları olduğunu tahmin etmiştim kontes. Kontes gülümseyip teşekkürler leydim dedi ardından annemin sesiyle anneme döndüm. annem beni ve sosyete liderini gördüğü gibi yanımıza gelirken, beni süzüyordu kızının dedikodusunu duymak istemiyordu, neticesinde ona laf atılacaktı. gözlerimi kaçırmamak için çabalarken, zorla gülümsedim. annem yanımıza geldiğinde, hafif bir reverans yapıp anneme yer açtım. kont ve kontes reverans yapıp kraliçem dedi ayarlanan yerler dolmaya başlarken, gözlerim etrafta dolaşmaya başladı sosyete yine canlanmıştı anlaşılan .
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İZLER
Historical FictionGüçlü bir krallığın ilk kızı olup piyon olmak zordu, özellikle sevilmeyen ve genelde yem olarak kullanılıp ilk yenilen piyon olmak. Hayatım bir satranç oyunu gibiydi. Bazen şah mat olurken, bazen şah mat yapıyordum. Ne kadar fazla zafer kazanırsam...