'Zor' diyorsun, zor olacak ki imtihan olsun...
🌴🌴🌴🌴🌴
YAZAR'IN AĞZINDAN
Atlas'ın uzun ve boş koridorda ilerleyerek Ezgi'nin kaldığı odaya girmesi bir oldu. Fakat odada gördüğü kişilerle birlikte şaşkınlıkla gözlerini kıstı.
"Siz aklınızı mı oynattınız? Ya biri görürse, nasıl bu odaya girersiniz!" diye öfkeyle tıslamasına engel olamamıştı. Çünkü haklıydı. Onların bu odaya girmesi yeterince tehlikeliydi.
Salih Çakır kaşlarını çatmasına rağmen yine de sakin bir sesle konuştu.
"Sakin ol oğlum. Sende biliyorsun ki, odanın içinde veya kapının önünde Korkusuz ailesinden kimse yok!"
Bu doğruydu. Korkusuz'ların hepsi de hastaneden çıkmış eve gitmişlerdi bir kaç saatliğine. Doktor ise Ezgi'nin biraz daha hastanede kalması gerektiğini, böyle daha sağlıklı olacağını söylemişti. Gerçi kimse de onu umursamıyordu ya, orası ayrı meseleydi.
"Olsun, ya birazdan gelirlerse. Ki geleceklerini de hepimiz biliyoruz öyle değil mi? Ne kadar umursamasalar da, Korkusuz ailesinin Ezgi'yi burada bırakacaklarını sanmıyorum." diye konuştuğunda Ezgi göz devirmeden yapamadı. Bu sefer konuşan ise Zafer oldu. "Biz o zamana kadar gideriz sen merak etme!"
Genç adam ona bakarken, "umarım amca." dediğinde, Salih'te hemen arkasından kızına bakarak konuştu.
"Kızımı özledim de geldim ben. Zafer'in de dediği gibi, fazla durmayız zaten."
Ardından Ezgi'ye hitaben konuşmaya başladı.
"Sen nasılsın kızım? Fazla canın acıdı mı, o kız seni merdivenlerden iterken?"
Atlas ona öfkeyle bakarken konuşmadan duramadı.
"Armina hakkında düzgün konuş baba!"
Salih Çakır'da oğluna öfkeyle bakmakla meşguldü. Manevi oğluna... Bir yetimhanede büyüdü Atlas. Bir gece orada ki yaşamdan bıktığı için çareyi kaçmakta bulmuştu. Ve başarmıştı da. Fakat sonra bazı adamların saldırısına uğramış, ve onu Salih Çakır kurtarmıştı. Kendi öz oğlu gibi bakmış, büyütmüş, bu yaşına kadar getirmişti. Onun oğluydu artık Atlas. Manevi oğlu olarak değil, öz oğlu gibi görüyordu. Ve çokta değer veriyordu. Bu değer, O'nu sevmeye başladığı zaman bile bitmemişti. Hâlâ yerini korumuş, korumaya da devam ediyordu. Armina'ya rağmen yine de onu kendi oğlu gibi seviyordu. En büyük düşmanının kızını sevip korumasına rağmen...
Atlas ise onu 'baba' olarak görmüştü. Kendini bildi bileli öyle hitap etmişti, etmeye de devam ediyordu. Arada kan bağı olmasa bile onların arasında baba - oğul ilişkisi vardı. Bunu ikisi de hissediyordu. Ezgi'yle de gerçek kardeş gibi olmuşlardı bu zamana kadar. Öz kardeş gibi...
Salih, Atlas'ı resmi olarak kendi oğlu bile yapmıştı. Kendi soyadını vermişti ona. Atlas Çakır olmuştu bir süre. Uzun bir süre. Ta ki o gün ilk defa Armina'yı görene kadar. O'nu bir deniz kenarında görmüştü. Yanında Pırıl vardı ama genç adam bunu hiç mi hiç umursamamıştı. Onun gözleri sadece Armina'ya takılı kalmıştı. Baştan aşağı süzmüştü kızı. Gözlerine engel olamamıştı. Daha sonra da hayranlıkla rüzgarda uçuşan saçlarına bakmaya başlamıştı. Öyle güzeldi ki.
Armina o zamanlar daha yeni değişmişti. Fakat genç adam görür görmez ona tutulmuştu adeta. Kapılıp gitmişti. O gülüşüne, bir deniz kadar masmavi güzel gözlerine... Her şeyine aşık olmuş ve onu her gün, hatta her saat kendisi bizzat takip etmişti. Ve gün geçtikçe daha çok bağlanmıştı ona. Sonra ise onu detaylıca bir araştırmanın ardından nam-ı diğer Korkusuz olduğunu öğrenmesi onda şok etkisi yaratmıştı... Zor olmuştu ama öğrenmişti. Ne de olsa zoru severdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ArYa (AŞK)
Ficción GeneralArYa (Ezik Kızın Değişimi) adlı hikaynin 2. Kitabıdır. Ve devamı niteliğindedir. Önce ilk kitabın okunulması önerilir. ********** Kalbime bir hançer gibi saplanan gerçeklerin baş kaldırdığı yerden bakıyorum şimdi hayata. Bu boşvermişlik hissi benim...
