Bir ağaçtan bir milyon kibrit çıkar; bir kibrit, bir milyon ağacı yakar. O yüzden kimseyi küçük görme.
🍀🍀🍀🍀🍀
Derin bir nefes alarak arkama yaslandım. Az önce öğleden önce ki son hastamı da muayene etmiştim. Ve gerçekten yorulmuştum. Hastalarım ve randevular çoğalmış çünkü. Az sonra da artık öğle yemeğine gidecektim Alara'yla.
Birden aklıma dün akşam yaşananlar gelince hafifçe sırıtmaya başladım. O'nun daha benden çok çekeceği vardı. Çoook...
~ DÜN AKŞAM ~
En son Ezgi'ye doğru ilerleyerek gayet normal bir sesle, "sana da yaptım." dedim. O da dahil herkes bana şaşkınlıkla bakıyordu. Ama benim yüz ifadem normaldi.
Tepsiyi hâlâ tutarken, sonunda şaşkınlığını üzerinden atabilmişti. Kahvesini almak için elini uzattığında, birden tepsinin elimden yanlışlıkla kaymasını sağladım. Böylece kahve fincanı da Ezgi'nin bacağına düşmüş, içinde ki kahve de dökülmüş oldu. Öyle bir şekilde yapmıştım ki, ben bile yanlışlıkla olduğuna inanabilirdim.
Hemen elimle ağzımı kapattım, yüzümü de şaşkın bir ifadeye sokarak. "Çok, çok özür dilerimm.." daha da devam edecektim aslında, Ezgi bacağını hareket ettirmeseydi... Bunu diğerlerine belli etmemeye çalışıyordu. Ama ben anlamıştım. Benimle birlikte Yalım'da anlamış gibi görünüyordu. Çünkü ona öfkeyle bakmaya başlamıştı birden. Aynı zamanda da nefretle.. Zaten amacım da buydu. Yoksa ben neden kahve yapayım O'na. Yalan söylüyordu işte. Yine ve yeniden... Eğer bacağı gerçekten sakat olsa, yürüyemese o zaman o kahvenin sıcaklığını da hissedemezdi. Ama Ezgi hissetmişti. Hatta şu an bile zor duruyor gibiydi. Yüz ifadesinden belliydi. Bacağı yanmıştı. O da bunu gayet güzel hissediyordu.
O'nun sakat olduğu falan yoktu. O sapasağlamdı. Bundan sonra ise neler olacağını hiç mi hiç tahmin edemezdi. Benim neler yapacağımı...
O sırada Ezgi birden bağırmaya başlamıştı. "Sen ne yaptığını sanıyorsun?! Gördün mü bak, ne olduu!"
Ben şaşkın ifademi yüzümden çekmezken, göz ucuyla da Yalım'a bakmıştım. Öfkeli gözlerle Ezgi'ye bakıyordu o da. Diğerlerinin de şaşkınlıkla baktıkları gözümden kaçmamıştı.
"Ezgi ne oluyor kızım? Ne bu öfke." diye konuşan Lalin teyzeye bakmaya başlamıştık. "Sen zaten bacağını hissetmiyorsun ki? Hissetmemen gerekiyor yani."
Ondan sonra da Pırıl konuşmuştu.
"Evet, o zaman ne diye parladın birden? Acıyı hissetmemişsindir bile."
Sesi gibi yüzü de alayla çıkmıştı. Bunu sadece ben anlamıştım. Yalım'ın sesi duyulunca, dikkatler ona gitti. Ben dahil... "Cevap versene Ezgii!" fazla öfkeli görünüyordu o da.
"Şşşeyy, ben, yani..." diye kekeleyerek konuşan Ezgi'ye çevirmiştik başımızı.
"Kahve döküldüğü için sinirlenmiştim ben. Kahve lekesi zor çıkıyor ya, o yüzden." başını da önüne eğmişti. Bakışlarımı tekrar bacağına doğru indirdim. Şu an orada zor duruyor gibiydi. Ama daha fazla tutamayacaktı kendini. Sen görürsün! Artık Yalım'da öğrenmişti. Şu an ki yüz ifadesinden de ona inanmadığı anlaşılıyordu. Pırıl zaten biliyordu. Demin ki ses tonundan anlamıştım.
Gözlerimi Ezgi'nin gözlerine doğru çıkardım. Bana öfkeyle bakıyordu şu an. Ama daha sonra hemen o bakışlarını düzeltti. Daha doğrusu düzeltmeye çalıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ArYa (AŞK)
Ficción GeneralArYa (Ezik Kızın Değişimi) adlı hikaynin 2. Kitabıdır. Ve devamı niteliğindedir. Önce ilk kitabın okunulması önerilir. ********** Kalbime bir hançer gibi saplanan gerçeklerin baş kaldırdığı yerden bakıyorum şimdi hayata. Bu boşvermişlik hissi benim...
