Ne kadar dibe vurursan, savaşma gücün o kadar artar.
🌷🌷🌷🌷🌷
"Ne bu halin?" diye sordum daha fazla dayanamayarak. Ama benden istemsizce de gözlerimi devirmiştim. Ne diye benim kapıma dayandıysa artık. Kim bilir neye sinirlenmiştir. Saçma sapan bir şeye olduğu kesin...
O'nun bakışları kadar öfkeli sesini de duyunca dikkatimi ona verdim direkt.
"Sana sormalı!!!"
Bakışları sadece öfkeli değildi. Ayrıca buz kütlesi gibiydi. Ve buz gibi bir sesle konuşmuştu. Ben hâlâ ne olduğunu anlayamamıştım ve kaşlarımı da çatarak ona bakmaya devam ediyordum.
Fakat bir süre sonra öfkeyle konuştum. "Ne saçmalıyorsun sen?! Bilsem sana sorar mıydım!"
Bende çok öfkeliydim. Nedenini bilmiyordum açıkçası. O çok öfkeliydi. Bunu net bir şekilde zaten görebiliyordum. Sanki onun öfkesi bana da bulaşmıştı. Ama zaten onun varlığı bile benim sinirlenmem için geçerli bir sebepti.
Sinirli adımlarla beni geriye doğru hafifçe ittirerek kendisi de birden içeri girdi ve kapıyı da sertçe kapattı. Kaşlarımı çatmış hâlâ ona bakıyordum. Öfkeyle tıslarcasına, "ne yaptığını sanıyorsun sen!" diye parladım yüksek çıkan sesimle. Ama o gözlerini bile kırpmadan bana bakıyor ve üzerime üzerime geliyordu. O'nun bu öfkesini anlayamamıştım. Ne yapmaya çalıştığını da...
"Derdin ne senin?!!" diye bağırdım yine birden. Onunla birlikte bende öfkeleniyordum. Çünkü bu hali yeterince sinir bozucuydu. Buz gibi bir sesle, "asıl senin derdin ne!" diye bağırdı. Ama hâlâ daha üzerime doğru geliyordu. Bende istemsizce adımlarımı geri geri atıyordum. Elbette ondan korktuğumdan değildi. Sadece elimde olmadan yapıyordum.
"Lanet olsun kes artık şunu! Ne olduğunu söyle artık!" diye son sesime kadar bağırdım.
"Demin O'nun arabasından indiğini gördüm!"
Dediği şeyle birlikte adımlarım durdu yavaşça. İfadesiz gözlerle ona bakmaya başladım. Gerçekten bütün mesele bu muydu yani! O gerçekten ruh hastasının teki. Bunu şimdi daha da iyi anlıyordum. Buna bu kadar sinirlenecek ne vardı? Bir de aldatmışım gibi bir tepki veriyordu ya iyice çileden çıkartıyordu beni. Üstelik sevmediğimi de gayet iyi biliyordu. Bunu sürekli yüzüne vurmaktan çekinmiyordum ki. O zaman neydi bu tavrı? Hayır yani onaneydi.
Ben bunları düşünürken, o çoktan dibime kadar gelmişti. Tam karşımda durmuş, hâlâ o büyük siniriyle gözlerini bile kırpmadan bana bakmaya devam ediyordu. Gözlerinden ateş fırlatıyordu etrafa adeta. Alnında ki damarlar bile görünmeye başlamıştı. Onda ki bu öfke gerçekten çok saçmaydı.
"Eee, ne olmuş yani?" derken sesim umursamaz bir şekilde çıkmıştı. Ve bu, Atlas'ı daha çok öfkelendirdi. Bunu görebiliyordum. Fakat buna rağmen yine de acıyla gülümsedi.
"Hayat kimileri için o kadar acımasız ki, kendinden çok sevdiğin ‘o’ insanın, kalbinin başkasına attığını bilmek; ne kadar can yakıcı bilemezsin. Çünkü sevdiğin kişi de seni seviyor! Benim ne hissettiğimi hiç anlayamazsın!!" sesi o kadar sert, ama bir o kadar da soğuktu ki, bir an benim bile tüylerim diken diken olmadı desem yalan olurdu.
Gözlerimi kısarak ona bakmaya başladım.
"Madem can yakıcı... O zaman bırak git, düş artık yakamdan!"
Başını hızlıca sağa sola doğru sallayarak, "işte o istediğin asla olmayacak! Ben hep, başkasını sevdiğini, başkasına kalbinin attığını bile bile sevdim seni. Ne kadar canım acısa da... Ama hep savaştım bununla!" dediğinde, öfkeli bakışlarını gözlerimin en derinine kadar gönderdi. Ve öyle devam etti.
![](https://img.wattpad.com/cover/244109547-288-k279189.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ArYa (AŞK)
General FictionArYa (Ezik Kızın Değişimi) adlı hikaynin 2. Kitabıdır. Ve devamı niteliğindedir. Önce ilk kitabın okunulması önerilir. ********** Kalbime bir hançer gibi saplanan gerçeklerin baş kaldırdığı yerden bakıyorum şimdi hayata. Bu boşvermişlik hissi benim...