19
Hayatın her noktası ve evresi mücadele içeriyordu. Uzun uzadıya felsefelere ve teorilere gerek yoktu. Bana oynadıkları oyundaki gibi korkak, dikkatli, tedirgin ve bir noktaya doğru mücadele etmekti yaşamak. Ama her zaman tek başına! O anki savım çok güzel göründü gözüme. Çünkü geçerli olabilecek nitelikteydi diğer zamanlar için de. Çakallar da çok korkaktır ve bu yüzden hayatta kalma becerilerine sahiptirler. Cesurum deyip öne atılanlar da ya kurban olurlardı ya da algıları çuvallayıp mezara girerlerdi. Bir avuç toprağı elime aldım ve kokladım. Toprağın kokusunu duymayalı ne kadar çok olmuş hayatımda. İlk kez toprağı ne zaman ve nerede koklamıştım ve böyle avuçlamıştım? Hatırlayamadım, hayatım yalanmış öyleyse.
Büyük ihtimal bu ilk oluyordu. Avucumu sıktım bir avuç toz altın tutar gibi. Toprak parmaklarımın arasında eriyip akarken birkaç beyaz ve yuvarlak taş kaldı avucumda. Ayağa kalkmaya davrandım. Belimde bir ağrı hissettim. Oturdum yine. Hemen sonra uzandım. Kırılan bir grup başak yüzüme düşüp kaşındırdı, onları öteye ittim. Başakların kokusu da ilginç geldi. Daha önce hiç ekin tarlasında bulunmamıştım boylu boyunca uzanıp. Yüzümü kaşıdım. Elimdeki toz toprak tere bulandı. Sanki daha önce hiç yaşamamıştım ya da yaşayan ölüydüm ve kendimi kazanlık hissettim. Çok kazançlı. Sanki bir ödül almış gibi mutlu olduğumu hissettim. Altın madeni bulmuş gibi.
Ruhumda ya da kalbimde acayip büyük bir genişlik, kendine güven ve mükemmel bir his.
Hayatın amacı da böyle bir şey (his) olmalıydı, o halde bir sürü gereksiz şey peşinde koşmak ve anlamı olmayan şeylerle boğuşmak niyeydi?
Var olmak; yani bir canın sorumluluğunu taşımak bir sürü mecburiyete ve angaryaya sahip olmaktı ne yazık ki. Benden öncekiler buna katlanıp dayanıp yollarına devam ettiler ve benim de yolum buydu. Ama ben böyle bir yere ait olmalıydım. Ekin tarlası gibi. Birden kafam yerine geldi. Huşu halinden çıktım. He neyse. Kalbim (o his) beni nereye fırlatıp atarsa orası cennetimdi, çöl olsa bile. Oturdum olduğum yere. Ay ışığına baktım. Ekinlerin hışıltısında bir gariplik ve farklılık aradım. Sıradışı hiçbir şey yoktu ve Seher ve Kenan'ın çevirdikleri oyunu başlarına yıkmayı manyak gibi arzuladım. Başımı başakların hizasına getirdim yavaşça, sonra biraz daha,
denizaltı gibi. Onları ya da başka bir canlı göremedim. Bu cıvarda, bu derin ıssızlıkta onların evinden başka bir ev görünmüyordu.
Kalktım ve yürümeye başladım. Sağ taraftan Kenan bağırdı. Korkuyla öte yana sıçradım. Seher de gülmeye başladı. Yere düşmüştüm. Kenan yüzüme el fenerini tuttu: "İyi misin?"
"Siz delirdiniz mi?!"
"Biraz eğlenelim dedik, kızma birader."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İKİ KIZ BİR ERKEK
Teen FictionLiseyi bitirmiştir gençler. Seher, Aynur ve İsa. Seher köyde yaşamaktadır. İsa şehir merkezinde yaşamaktadır. Bu gençlerden hiçbiri üniversite sınavını kazanamamıştır, hepsinin psikolojisi bozuktur. İsa adlı genç adam babasının; "iş bul çalış" bask...