Adsız Bölüm 40

8 2 0
                                    

40

Aynur marketten dönmüştü.

Mutfağa peşinden gittik, bize hiç ses etmemişti.

Aynur ne oldu dedi ayten

Aynur ses etmedi, mtfak masasında kaseye aldığı kaşar peynirini doğruyordu.

Hani sen bana poğaça yapacaktın...çok da canım çekmişti..eski güzel günleri hatırlamıştım.

Ayyy tüh unuttum.

Hemen başlaylayım. Sen canını sıkma.

Bırak. İstemiyorum. Benle dalga geçmekten yapamadın tabi. Gülmeniz beş mahalle ötesine geliyor.

Yok güzelim.

Bana güzelim deme.

Sen bizi yanlış anladın.

Geri zekalıyım ha.

Onu şakasına dedik.

Ağlıyordu aynur.

Sökülün gidin eviimden. Ağzımı bozdurmayın. Gitmeden bir bakayım ne konuşuyorlar dedim. Kapıya yanaştım. Hepsini duydum. Siz ne biçim arkadaşlarsınız. Kapıda sizi gördüğümde o kadar çok sevinmiştim ki. Her şeyi berbat ettiniz. Kaybolun evimden.

Ya bu kadar büyütmene gerek yok. Bize gülünç geldi senin sanat eserlerin. Dünya başına mı yıkıldı. Yok. Bu kadar duygusal bakma. İlk tanıştığımızda sen de bana kırık diş deyip duruyordun hiç hoşlanmadığım halde.

Delirdim evde. Napim..bunların saçmalık olduğunu ben bilmiyor muyum sanki. Arkamdan dalgamı geçmeminiz çok koydu, onları görür görmez dalga geçseydiniz anlardım. Hatta kesinlikle öyle bir şey bekliyordum. Ya sşında doldum ben kaç zamandır. Bunalımdayım. Dertleşecek kimsem yok. Komşu kızla iyi arkadaştım, o da sevgili buldu, hep onunla, bana uyuşturucu bağımlısı ya da öldürücü virüs bulaştırmışım gibi samimiyetsiz davranıyor, daha yanına gitmiyorum, üstelik çocukluk arkadaşımdı.

Annemle de sı sık kavga ediyorum en ufak bir şeyden. Bir evlen çık git senden kurtulayım diyor genelde. İyi de koca nerede. Ne olacam ben. İş yapmam lazım abim izin vermiyor, babam da ona ses çıkarmıyor. Kızım seni korumak istiyor diyor. Üniversite sınavlarına gelecek yıl tekrar girmek için çalışmaya başladım, sıkltım bunaldım kaldırıp attım bütün kitapları. Sonra pişman oldum. İnternet yok. Cep telefonu yok.

Hiç güzel şey yok mu be, vardır mutlaka vardır.

Yok. Güldü. Her gün sabaha kadar televizyon izliyorum, uykum anca geliyor ve istediğim saatte kalkıyorum

Bak bu benim özlemini çektiğim şey tam da budur

Deli misin be, bunun özlenecek tatafı yok ki. Sen poğaça yapmaya başla.

Peki. Malzemelerin yerini göster.

Onlar aralarında kız kıza muhabbete dalarken ben içeri geçtim. Etrafa şöyle bir bakıp koltuğa oturdum. Kumandayı elime alıp televizyonu açtım. Kanallarda gezerken kulağım mutfağa gidiyordu. Aynur şöyle diyordu: Dün berbat durumdaydım. Televizyonu kapatıp odama geçtim. Masa lambamı yakıp yatağıma oturup düşündüm durdum. Düşünceler, geçmiş ve gelecekte ne olacağına dair hayaller...

Hah işte hayal etmek. O insanı diri tutar. Hayal et.

Ne diyecektim. Ha. En önemli şey içimdeki huzurdur, gerisi hikaye. Kafaya takmamak lazım birçok şeyi. İyi ve güzel düşüncelerimi çoğaltıp kafamı bir şeylere takmayacağım. Elime aynayı alıp şöyle bir baktım kendime, o sözleri sesli söyledim.

Dün televizyon seyredenken loş ışıkta annem de yanımdaydı, el işi yapıyordu. Ona baktığımı fark edip ne baktın dedi, sen de yap istersen, sonra bunları pazarda satarız. Güldüm, elişi bana gore bir saçmalık. O ne kadar yorucu bir şeydir. Annem onları yapar ya komşu kadınlara ya da başka kadınlara satar. O basit şeyler...

Hayat basit şeyleri sevmektir, büyük şeyleri değil dedim içimden. Kediler gibi. Su içmek gibi. Senin yüzün gibi. Sen gibi. Çok basit şeyler için...yaşıyorum...

Poğaçalar pişmişti.

Gelin benle dedi aynur, evin arka bahçesine çıktık.

Çam ağacını gösterdi.

Orada yiyeceğiz.

Çaydalığı, bardak ve diğer kahvaltıklkları alıp ağaca yanaştık.

Ağacın gövdesinde derme çatma bir kulübe vardı.

İçine geçtik.

Duvarda duvarlarda kağıtlara yazılmış binlerce yazı vardı.

Bunlar ne dedim.

Her sıkıntılı anda yazılmış güzel cümleler, düşünceler. Anılar. Aklıma gelen güzel şeyler.

Bu da nerden çıktı dedi ayten

Zihin kontrol yöntemi. Bir gün aklıma geldi.

Her sıkıntılı anı bir güzel şeye çevirmek.

Şahane bir yöntem dedi, gerçekten bravo sana, bir şahaser var burada. Bunu ben düşünemedim bak. Kendimi geri zekalı gibi hissettim. Kulbeyi abim yaptı. Çok yalvardım deli misin çocuk musun ne işin var ağaçta demişti. Küçükken böyle bir hayalim vardı.

Geceleri buraya gelip yıldızları seyrederim, mum yakıp otururum. Sık sık yemeğiğimi alıp burada yerim. Yorgunluğumu alıyor burası. Ruhumu ve kalbimi dinlendirip ferahtalıyor, bazı geceler burada uyuyorum, minder serip çarşafı alıp. Gece zaten sıcak oluyor ev. burası ferah. Şu yukardaki pencereyi açınca gece binlerce yıldız görnüyor. Masal gibi geliyor bana burası.

Biz çay içerken aynur kahvaltı etmeye başladı.

Size gizli hazinemi göstereyim, gerçek bir sanat eseri olduğunu söyleyeyim. Tabi istediğiniz kadar dalganızı geçebilirsiniz, kızmayacağım.

Kutudan çamurdan yaptığı bir genç kız heykeli çıkardı. Kız koşarken bir an dondurulmuş gibiydi, çıplaktı, vücudu, kasları, nari yerleri her tarafı sanki canlıydı, yüzündeki fiade inanılmaz gerçekçiydi. On santim kadar bir heykeldi.

Şimdi sıra ikincisinde dedi, kutudan bir minik heykel daha çıkardı. Erkek heykelin cinsel organı sertti.

Ayten ve ben bir an göz göze geldik ve koptuk gülmekten

Kız bu nedir, sen hangi kafayı yaşıyon, dedi Ayten

Sanat eseri.

Ama bu şeyi ne öyle. O kadar büyük olmaz ki.

Kasıtlı olarak orasını büyük yaptım ki sanat eseri insanın aklını başından alsın. Bak hemen gülmeye başladınız. Demek ki başardım. Amaç da buydu zaten. Ama anneme ilk gösterdiğimde kız çıldırdın mı çabuk yok et onu dedi, şoka girdi. Sanat eseri dedim, olmaz öyle sanat dedi, abin ya da baban görmesin...öyle sanat olmaz, parçala o putu dedi. Elimden çekip almak zorunda kaldı, kolunu kopardı, sonra kolunu yeinden yaptım...sır çamurdan değil. Önce telle iskeletini yaptım...Al senin olsun bu heykel. Hayatta almam çıdırdın mı, annem keser beni. o zaman öp. Onu ve beni şereflendir. Heykeli aytenin dudağığa uzattı. Aynur elinin tersiyle itti. Heykelin bir kolu koptu.

Ne yaptın manyak

Boşver. Tiksindirici bu.

İKİ KIZ BİR ERKEKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin