Adsız Bölüm 42

12 2 0
                                    


42

Sadece çam ağaçları vardı bahçede.

Uzun otlarla kaplıydı bahçe, otlar yer yer sararmıştı, en çok güneş alan bölgeler, ağaçların kanatları arasından yere, çimenlere sızıyordu güneş, hüzmeler halinde. Gölgeler korunalık bölgelerdi ve kalın bir serinlik içindeydi.

Ayten kapıdan bağırdı, otların arasından koşarak geldi, yanımızdan geçti ve yığılı ot yığınının üstüne balıklama atladı.

Aynur ayağa kalktı.

Sıra kimde.

Ayten koşarak gitti ve ot yığınının üstüne atladı. Sonra ben...yumuşacık otların üstüne düştüm...bu iş pek zevkliydi. Sırayla devam ediyorduk ve her seferinde dağılan otları üst üste getiriyorduk ki zemin kafamızı kırmasın.

Geçen günlerin birinde bu buluşu yaptım, havuz gibi bir şey bu.

Annem orak verip otları biç demişti, biraz biçip bu projeyi ortaya koydum nasıl ama...güldü.

Sen proje dehasısın dedi ayten

Aynur deli gibi güldü.

Bu oyundan sıkılınca dut ağacının altına geçip oturduk. Hepinizin pestili çıkmıştı. Sırt üstü uzanmış dut ağacının dallarını seyreidp arada gözüken gökyüzüne bakıyorduk.

Burası çok güzel dedim, aynur sen burada çok güzel delirmişsin.

Aynur ve o güldü.

Çıkar yol arıyorum işte.

Çok güzel bulmuşsun işte.

Ama yapayalnızım burada. Yalnız olmak çok kötü. İstemediğin zamanlarda. Acaba on sene sonra nasıl bir durumda olacağım. O anki durumu şimdi film gibi görmek isterdim.

Ayten dedi ki: bu kötü..boşver..belki de hiç istemeyeceğin bir durum içinde olacaksın.

Olabilir. Abim olmasın da...belki evlenirim. Başka bir şehirde yaşarım

Saçma.

Belki de üniversitede olurum. Çalışıp kazanırım.

Bunu sevdim. Ya sen nerdere olmak istersin isa

O ırmağın kıyısında, sizin orada.

Çok saçma.

Ne bileyim. Yapmaktan hoşlandığım bir işim olsun isterim.

Ben kendi iş yerimde olmak isterim, ne olur bilemem. Babam olmasın da..kendi evimde yaşamak isterim...bir oda bile yeter bana...

Sevdim burayı aynur. Ama neden sadece çam ağaçları var.

Yaprak dökmüyorlar. Kuşlar kargalar yuva yapabiliyor...

Bu gece burada kalabilirsiniz.

Aslında iyi bir fikir ama yarın işe gitmem lazım

Ayten dedi ki: ben de...ama yarın işe gitmesem de olabilir.

Buradan gidebilirsin. Değil mi.

Olabilir. Ama siz kız kıza daha rahat edersiniz ha.

Saçmalama dedi aynur.

O zaman eve uğrayıp durumu söylemem lazım,

Benim de evi ve iş yerini aramam lazım. Bir ara çıkarız beraber.

Olur.

Her yerin bir büyüsü var, buranın da büyüsü varmış.

Kışın görmelisin. Çam ağaçları karla örtülü olur. Akşam ya da gece burada ateş yakarız. Kar yağarken. Kaç kera balık almıştı babam, balık ızgara yapmıştık. Ama şu var, iyi hissettirdikten sonra her yer güzel. Az yukarda bir yokuş var, geçen kış şamyellere ya da merdivenlere oturup oradan aşağı kaymıştık. Yolun sonunda hendek var, sona gelmeden herkes aşağı atlamak zorunda, yoksa hendeğe düşmek var. çok daha eslliden kalın naylon parçalarında oturup kayardık. Legen ya da aleminyum tepsilerle.

Aynur gidip bodrumdan ip getirdi ve iki tane salıncak kurduk.

Onlar sallanırken ben biraz kestirdim.

Zaman ilerlemişti ve acıkmıştık.

Ne yiyeceğimize karar vermeye çalışıyorduk.

Patates kızartmasında karar kıldık.

Köfte olsa iyi olurdu dedi ayten

Evde kıyma yok

Ayten cebinden bir miktar para çıkardı, sende ne kadar var

Ben de olancasını çıkardım. Ama yetmez bu. Biraz daha lazım

Üstünü ben tamamlarım ne kadar lazım dedi aynur, baktı, gidip evden para getirdi. Kasabı dükkanını tarif etti ve bahçeden ayrıldım.

Aynur ve Ayten kafa kafaya verip masayı güzelce donatmılardı.

Salatadan aldım. Köfteler mis gibi kokuyordu. Aynur çayları doldurdu.

İyi bir yemek gibisi yoktur, insan ondan sonra ölüme de gidebilir.

Dedim, onlar da bir şeyler dedi, baktım da ne kadar mutlu ve hayat dolu görünüyorlardı. Bu ikisi umarım hayatta çok iyi noktalara gelirlerdi. Belki de acı çekerlerdi, berbat adamlarla evlenirlerdi. Boş ya da dolu konuşmalarının anlamı yoktu ve umarım onları bir biçimde kaybetmek hiç istemezdim ve umarım günün birinde bir şeyler yaşayıp kalpsiz biri olup çıkmazlardı. Bu dakikalar hızla geçip gidiyordu ve ben bu dakikaları düşünüp özleyecektim, belki de bu zamanları bir daha hiç yaşayamayacaktık. Okul zamanları öyleydi, bitecek bitsin artık derdik bitmişti çarçabuk ama oturup uzun uzun bu anları arayacağımızı hiç hesap etmemiştik. Çeşitli darbeler yiyince hayattan artık nerden nasıl darbe gelebileceğini kestirebilirsin, dizi diz geçer aklından. Anların coşkusunu hissedersin; ama düşünürsün de, kaybetmelere alışırsın, hazmetmen kolaylaşır. Hafif bir esinti vardı, kızların saçlarından teller havalanıyordu, habire konuşuyorlar ve sık sık gülüyorlardı, olur olmaz yere. İlerde hangi noktalarda olacaklardı acaba. Az önce bir şey anlatacaktım ama moral bozucu olacağı için anlatmamıştım. Okulun aşağısında, yol kenarında adamın biri bira içerdi yaz sıcağında, gelip geçen kimi minibüs şoförlerine mi kime kızdıysa bağıra çağıra küfür yağdırırdı, kabadayı bir tarzı vardı, kimse bir şey demezdi, belli bir süre orada öyle takılırdı. Kimseden korkmazdı, ağzına ne gelirse söylerdi, kimse de buna bir şey demezdi, polis molis yoktu ortalıkta. Bunu öyle defalarca görmüştüm orada ve ilk gördüğümde onu güzelce pataklamak geçmişti içimden. Ki beni al aşağı ederdi kolaylıkla. Kuduz köpek gibiydi, vahşi bir aygır gibi elini kolunu sallayarak savuruduğu küfürler, hali tam bir pislikti, kanı beymime çıkarmıştı bir anda. İnsnalara saygısı hiç yoktu. Allah'a da küfür ederdi. Sonra bu kabadayı adam bir dönüşüm geçirdi, bambaşka birisi olup çıktı, eski halinden eser kalmadı, meleksi ve saf biri olmuştu, zihinsel engelliler gibi. Yeşil gözlü sarışın boylu poslu bu abi herhalde içmekten böyle olmuştu ya da askerden sonra. Birkaç arkadaşla okuldan çıkmış evlerimize gidiyorduk, arkadaşlardan biri sigara yakmıştı, dönüşen adam yanaştı bir dal sigara istedi, abi diyerek üstelik, koca adam, arkadaş köpek azarlar gibi tersledi, arkadaştan paketi aldım ve üç dal sigara verdim herife, elimi öpmek istedi, elimi geri çektim. Caddedeki kafelerin birinin önüne takılırdı, arada gelir, buna bedava çay verirlerdi, dilenci muamelesi görürdü, defalarca denk geldim, çay istemişti, vermemişlerdi, sen kafanı yorma deyip buna büyük bardakla çay ısmarlamıştım. Öyle meleksi olmuştu ki bu gözlerinden okunuyordu, kalbinde gerçek ve mucizevi bir saflık uyanmıştı sezdiğim kadarıyla, onu terslesen, küfür yağdırsan ses etmez, kaçıp giderdi kesinlikle.

Anlaşılan hayat bazılarını kurtarmak için böyle yapıyordu, yoksa bence bu adamı biri çıkıp kafasına sıkardı ya da o birinin kafasına sıkardı ve hapsi boylardı ve yılları hapiste geçerdi sıkıntıyla.

İKİ KIZ BİR ERKEKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin