Adsız Bölüm 41

6 2 0
                                    

41

Zaten hep olay çıkarıyordun pis azgın herif. Herkesi şoke ettin. Dedi heykele, ama şimdi buna bir cenaze törenini yapmamız lazım arkadaşlar. Gücenir. Çok ulvi duygularla yaptım bunu. Zaten bunu parçalayacaktım da size göstereyim dedim. Herkeli parçaladı. Attı dışarı. Aslında o iki heykelin sevişme pozisyonunda yapacaktım ama, asıl çılgınlık o olurdu ha...

Burayı sevdim dedi ayten.

Yoldan geçip gidenleri seyrediyorum, akşam ve gece özellikle, onlar beni göremiyor. Aslında ilk etapta ağaç ev hiç yoktu hesapta. O akşam abimle hararetli biiçimde kavga etmiştik. Laf dalaşı gibi başlayıp giderek büyümüştü. Televizyonda film izlerken. O yabancı filmdeki kötü karakteri haklı buluyordu, ben ise iyi karakteri, kötü karakter sevdiği kıza bir sürü iyilik yapmıştı, iyi karakter ise onu sevmeyip ona hiçbir iyilik yapmayan bir adamın peşinde koşuyordu, kötü karakter de ikisinin arasını bozmak için elinden gelen her şeyi yapıyordu. Kız seni sevmiyorsa psikopatlık yapamazsın diyordum, o da kızı ancak o mutlu edebilir, kızı hak eden o, bu konuda ne yapsa adam haklı diyordu. Kız o serseriyle asla mutlu olamaz ki.

Abim kızıp beni kolumdan tutup odama itmişti. Yere kapaklanmıştım. Abim kapıyı üstüme kilitledi, Orada kal sabaha kadar da aklın başına gelsin. Tepem attı. Filmi de kaçırıyordum. Çok yalvardım, açmadı kapıyı.

Odamda yatağıma geçip ağlayıp uyuyup kalmıştım. Gündüz bir proje çizdim kafamda. Hazırlıklarımı yaptım ve gece herkes yatınca kazmayı küreği alıp bahçenin en dip köşesinden birinde kazmaya başladım. Orası göze batmayan ve eski tahtaların ve fıçıların olduğu yerdi. Açık bir depı gibiydi, babam eski kapı pencere gibi şeylerini oraya koyardı. Bir sürü ıvır zıvır. Eskicinin yeri gibi. Demirler, bazı eski eşyalar komodinler vs...

Yoksa abini öldürüp cesedi oraya mı gömecektin, çıldırdın mı

He, leb demeden leblebiyi anladın, aferin sana. manyak mısın kızım. Dur bir dinle önce. İsa sen de aynı şeyi düşündün değil mi,

Valla anlatıklarından direkt olarak cinayet ve mezar yeri net olarak çıkar.

Aynur güldü.

O kadar şuursuz değilim... canla başla kazmaya devam edip yorulduğumda sen yorulmadın ki diyordum kendime, azimle projeme yol aldırıyordum. Herkes mışıl mışıl uyuyordu ve sorun yoktu, ne yapacağını bilirsen sorun yoktur, sorun ne yapacağını bilememektir.

Arada evi kontrol ediyordum, karanlık içindeydi. Gökyüzünde ay vardı. Bu yetiyordu ama kazdığım yeri iyi görebilmek için arada el feneriyle inceliyordum. O an aklıma yepyeni bir fikir geldi. Abim parayı çok sever, günün birinde zengin olmak ve yarış arabasına benzer uzay araçlarını andıran araçlarına bayılır. Zavallım şans oyunları oynar. Pirket yani tuğla fabrikasında çalışır. Fabrika dediğimde açık bir alanda ufak bir yer, ilkel metodlarla tuğla üretimi işte. Gözünüzde müthiş makinelerle dolu kapalı havalı bir alan canlanmasın. Orada köle gibi çalışıyor işte. Köle ama markete bile öakyajsız gitmeyen, bakımlı, yüksek topuklu ayakkabılar giyen ve uzun tırnakları ojeli kızlara bayılıyor, öyle bir kızla evlenmek hayali. Ya sen kimsin ki de öyle bir kız hayal edersin, mendebur. Önce aynada kendine bak. O kızlar lahana dolması yapamaz, kıymalı börerek yapamaz, yufka açmayı bilmez. Onlar hayatın süsü ve eğlencesi peşinde. Sittin sene öyle kızdan iyilik bulamazsın. Sen öyle bir kızla evlensen bile onun senin yaşam şartlarına isyanını engelleyemezsin ki. Kaçıp gider. O kız fedekarlık yapıp sabretmesini bilmez ki. Kavga bir bağırıp çağırsan benle böyle kaba ve dağlı konuşamazsın der, açar bayrakları. Her neyse. Konuya döneyim. Bu şuursuzun zengin olmak hayali var ya, bu kazdığım çukura alçıdan ve altın rengine boyalı külçeleri gömsem... sonra rüya görüyormuş gibi gece yarısı evde çığlık atıp milleti başıma toplasam...e ne oldu diye endişeyle soracaklar. Sevinçten çığlık attığımı ve rüyamda bahçede gömülü hazine olduğunu söylesem...abim mutlaka hazineyi bulmak için orayı kazmak isteyecektir. Nasıl proje ama.

Şok şok şok dedi Ayten. Külçelerin sahte olduğunu öğrenince beyninden vurulmuşa döner.

Seni dövmekten hastanelik etmesin dedim.

O kadar değil ama 15 sene unutamayacağım bir dayak yerim kesin.

Asıl projeme döneyim. Kazma sallamaktan ve toprağı kürekle dışarı atmaktan ellerim yanmaya başlamıştı, bir baktım sağ elimde su toplama oluşmuştu, kan ter içinde kalmıştım. Dışarı attığım toprakları da bir şekilde yok edecektim daha. Hani filmlerde olur, adam cezavinden kaçmak için tünel kazar, toprağı paçalarına doldurur, bahçede gezerken de onları kimseye fark ettirmeden boşaltır. Gün ağarmadan işi bitiremeyeceğim anlamıştım, yanımda getirdiğim küçük poşetlere toprağı doldurup çöpe atacaktım. Çukuru nerdeyse boğazıma kadar kazmıştım. Kan ter içinde kalmıştım ama çukurdan çıkamıyordum, ellerim kayıyordu. Kazmayı ve kürekten destek alayım dedim olmadı. Aniden başımın tepesinde biri el fenerini tuttu yüzüme. Aynuyr kızım çıldırdın mı, gece gece ne yapıyorsun burada. Kaçış planı dedim. Nedir o, kız aklın başın yerinde mi... korktu..dua okumaya başladı...balık yetiştirmek için havuz yaptığım yalanını attım. Aslında orayı küçük bir odaya çevirip herkesden gizli biçimde yaşayacaktım. Bir aylık yiyecek içecek stoğu yapacaktım. Madencilerin yaptığı gibi tahta desteklerle toprağın çökmesini engelleyecektim. Küçük tüpte yemek yapacaktım. Ailem ve diğerleri, beni arayacaktı, birkaç gün sonra polise başvurup kayıp başvurusu yapacaklardı ve ben de diplerinde bir güzel gülüp eğlenecektim.

Birkaç günde kafayı yiyip acıların en büyüğünü hissedip ne kadar kıymetli olduğumu anlayıp salya sümük ağlayıp haberlere çıkarlardı. Ne güzel intikam alırdım abimden böylece.

Ben kendimi deli sanıyordum, sen benden de daha delisin dedi ayten.

Aynur güldü. Boş tabakları toplayıp dışarı çıktı. Biz de aşağı indik.

Merdivenden dikkatli inin. Kafanızı kırmanızı istemem.

Büyük bahçede bir sürü ağaç vardı, yüksek duvarlar dikenli tellerle kaplıydı. Duvar dipleri çeşitli ve özelikle kırmızı güllerle doluydu. 

İKİ KIZ BİR ERKEKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin