"Gonheart!"
Biri beni öldürsün.
Hogwarts huzur bulduğum bir evden daha çok her yerinden yüzleşmek istemediğim kişilerle dolup taşan bir labirente benzemeye başlamıştı.
Harrison Dormer birkaç metre ötemden bana seslenince arkamı dönüp, aksi yönde ilerlemeye başladım. Anlaşılan Profesör Vector yine geç kaldığım için Gryffindor'dan puan kesecekti ancak gerçekten de son ihtiyacım olan şey zorba Dormer ile uğraşmaktı.
"Diana, konuşabilir miyiz?"
Konuşabilir miyiz?
Son zamanlarda tek duyduğum buydu. Hayır, kimseyle konuşmak istemiyordum. Kendimden bile kaçmak isterken sanki insanlar üstüme daha da fazla yük koymak için yarışıyorlardı. Ben tek başıma bunu zaten yeterince başarabiliyordum.
"Git başımdan, Dormer."
Koridorda yürürken beni takip etmeye devam etti. "Sadece özür dilemek istiyordum."
"Kabul edilmedi. Kendine iyi bak, Dormer. Ya da bakma. Umurumda değil."
Önümde durmaya çalışırken göğsünden ittim onu. Kenara kaysa da yine beni rahat bırakmadı. Dormer'dan gerçekten hoşlanmıştım. Yanında bir şeyler yapmak zorunda olmadığımı hissettiğim tek kişi kendisiydi. Ya da ona bir şey borçlu olmadığımı hissettiren. Sakin ve uyumlu doğasından hoşlanmıştım ama tek yaptığı bir maske takmak olduğunu anladığımdan beri adı dahi aklıma düşmüyordu.
"Diana, kendini benim yerime koy. Deli gibi hoşlandığın biri sürekli seni elinin tersiyle ittirip durursa nasıl hissedersin? Sana her ulaşmaya çalıştığımda beni geriye atıyorsun."
Öfkeyle yüzüne baktım. Üzgün görünen ifadesi ne kadar gerçekçi görünse de ona inanmıyordum. Manipülasyon yeteneklerine ayıracak vaktim yoktu. Şimdi ne diye benden özür diliyordu ondan bile emin değildim.
"Şimdi de beni mi suçluyorsun? En başında sana söyledim, Dormer. Hayatımda binlerce şey dönerken içeri girmek isteyen sendin. Tam sana alışıp, kaybetmek istemediğimi hissettiğimdeyse beni kullanmaya çalıştın."
Merdivenler değişirken ilerleyecektim ki çantamı tuttu. "Diana, hayır. Bana ne oldu bilmiyorum, niye öyle davrandım en ufak bir fikrim yok."
"Ben sana söyleyeyim, Harrison. İstediğinin her an önüne getirlip sana hizmet edilmesine ve şımartılmaya o kadar alışmışsın ki kimsenin seni geri çevirmesine ya da hayır demesine katlanamıyorsun. Benden hoşlandığını bile düşünmüyorum. Yalnızca istediğin her şeyi elde edebileceğini kendine ve kalan herkese kanıtlamak istiyorsun."
Merdivenler hareket etmeyi durdurunca biraz sallandık. Ben Aritmansi'ye doğru yürürken karanlık koridorda ses çıkaran tek şey ikimizin adımlarının sesiydi. "Diana, hayır. Seninle olmaktan hoşlanıyorum. Aramızın bu şekilde olmasını istemiyorum. İlk günlerde haklı olduğumu düşündüm. Beni sürekli ittirip, durmandan ve hayatından bir mola almak istediğinde yalnızlığını benimle doldurarak beni kullandığını hissediyordum. Bu yüzden bu denli öfkelendim. Ancak düşününce... sana söylediğim şeyler hiç hoş değildi. Seni hiçbir şeye de zorlamamalıydım. Üzgünüm."
"Sana güvendiğime inanamıyorum," dedim kendi kendime gülüp. "Leo haklıydı belki de. Yalnızca bir maske takıyorsun."
Yüzünü ekşitti. "Şimdi de Flamewood'u mu dinliyorsun? Tüm olay bu mu?"
"Hayır, Harrison. Tüm olay bana söylediğin o aşağılayıcı sözler. Şimdi, izin verirsen gerçekten umurumda olan bir şeyle uğraşmak istiyorum."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
The Flower on The Cemetery // Gryffindor
Fanfiction"Yapamam," dedim gittikçe daha da ağırlaşan nefesimi düzenlemeye çalışırken. Panik bedenime hakim olmaya başlıyor, kontrolümü kaybediyordum. "Kim olduğu umurumda değil. Kimseyi öldüremem." Omuzlarımın üstüne kapanan eller bana hayatım boyunca hisse...