A L T I

905 98 107
                                    

Süpürgemin üstünde olup saçlarımın yüzüme kamçı gibi çarpmasını seviyordum. Güneş batıyor olmasına rağmen bulutsuz, serin havada çok parlaktı. Bana doğru gelen bludgerlardan birine karşı kafamı hızla eğdim. Leo'ya doğru ilerkerken sol kolunun altında quaffle vardı.

O da hızlıca süpürgesini sola yatırdı. Kabul etmem gerekiyordu ki, Quidditch'de söylediğim kadar da kötü değildi. Yazdan beri sanki omuzları daha da genişlemişti. Kolları daha güçlü, iri ellerinin tutuşu daha kuvvetli gibiydi. Koskocaman topu tek eliyle bile hiç zorlanmadan tutabiliyordu.

"Diana!" Birkaç metre ötemden bana bağırınca ne söylemeye çalıştığını anlamaya çalıştım. Fakat çok uzaktı. Gözlerim uzağı bile iyi görmesine rağmen, dudaklarını okumak imkansızdı.

Arkamı işaret etti.

Başımı çevirmemle bludgerlardan birinin süpürgeme çarpması bir oldu. Parmaklarım süpürgeyi fazla sıkı tuttuğundan üstünde kalmayı başardım. Fakat dengemi kaybettiğimden sarsılarak yere doğru ilerlemeye geçen süpürgeme, yerden birkaç metre kala yön vermem gerekti.

Yakındı.

Çok yakın.

Eğer düşecek olsaydım muhtemelen maçta çıkmak bir yana, tüm dönemi dahi hastane kanadında geçirebilirdim.

Deli gibi atan göğsümün dinmesini beklerken kupkuru olan dudaklarımın üstünde dilimi gezdirdim. Uçmayı ve yarışı ne kadar seversem seveyim, metrelerce yükseklikten aşağı düşüp başımı yarmaktan herkes kadar çekiniyordum.

"İyi misin?"

Leo süpürgesini yanıma yaklaştırdı. Onun kadar sağlığım konusunda umursamaz olacak biri için bile yüzü bembeyaz görünüyordu. Öyle ki, neredeyse endişelendiğini düşünecektim.

Endişeleniyor da olabilirdi. Maçta olamazsam, kaybederlerdi.

"İyiyim," dedim gözlerimi kırpıştırıp saçlarımı kulaklarımın arasına soktum. Adrenalin yavaş yavaş üstümden geçerken, uyuşmuş kollarımı silkeledim. "Her şeyi topladın mı?"

"Hayır. Bludgerlardan biri biraz inatçılılık yapıyor—"

Nereden çıktığını anlayamadan az daha beni öldürecek olan top, bu sefer de Leo'nun süpürgesine çarptı. Bana çarpınca ben de kontrolümü kaybettim. Yerden yalnızca birkaç metre yüksekte olduğumuz için çok da endişelenecek bir şey görmüyordum. Hızlıca tekrar kontrolü sağlayabilirdim. Fakat Leo daha dengesizdi. Tekrar bana çarpınca kalçam aşağı kaydı.

Bu iyi değil işte.

Saniyeler içinde süpürgelerimizin de dengesini kaybedip ikimiz de birbirimize girince çimlerde yuvarlandık. Süpürgeler üstümüze düşüp kenara savruldular.

Tahminimden daha yüksekte uçuyor olmalıydık çünkü düşüşümüz fazlasıyla acı verici ve formalarımızın birbirine dolanmasıyla yuvarlanmamız uzun süreliydi.

Sonunda çimle sırtım birleşince acıyla inledim. Leo'ya bakındım fakat onu rahatsız edici derecede yakınımda bulunca nefesimi tuttum. Yalnızca saniyeler önce havada epeyde kendime güvenir bir şekilde duruyordum oysa ki. Şimdiki halimse utanç vericiydi. Yine de, her zamanki gibi, benim değil Leo'nun suçuydu. Benden öğrenmesi gereken bir ders varsa o da süpürgede nasıl ağırlığını dengeleyeceğiydi. Hiçbir zaman süpürgesiyle bütünlük oluşturmuyordu. Hep bir adım ötesinin planında olurken, sabırsızlığı yüzünden toplara açık bir hedef oluyordu. En azından tutucu olduğu için şanslıydı.

Vücudumun üstünde ağırlığı yetmezmiş gibi dalga dalga saçları yüzümü doğru düşerken, tenimi kaşındırıyordu. Söylene söylene kollarından destek alarak bedeninin üstünü benden hafifçe kaldırdı.

The Flower on The Cemetery // GryffindorHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin