Y/N: Herkese yeni yıllar! Umarım sağlık, sevgi, huzur ve başarı dolu bir seneniz olur! Buradaki yorumlarınız beni çok mutlu ediyor, teşekkürler okuduğunuz için :)
Kolum sonunda iyileştiğinde kendimi daha iyi hissetsem de, durmadan korku içinde zıplamalarım ve midemi burkan o yükten kurtulamıyordum. Leo'num yüzünü görmeye ya da diğerlerine bakmaya bile dayanamazken tek kaçağım olan uyku bile işkenceye dönmüştü.
Grace ve Charlie bir şeylerin ters gittğini anlamışlardı. Bana kaç kez sorsalar, neşelendirmek için her şeyi yapıp, gecenin bir vakti uyuyamadığımda ortak salonda bana sarılıp uykuya dalmamı beklerken tek yapabilen kendileri olsa da onlara olanları anlatmamın hiçbir yolu yoktu.
Benim ruh halimle birlikte gittikçe solmaya başlayan kendi neşelerini de görüyordum. Charlie'nin kötü şakalarını bile eskisi kadar heyecanla anlatmaması beni kırıyordu. Silkelenmem gerektiğini biliyordum. Ancak nasıl yapacağımdan emin değildim.
"Pek bir düşünceliyiz, ha Gonheart?"
Gözlerimi birbirine bastırdım. Gerçekten ihtiyacım olan son şey belki de Harrison Dormer'dı. Ondan hoşlanmadığım falan da yoktu yalnızca... gerçekten kimseyle konuşabilecek kadar bile enerji bulamıyordum kendimde.
"Selam Harrison."
Gümüş gibi beyaz saçlarını, betonların arasından giren rüzgar yüzünden sabit tutmaya çalıştı ancak pek uzun olmasalar da onu rahatsız ediyor gibi görünüyordu.
"Dışarıda olmak için biraz soğuk değil mi?"
Rüzgarı içime çekip aslında farkında bile olmadığım soğuktan bahsetmesiyle titredim. Belki öyleydi ancak burada kimse yoktu. Üstelik soğuk beni diri tutuyordu. Uykuya dalmak burada çok zordu.
"Soğuk hoşuma gidiyor."
"Peki o halde," benim gibi çimene oturup sırtını betona yasladı. İrkilmedi bile. Benim kat kat kıyafetlerime nazaran üstleik o sadece gömleği, kazağı ve peleriniyleydi. "Şimdi beni neden görmezden geldiğini söyleyecek misin?"
Oh.
Şu konu.
Onu gerçekten görmezden gelmiyordum fakat, dürüst olmak gerekirse, şu bir haftadır hayatımda bile olduğunu unutmuştum. Bunu elbette ki ona söyleyemezdim. Bu yüzden çoktan inandığı izlenimi benimsemeye karar verdim.
"Üzgünüm," dedim önümüzde yemyeşil uzanan dağları ve ormanı izlerken güneş bulutların arasındaydı. "Biraz meşguldüm."
Gözlerini kısıp ikna olmamış gibi göründü bir an için ama nazik gülümsemesine engel olamayınca rahatladım. Daha fazla kötü haberi kaldırabileceğimden emin değildim.
"Beni reddetmeye mi çalışıyorsun, Gonheart. Kalp kıranın arkadaşın olduğunu sanıyordum."
"Hayır, Dormer—" derince nefes alıp sırtımı duvardan ayırıp ona baktım. "Telafi edeceğim. Tamam mı? Senden hoşlanmadığımı düşünmeni istemem. Hoşlanıyorum. Fakat şu aralar o kadar çok şey üst üste yığılıyor ki."
Dormer ifademdeki ciddiyeti görünce gülümsemesini sürdüremedi. Yalnızca elini uzatıp omzuma koydu. "Hey, sorun değil. Şaka yapıyordum yalnızca. Diana Gonheart ile çıkmanın zor oldığunu söylemişlerdi."
Neredeyse kulağa kaba ve küstahça gelecek şekilde güldüm ancak saniyesinde kendimi kötü hissettim. Yine planlanmadan yaptığım bir hareket olmuştu. Fakat Dormer umursamıyor gibiydi. Sanki ters tepkilemelerimi o çoktan bekliyor oluyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
The Flower on The Cemetery // Gryffindor
Fanfic"Yapamam," dedim gittikçe daha da ağırlaşan nefesimi düzenlemeye çalışırken. Panik bedenime hakim olmaya başlıyor, kontrolümü kaybediyordum. "Kim olduğu umurumda değil. Kimseyi öldüremem." Omuzlarımın üstüne kapanan eller bana hayatım boyunca hisse...