Y İ R M İ S E K İ Z

702 81 106
                                    

Soğuktan tir tir titrerken tanıdık bir karga sesi ile botların yere değmesiyle sonunda rahatladım. Alden'ın açık renkli mavi gözlerini karanlıkta kolayca tanıdım.

"Lütfen iyi haberlerle gelmiş ol," dedim o üstündeki karı silkelerken birkaç baykuş yerinde kıpırdanmaya başlamışlardı bile. Alden'ın yüzünde ise iyi ya da kötü habere dair hiçbir iz bulamıyordum. Tek gördüğüm hafifçe çatılı kaşları ile durmadan yıldızları inceleyen gözleriydi.

"Hem iyi, hem de kötü haberlerle geldim."

Nefesimi tuttum. Karlar çoktan erimeye başlamış olmasına rağmen soğuk hala can yakıcıydı. Buna rağmen endişeyle parmaklarımı doladığım demirlerin tenimi uyuşturduğunu yalnızca saniyeler sonra fark edebildim.

"Nyx döndü mü?"

Başını sallarken hala neredeyse şeffaf gözüken gözleri göğü inceliyordu. Bunun nedeni gökbilimle uğraşması mıydı yoksa benimle göz temasından kaçınması mıydı bilmiyordum.

"Onunla konuştum. Elbette... çok da olumlu tepki verdiğini söyleyemem."

"Ne kadar kötü gitmiş olabilir ki?"

Alden sonunda gülüp gözlerini indirdi. "Eğer asasını zamanında elinden düşüremeseydim beni olduğum yerde, Gonheartlar'a ihanetten öldüreceğini söyledi."

Kanım dondu. Alden'a bir şey olma ihtimalini düşünmek bile istemiyordum. Nyx'in Alden'a zarar verebileceğini asla tahmin etmemiştim. Özellikle de Alden ikisinin arasındakileri anlattıktan sonra.

O ise bunun olacağını muhtemelen benim aksime tahmin ediyordu fakat buna rağmen onunla konuşmuştu. Nyx'i delinin teki olduğunu bilmesine rağmen, Leo Flamewood'u tanımıyor olmasına rağmen, hayatında en değer verdiği kişiyi kurtaramayacak olabileceğini bilmesine rağmen bu riski almıştı.

"Diabolos—"

"Hayır. Neyse ki malikanede değildi. Nyx'in... beni öldürebileceğini sanmıyorum. İşkence? Belki. Daha önce de yaptığı bir şey. Alışkın olmadığımı söyleyemem."

Sanki gizli yaralar varmış gibi bedenini tuttu. Eli omzunda ve göğsünde yavaşça dolaştı. O malikanede bir çocuk olarak bile durmanın ne kadar travmatik olduğunu bilirken bir de esir olmanın... nelere mal olabileceğini tahmin edemezdim. Refleksle Alden'a uzandım. Neler yaşamış olabileceğini düşündükçe içim burkuluyordu.

"Elbette onunla konuştum. Diabolos, olmasa nasıl hayatının tamamen farklı olabileceğini hatırlattım. Nasıl... özgür olabileceğini. O karanlık malikanede korku dolu yaşamaktansa, büyücü dünyasında her kıtada özgürce canının istediği gibi yaşamanın anahtarı olabileceğini söyleyince sonunda direnmeyi kesti. Ancak bize direkt olarak yardım edemeyeceğini, yüzüğün yerini bile bilmediğini söyledi."

Nyx elbette ki Diabolos'un kızı olmasına rağmen esir bir hayat yaşıyor sayılırdı. Yalnızca babasının istediği malzemeleri toplamak ya da bakanlıktan haberler almak için malikaneyi terk ederdi. Babasının izinden gittiğine inanıldığı için diğer büyücü ve cadılar da ondan hoşlanmazlardı. Çoğu babası ile birlikte Azkaban'a tıkılması gerektiğini bile düşünüyordu. Öz kardeşler olmasına, çökük gri-beyaz soluk tenlerinden, gür saçlarına kadar birbirlerine benzemelerine rağmen babamın tam olarak zıttıydı.

"Nasıl onu bu kadar kolay ikna ettin?"

Alden yüzüne gelen saçları, taktığı pelerinin başlığına sokuşturdu. "Nyx yıllardır o evden kaçmak istiyor. Delinin teki ve acımasız bir cadı fakat zaman zaman insanlık namına bir yüz gösterdiği de oluyor. Özellikle sarhoş olduğunda nasıl bir hayat yaşamak istediğinden bahsediyor."

The Flower on The Cemetery // GryffindorHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin