28.Bölüm

183 7 0
                                    

Şura Sakman
 

    Eve aldığımız yeni üyemizle içeri girmiştik. İlayda'nın sesi gelmiyordu. Meriç'ledir diye düşündüm. “Kuzu ben odamdayım üzerimi  değiştireceğim” dedi Belinay. Kafamı sallayıp onayladım. Nereye geldiğini anlamaya çalışan yeni dostumuzu seyrettim. Barınağa gittiğimizde onu istedim. Bilmiyorum ama o hepsinden farklı gelmişti gözüme. İsmi şuan yoktu. Belinay merdivenlerden hızla inip "Şuriş İlo ağlıyor" dedi.

Küçük dostumuzu kucağımdan indirip yanına gittik. Kapısını tıklatıp içeri girdik. Yatağına uzanmış ağlıyordu. İki yanına geçip ortamıza aldık. İçi çıkana kadar ağladı susturmadık sorgulamadık. Eğer ağlamasını dursaydık. İçindeki yangın her ne sebepse onu  bu kadar ağlatacak daha da yakardı canını. Ağlaması hıçkırıklara dönmüş. Zamanla kesilmişti.  Gözlerinin altını sildim. Yerinden doğrulup bize baktı ve sarıldı. “Anlat hadi ağladın bak için rahatlamıştır" dedi Belo. Bir noktaya bakıp hıçkırdı. “Meriç benden ayrıldı" dedi. “Sorun ne?” dedim. Tahminlerim vardı ama bu konudan ayrılacak kadarda gerizekalı değildir herhalde. “Burada olduğumuzu ötekilere demek istedi. Bende olmaz dedim tartıştık. Sizi ondan üstün tuttuğumu söyleyip ayrıldı. Bıraktı beni” deyip ağlamaya başladı.
 
  

 
Ağlarken uyuya kalmıştı. Üzerini örtüp aşağı indik.
“ İkinizde benim yüzümden sevdiğiniz adamlara kavuşamıyorsunuz" dedim koltuğa oturduğumuzda. Öyleydi ben arkadaşlarıyla yaşadığım olaydan sonra onunla görüşmek istememiştim.  Belinay da İlayda da Özgür'le Meriç'i çok seviyorlardı. Ben uzak duruyorsam onları da onlardan tutamazdım. Buna hakkım yoktu.

“Saçmalama senin bir suçun yok" dedi Belinay.  “Yapma Belo sende biliyorsun. Yalana yatmaya gerek yok” deyip odama çıktım. Üzerimi değiştirip yatağımın yanındaki berjere oturdum. Pencereden dışarı baktım. Nefretten başka birşey  hissetmediğim adamı görmemek için  kendi canımı düşündüğüm için kız kardeşlerimi üzdüm. Hakkım yok buna. Telefonumu elime alıp Meriç' e mesaj attım.
 
 

Meriç

  Siz: Meriç konuşmamız gerek.
 

Telefonu masanın üstüne koyup odamdan çıktım. Ses çıkarmamaya çalışıp İlayda ‘nın odasının kapısını açtım. Uyurken bile hıçkırıyordu. Kapısını kapatıp aşağı indim. Koltukta oturup bir yere odaklanmış Belinay'a baktım. Mutfağa girip bir bardak su içtim. Sesten olacak ki Belo duyup geldi. “Sen miydin?” dedi. Kafamı salladım.  Sandalyeyi çekip oturdu. “Sen iyi misin?” deyip önünde diz çöktüm. “İyiyim. Biraz İlayda’ya üzüldüm" dedi. “Ben şimdi dışarı çıkacağım. Gelirken bir şey almamı ister misin?” dedim. “Nereye gidiyorsun?” dedi. “Biraz işim var. Çikolata alırım gelirken" deyip önünden kalktım. Mutfaktan çıktığımda “Merak etme çikolatalı sütte alırım" deyip odama çıktım. Telefonumu elime alıp baktım.
 

Meriç: İlayda konusuysa. Bir anda oldu. Öyle demeyecektim.

Siz: Hayır limana gel söyleyeceğim. Bu konuyu da konuşmuş oluruz. Ben şimdi  çıkıyorum. Taşlıklarda olurum.

Meriç: Tamam.
 
 

Konuşmadan çıkıp  telefonu cebime koydum. Üzerime montumu geçirip odamdan ayrıldım. Kapının yanına gidip “Ben çıkıyorum Belinay geç kalmam" deyip evden  ayrıldım. Taksi çağırıp gideceğim yeri söyledim.  Limana gelince indim. Ve taşlıklara doğru yürüdüm. Hâlâ kayganlardı. Yavaşca  indim ve denize yakın olan birine oturdum. Yanımda hareketlilik hissedince kafamı çevirip baktım.

"İlayda ile neden bizim şu lanet konumuz yüzünden tartıştınız. Ve bize söylemicem demiştin” dedim. “Şura sizi merak ediyorlardı. Ne yapma mı bekliyorsun? İlayda sizi nasıl görüyorsa bende onları öyle görüyorum. İlayda sizin için nasıl sizden bir şey gizlemiyorsa bende onlara öyleyim Şura” dedi.

İki Düşman ÇocuklarıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin