25. bölüm

201 8 3
                                    


Multi medya: Yeni kişiciklerr :)

Şura Sakman

    Evimize yerleşmiştik. Belinay güzel yerleştirmişti. Olurdu bu kızdan müthiş iç mimar olurdu hem de. İlayda Meriç'le konuşmak için odasına çekildiğinde bizde Belinay' la dizi izliyorduk. Yani bugün salıydı ama biz interneti televizyona bağlamış eski Hercai bölümlerini izliyorduk. Dizi mükemmel yani yalan yok ama şu Miran 'la Reyyan'a bir nefes aldırsalar. Yanımda oturan şahıs yani Belinay tam bir Miran aşığıydı. Hayrandı adama. Bir gün kafayı onunla bozacak diye ödüm kopuyor valla. Ee bende dizideki kötü karakterleri sevip sinirlerini bozuyordum. Allah için Aslan Aslanbey sevilmeyecek birimi ya? Az kafadan kontak ama olsun yani aynı ben. "Şu Miran'a bakma lan şöyle gerçek değil o. Karakter hayali biri yani." dedim. "Dedi Aslan Aslanbey'i görünce ekrandan gözlerini çevirmeyen insan" dedi Belinay. Gülüp dizinin bitmesini bekledik. "Ya abim şu Cihan'ı korkuluklardan aşağı atsalar ya kim ne bilecek gece gece. Yapsın biri işte." dedim. "Ahahahah Yaren'i de yollayalım yanında. Harun da bu manyakla uğraşmak zorunda kalmaz." dedi Belinay.

     Dizi bittiğinde İlayda Hanım daha yanımıza teşrif etmemişti. Çatı katına giderken kahkahalarla güldüğünü duyduk. En azından birimizin hayatı yolunda, mutlu gidiyordu. "Bak o kadar her yeri doldurmuşsun burayı boş bırakmışın" dedim. "Boş bırakmak değil her yer istediğim şekilde doldu. Buraya ne koyacağımı bilemedim" dedi. "İki minder atarız havanın güzel olduğu zamanlarda gökyüzünü izleriz." dedim. "Aslında kış bahçesine çevirebiliriz. Etrafını falan kapattırırız." dedi. İyi fikirdi aslında. Başımla onaylayarak terasın kapısını açtım. "Antalya'sın oğlum sen bu soğuk ne" dedi Belinay. "Hadi hadi geç ben polar getireyim" dedim. Poları alıp yanına geldiğimde Belo minderleri yere koymuş başını da gökyüzüne çevirmiş derin bir nefes almıştı. "Sence ne zaman yağmur yağar ?" dedi. "Bilmem ki. Yakında yağar herhalde." deyip kafamı ona çevirdiğimde sol gözünden bir yaş akmış elmacık kemiğinden çenesine doğru süzülmüştü. Kıyamam kuzum ya. Ne olacaktı bu hali bilmiyordum. Tekrar derin bir nefes çekerek yan tarafındaki sigara paketine uzandı. İçinden bir dal alarak çakmakla tutuşturup içmeye başladı. Bir nefes çekti, bir damla gözyaşı düştü. Bir nefes çekti, bir damla gözyaşı düştü. Bitinceye kadar döngü şeklinde devam etti. Sigarası bitince küllüğe bastırıp söndürerek bana döndü. Masum çıkan sesi ve kızarmış gözleriyle "Saçlarımı okşar mısın ?" diye sordu. Beş yaşındaki bir çocuğun annesinden şefkat bekleyen sesiyle sorunca içim acımıştı. Biraz gülmesi için "Yine uyuya kalmayacaksan olur." diyerek dalga geçtiğimde tebessüm ederek dizlerime yattı. Tamamen yerleşince bende elimi saçlarına götürüp yavaşça okşamaya başladım. Ellerini yastığa sarar gibi iyice bacaklarıma doladı. Bir süre hiç konuşmadık. Ben sessizce saçlarını okşadım o da sessizce gözyaşlarını döktü.

 "Belo" dediğimde kırık çıkan sesiyle "Hım" dedi. "İçine akıtma. İstersen bağıra çağıra ağla, çığlık at. Ama içine ağlama kardeşim." diye mırıldandığımda kendini tutmayı bırakmış bu defa hıçkırarak ağlamaya başlamıştı. "Şura ben ne yapacağım ?" diye sessizce fısıldadığında diyecek bir şey bulamamıştım. Hayatımda daha önce hiç aşk acısı çekmemiştim ki ben. Küçükken bir çocukluk aşkım vardı onun da adını hatırlamıyordum. Onla ayrılırken çok ağlamıştım. Ama o da çocukluk salaklığıydı. Şimdi bu kucağımda yatan melek yüzlü mavişimi bu konuda nasıl teselli edeceğimi bilmiyordum ki. "Sustun" diyerek devam etti konuşmaya. "Sende bilmiyorsun değil mi ne olacağını ?" diye sorunca "Bilmiyorum" diyerek dürüstçe cevapladım.

 O iyice bacaklarıma sarılıp ağlamaya devam ederken bende kolumun birini koltuğa koymuş elimi yaslamış diğer elimle de saçlarını okşamaya devam ediyordum. "Sadece şunu biliyorum ki" dediğimde gözlerini bana çevirdi. Mavi gözleri ağladığı için daha da parlamış ve maviliği belirginleşmiş akları kızarmıştı. "Geçecek Belo. Neler geçmiyor ki bu lanet dünya da. Bak babam öleli ne kadar zaman oldu, ne kadar zaman geçti. Unuttum mu ? Hayır. Ama alıştım. Sende alışacaksın." dedim. Acıydı ama gerçek buydu. İnsanoğlu nelere alışmıyordu ki. O da alışacaktı zamanla iyileştirecekti yaralarını, kırık kalbini. 

İki Düşman ÇocuklarıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin