•2 BÖLÜM•

2.3K 49 4
                                    


24.4.2018
Şadoğlu ailesi masaya oturdu. Cihan baş koltuğa geçti. Bir tek kardeşleri vardır ve onların oğulları. Hizmetçiler yemekleri masaya koydu.

"Cihan, konuşmamız lazım"

Karşında oturan Hazara baktı.

"Bence artık kadınlarımızı getirelim buraya"

"Kaç kere konuştuk bunu, Hazar? Ben keyfim öyle istediği için mi gönderdim onları İstanbula? Sen bilmiyor musun biz ne işle meşgulüz?"

"Bıraksaydın abi o zaman. Devam etmeseydin. Senin yüzünden abimle ben sevdiğimiz kişilerden uzak durmalıyız. Bizi ne hale soktun bi bak. Karım ve çocuğum orda tek başına, biz burda oturduk yemek yiyoruz!". Sesini yükseldi ve masaya vurdu.

"Lan gerizekali, otur yerine. Benim tepemin tasını attırma!"

"Tamam Ali. Bırak konuşsun."

"Nankörsun sen, nankör. Hep böyleydin sen! Küçükken de! Seni fazla şımartı babamız!"

Herkes masadan kalkmış. Aliyle Hazar hiç bir zaman kardeş olamadılar.

"Baba sakin ol. Yapma, siz kardeşsiniz"

Savaş Hazarin oğlu olduğuna rağmen hiç babasına benzemezdi. Sakin bir çocuktu hep.

"Sende amcalarını savunacağına, bir kez olsun beni savun be, beni!"

"Lan seni şimdi geberticem.."

Hazar kendini yerde buldu. Ali vurmuştu ona.

"Ali!"

Cihan durdurdu kardeşini.

"Siz beni hiç bir zaman sevmediniz! Babamız annemi annenizden daha çok sevdiği için beni hiç sevmediniz!"

"Hazar.. Kardeşim.. Seni bu hale getiren şey ne? Sen o masum çocuktan nasıl böyle biri oldun? Sana ne oldu? Ne zaman canavara dönüştün?"

Cihan yaklaştı ona.

"Abi yalan mi? Bir çocuğum anasız diğeri babasız büyüdü abi..Ben çocuğumu uzaktan sevmek zorunda kaldım sizin yüzünüzden.."

Ağlamaya başladı. Cihan ona sımsıkı sarıldı.

"Hadi siz dışarıya çıkın"

Ali yeğenlerini ve oğlunu dışarıya çıkarmıştı.

"Getireceğim karını ve çocuğunu, söz tamam.."

Saçlarını okşadı Hazarin.

"Mutfağa git, buz al.. Şişmesin daha fazla"

Yanağına baktı. Hazar mutfağa gitti.

"Ali sen ne yapıyorsun?"

"Duymadın mi abi dediklerini?"

"Duydum,Ali, duydum. Ama öyle de olmaz. O bizim kardeşimiz. Yapmayın böyle.

"Ne yapacağız şimdi?"

"Getireceğiz onları buraya. Başka çaremiz yok. Getirmezsek daha da kötü olur. Bir yandan da haklı. Zamanında bitirseydim o işleri, şimdi herşey daha güzel olurdu. Ama düşünemedim"

"Ben o zaman haber vereyim Zehraya en iyisi"

"Yarın hemen gelsinler"

"Tamam abi"

Ali odasına geçti ve telefonunu aldı. Karısını aradı

...
Zehra Handanla bahçede kahve içiyordu denizi izleyerek.

"Acaba şuan oğlum ne yapıyor orda, yedi mi bugün bir şeyler"

"Handan biraz sakin ol, koskoca adam olmuşlar hepsi, hem babaları var yanlarında"

"Biliyorum, Zehra ama işte anayım ben merak ediyorum"

"Bu Asena nereye gitti yine? Sabahın köründe çıkmış evden birşey demeden"

"Vallahi o havuç kafalı karı beni hiç ilgilendirmez, ne hali varsa görsün. Bizden uzak Allaha yakın"

Zehra gülmüştü. Telefonu çaldı.

"Ali arıyormuş, e yarım saat önce konuştuk"

"Aç kız, belki birşey oldu. Hoparlörü aç"

Zehra telefonu açmıştı ve masaya koydu.

"Zehra, burda yine kaos çıktı. Hazar Cihana sesini yükseltti. Kavga çıktı"

"Niye ki noldu?"

Handana baktı Zehra.

"Asenanin ve Ateşin gelmesini istiyor. Bu durumda abim bir karar verdi. Hepiniz geliyorsunuz Midyata. Yarın İstanbulu terk ediyorsunuz. Size uçak göndereceğim, hazır olun."

Kapattı telefonu.

"Ben sana diyeyim, kesin bu havuç kafalı karı birşeyler dedi ona"

"Kadına havuç kafalı diyip durma ya*

" Ay Zehra, senle de hiç şaka yapılmaz ha"

"Hadı kalkalım,hazırlanalım"

Eve girmişler ikiside. Asena kapıdan bir sürü poşetle girmiş

"Kızlar ben geldim!"

Eltilerine seslendi

"Bakin neler aldım"

Zehrayla Handani odasına çekip oturdu yatağa.
Bir poşetten fantezi hemşire kıyafeti çıkardı. Zehra elinle gözlerini kapattı ama Handan gülmeyi durduramadı. Deli gibi gülüyordu.

"Kocam için almıştım, malum beni özledi de.."

"Kız turuncu allah senin belanı vermesin"

Gülmeye devam etti

"Asena ayıp ama, öyle gösterilir mi bunlar tövbe tövbe.. Hem o ne öyle saçma sapan elbiseler."

"Zehracim, ben modern bir kadınım sizin gibi demode değilim"

Öpücük atar

"Ay Zehra, boşver şunu. Hemşire olacakmış"

Zehraya bakarak gülüyordu.

"Kız havuçlu kafalı iyi güldürdün beni he Allah seni de güldürsün"

"Ya siz ne anlarsınız bu işlerden cahiller"

"Tabi tabi, neyseki sen hemşire oldun artık bize birşey olursa sen bakarsın"

"Handan sus artık"

Zehra da gülmeye başladı

"Gülün gülün siz"

"Hadi Handan, bizim önemli işlerimiz var"

Kalkmışlar ve Asenanin odadan çıkmışlar.

DelalîmHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin