IV - Nocte

4.5K 413 22
                                    

Nocte ve Mane karşılıklı iki heybetli şato gibiydi. Fakat Nocte, Mane'e göre çok daha ürkütücü ve ıssız görünüyordu. Etraftaki söylentilerden orada docetlerin daha acımasız olduğu ve geceleri eğitim verildiğini duymuştuk. O zamandan beri geceleri Nocte'den loş bir ışık geldiğini fark etmeye başladım. Fakat son zamanlarda Nocte'yle ilgili öyle abartılı şeyler duyduk ki ben bile bu söylentilere inanamadım. Hatta bir zaman sonra kendi korkularımı unuttum ve Cura'yı teselli etmeye başladım. Quae ise her zamanki gibi gereğinden fazla rahattı. Nil'in tamamı çökse bile parmağını kıpırdatmayacak bir tavrı vardı ki Nocte'ye gitmek bunun yanında hiçbir şeydi. En azından hep böyle kayıtsız ve umursamaz görünüyordu. Bazen onun bu tavırlarının gücünden kaynaklandığını düşünüyordum. Quae'nin sahip olduğu güç gerçekten inanılmazdı. Fakat korkutucuydu da... Onun Nocte'ye seçilme ihtimalini düşünürken bir şekilde üzüldüğümü fark ettim. Ya da Cura'dan da ayrılabilirdim. Cura'nın gücünü bilmiyordum. Fakat zaten gerek duyulmadıkça kimse bunun hakkında konuşmazdı. Korkularla ya da yasalarla ilgili değildi. Vücudumuzun mahrem bir bölgesini sergilemek gibi bir şeydi. Çünkü 'güç' denilen doğuştan gelen bu yetenekler aslında bizi yani Nulla'ları bu gezegene sürgün eden utanç kaynaklarımızdı. Bizim 'hiç' anlamına gelen ve Nobile'ler için bir hiç olduğumuzu hatırlatan 'nulla' adını taşımamız, Sacra'dan Nil'e sürgün edilmemiz, nobile'lere karşı zaaflarımızın olması hepsi güçlerimizin getirdiği lanetlerdendi. Nobileler hiçbir özel yetenekleri olmamalarına rağmen bizi komşu bir gezegende tutuyor ve kendilerine karşı zaaflarımızı kullanarak bizi istedikleri amaç uğruna yaşatıyorlardı. Bizim için Sacra belki de hiç görmediğimiz halde özlediğimiz evimiz gibiydi. Güçlerimizi eğitmek amaçlı geldiğimiz bu şatolar ve hatta Nil'in tamamı nobilelerin yani Sacra'nın kontrolündeydi. Sacra her ay bir kere 'Ulcus' adındaki temsilcilerini Nil'e gönderir ve genel denetim sürecinden geçirirdi. Üstün fakat aciz bir ırkın ezilmişliğinin tablosuydu bu. Nil'de yaşayan herkes bu durumun farkında olsa da yapılabileceğimiz bir şey yoktu.

"Anlatılanlar kadar korkutucu bir yer olduğunu sanmıyorum." dedi Fraus. Quae'nin yakın arkadaşlarından biriydi ve aynı zamanda oda arkadaşıydı. Soluk tenine zıt koyu saçları ve birazdan fırlayacakmış gibi duran mavi gözleri vardı. Ben onu şöyle tanımlıyordum; rahatsız edici bir durgunluk ve yaşını aşan bir olgunluk... Fakat yine de kardeşimin diğer arkadaşlarına hissettiklerimin aksine Fraus'a karşı bir önyargım yoktu. Cura ise kesinlikle Fraus'u umursamıyordu. Sadece boncuk gözlerini Quae'ye dikmiş onu izliyordu.

"Korkan birileri olmadığı ve korkulacak bir neden yaratılmadığı sürece korkunun kaynağı da var olamaz." Quae soğukkanlı, havalı tavrıyla böyle bir cevap verdiği için Cura'nın hayran bakışlarına benim ise tersleyici bakışlarıma maruz kaldı. Sohbetimiz Quae ve Fraus'un odasında geçiyordu. Bizim odamıza nazaran burası biraz daha dağınıktı. Genel olarak mavinin ve yeşilin her tonunun kullanıldığı eşyalar kullanışlı ve rahat bir şekilde düzenlenmişti. Quae'nin parlak zekası ve Fraus'un net düşünceleri sonucu ancak böyle bir oda dizayn edilebilirdi. Yıllarca Quae'le aynı odayı paylaştığımız için bu kendimi tuhaf ve bir savaştan çıkmış gibi hissettmemi sağlıyordu.

Uzun sohbetimizi çağrı sesi bozdu ve hızlıca Lux'un beklendiği büyük ve loş salona gidip kalabalığın arkasında bir yere oturduk. Lux orta yaşlı, hoş bir adam olarak bütün çekiciğiyle geldi ve elindeki kağıtları sallamaya başladı. Bir docete göre cana yakın ve sıcaktı.

"Elimdeki kağıtlarda sizinle, güçlerinizle ve seçildiğiniz yerle ilgili bilgiler var. Bu seçimler docetlerden oluşan önemli bir kurul tarafından detaylı bir şekilde incelendi ve tartışıldı. Bu yüzden bu süre boyunca Mane'de tutuldunuz. Şimdi ismini okuyacaklarım eğitime Nocte'de devam edecek. İtirazı olan?" Hiç kimsenin itiraz etmeye hakkı olmamasına rağmen Lux bunu bilerek söylemişti. Fakat şaşırtıcı bir şekilde önlerden bir kız elini kaldırdı.

"Docet bir sorum olacak. Neye göre karar verildi?"

"Çok basit, tehlikeli güçler Nocte'ye gidecek gerisi burada kalacak." Can sıkıcı bir sessizlik oldu ve Lux elindeki kağıtları düzeltti. Salonda yüz küsür kişiye rağmen rahatsız edici bir sessizlik ve gerginlik vardı. Kaç kişinin seçildiğini merak etmeye başlamıştım.

"Başlıyorum. Adını söylediklerim yanıma gelsin. Cura." Vücuduma sanki bir şok dalgası yayılmış gibiydi. Kıpırdayamıyordum. Hareketsiz bir şekilde öylece otururken Cura korkulu adımlarla Lux'un yanına gitti. Salonda gürültüye dönüşen fısıltılar gittikçe artıyordu. Salondaki herkes Cura'nın gücünden korkarken ben ondan ayrı kalmaktan korkuyordum. Neden bu kadar kişinin içinde sahip olduğum tek arkadaşımın ismi hem de ilk sırada okunmalıydı ki?

"Amentes, Amor, Album, Alea." Lux bir an duraksadı ve ismini söylediği kişilerin yanına gelmesini bekledi. Salondaki çoğu kişi bittiğini sanıp derin nefesler verdi. Fakat Lux aynı ses tonuyla devam etti.

"Aliud, Natus, Stella, Fraus, Quae." Artık delice bir arzuyla ismimi duymak istiyordum. Korkularım ya da Nocte'nin nasıl bir yer olduğu umurumda değildi sadece Lux'un adımı söylemesini istiyordum. Lux duraksadığında herkes tuttuğu nefesleri bir kez daha verirken ben yumruklarımı sıkmış sadece bir isim daha bekliyordum.

Yakın Geçmiş

Nocte'de fark ettiğim loş, küçük bir ışığın beni bu kadar sarsmasını beklemiyordum. Yoksa kendime itiraf edemeyecek olsam da ben de Cura kadar korkuyor muydum? Mane'nin koridorlarında kimseye yakalanmamak için sessizce yürüyorduk. Yemekleri dışarıda yememizin ve docetlere yakalanmamak için çabalarımızın sonucu olarak labirent gibi olan Mane'nin neredeyse her girişini, çıkışını ve koridorlarını öğrenmiştik. Bu yüzden rahat bir şekilde odamıza yaklaşmıştık ki kolumu kavrayan güçlü bir el ile senkronize şekilde çığlık atmaya başlıyordum. Fakat kolumu tutan kişi çoktan diğer eliyle ağzımı kapamış korkunun bana verdiği bütün güçle topladığım nefesimi boğazıma tıkmıştı. Sinirli yeşil gözlerini gözlerime sabitledi.

"İleride docetler var yakalanacaksınız. Bizim odaya gelin." Kesin ve itiraz istemeyen bir cümleydi bu. Fakat Quae'nin her isteği bende itiraz etme ihtiyacı uyandırıyordu. Ne yazık ki ağzımdaki elini çekmediği için itiraz edemiyordum. Cura benim düşüncelerimi hiçe sayarak kendince uygun gördüğü seçimi yapmış kafasını sallayarak Quae'nin dediklerini kabullenmişti. Quae ise eliyle beni çekip odaya sürüklerken rahatsız edici bir şekilde ağzımı kapatmaya devam ediyordu. Sanırım elini çektiği anda itiraz cümleleri sıralayacağımı biliyordu. Fraus odanın kapısını açtığında sonunda Quae bana özgürlüğümü geri vermişti. Onu şaşırtarak hiçbir şey söylemedim ve büyük odadaki mavi koltuklardan birine rahat bir şekilde oturdum. Onu sinirlendirmeyi seviyordum ama yalan değil ya onu şaşırtmak çok daha fazla hoşuma gidiyordu.

Sabaha kadar Lux'un söyledikleri ve Nocte hakkında konuştuk.

Yasa V: On yedi yaşına giren her Nulla güç eğilim ve kontrol eğitimleri almak zorundadır.

Yasa VI: Ulcus'ların kararıyla bir ya da daha fazla Nulla'nın yaşamına son verilebilir, Nil'de zorunlu değişiklikler yapılabilir.


MixtaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin