XXXIV - İlk

2.6K 333 14
                                    

Sacra / SBAM - Geçmiş

Bugün yorucu bir gündü. Bugün her zamankinden çok daha fazla heyecanlıydılar. Deneyler daha katı, çok daha fazla zorlayıcıydı. Hayal kırıklıklarıyla besledikleri sonuçları göz ardı ettikleri geçen sürede her gün tekrar tekrar meraklarını ikiyle üçle çapıyorlardı. Bugün yine her gün olduğu gibi beni öldürmeye çalıştılar ve ben her gün her saat her saniye olduğu gibi yine ölmeyi istedim ve yine o lanet olası beceriksiz karınca sürüsü bunu başaramadı. Doğduğum günden beri geçen süre sekiz yıl on üç gün yirmi saat... Beni öldürmeyi denedikleri süreyle neredeyse aynı. Çünkü onlar doğduğum andan beri sabah akşam her saat her dakika dönüşümlü olarak beni öldürmeyi deniyorlar. Beni öldürmeye çalışırken ölen nobile sayısı yüz yetmiş iki. Yaralanan nobile sayısı beş yüz elli altı. Beni öldürmeye çalıştıkları gezegen Sacra, doğduğum andan beri yaşadığım yer SBAM. Bana sekiz yüz seksen yedi diye seslenmenin uzun, 'mixta' demenin ise onur kırıcı olduğu düşünülüp 'Ars' adı verileli dört sene iki gün yedi saat oluyor. Ars'tan önceki adımın sekiz yüz seksen yedi olmasının sebebi benden önce sekiz yüz seksen altı tane mixtanın yok edilmesi ve daha önce Sacra'da doğan bir mixta ona isim konulacak kadar uzun süre yaşamadı. Ben bu ilki gerçekleştireli dört sene oluyor. Bana koydukları isim 'sanat' anlamına geliyor. Beni bir canlı olarak görmediklerini bir canlının olamayacağı erişip ulaşamayacağı sanatsal güçlerim olduğunu bana tekrar tekrar hatırlatmak için koydukları bir isim. Benim için ise anlamsız bir kelime... Gücüme bir isim konulalı ona 'Mutlak Kalkan' denileli beş yıl altı gün sekiz saat oluyor. Bu da gücüme benden daha fazla değer verildiği anlamına geliyor. Bana isim koyma ihtiyacı duymadıkları üç yüz dört gün bir saat kadar bir sürede gücümün hali hazırda düşünülmüş ve özenle seçilmiş bir ismi mevcuttu.

Benimle iletişim kurmaya çalışan ilk profesör bunu ben beş yaşımdayken denedi. Söylediği cümle şuydu:"Gücünü geri çek ki seni öldürebilelim mixta. Çünkü senin için de bizim için de kurtuluş bu." O zamanlar neyden kurtulacağımı bilmiyordum. Neyin içindeyim ki ve yaşamak bu değil mi zaten diye düşünüyordum. Herkes böyle yaşıyor sanıyordum. Sadece benim farklı olduğumu öğreneli iki sene oluyor. Uyuduğumu sandıkları için yanımda aylaklık edip sohbet eden iki profesörden birinin küçük kızının doğum gününü kutladıkları günü anlatmasıyla öğrenmiştim. Doğmak kutlanılan bir şeydi. Ben ise doğmayı ölmek için gerekli bir olgu zannediyordum. Benim için ölmek kutlanılacak bir şey olacaktı çünkü. Burada benimle uğraşan bütün bu nobileler benim doğumumu değil ölümümü kutlayacaktı.

İlk defa biri bana gülümsediğinde yedi yaşındaydım. Yüzlerce profesörün ölüşünü, yaralanmasını izlediğim için acı çekmenin nasıl olduğunu biraz da olsa anlamıştım. Yüzleri buruşuyor, bazen şaşkın bazen de dehşete düşmüş bir hal alıyordu. Bazen ağlıyor, çığlık atıyorlar ve yardım isteyerek yalvarıyorlardı. Bu bana tuhaf ve anlaşılması güç geliyordu ama bir kere de olsa acıyı yaşamak istiyordum. Böyle bir şey yaşayamayacağımı çoktan öğrenmiştim ve bana elektrik şokları vermeyi denedikleri saat geldiğinde bir kere de olsa canım acıyormuş gibi çığlık atmıştım. Karşımda duran profesör bana gülümsemiş ve şunları söylemişti:"Sonunda acı çekmeyi öğrendin Ars. Şimdi de ölümü tat bakalım." Birkaç dakika sonra yaşadığım acının sahte olduğunu anlayıp beni öldüremediğini fark ettiğinde çıldırmış beni yumruklamaya çalışmıştı. Ne yazık ki yumrukları iki yüz üç yüz katı bir güçle ona geri döndüğünde ölümü tadan ben değil o olmuştu. Onun yerinde olmak istemiştim. O günden sonra bir daha onların yaşadıkları duyguları taklit etmeye çalışmadım. Onlara acıdığım veya ölmelerini istemediğim için değil. Ölüm kıskandığım bir şey olduğu için... Onlar bu kadar basit kolayca ölürken hem de istemeden bundan deli gibi korkarken aksine ben istediğim şeyi elde edemezken bu durumdan nefret ediyordum.

MixtaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin