XII - Doğal

3.6K 391 35
                                    

Nil'in Alt Katmanları - Geçmiş

"Kendinizi tehlikeye sokacak bir şey yapmayın."

"Gitmek zorunda mısın?"

"Evet, Quae. Yasa bunu gerektiriyor. Yasalara uymak zorunda olduğumuzu size anlatmıştım."

"Hiçbir çocuk birkaç şekerle annesini takas etmez. Bu doğal bir yasadır anne. Bize ne olacak?" Artık dayanamadığı belli oluyordu ve Quae de işini hiç kolaylaştırmıyordu. Ağlamaya başladı. İlk defa onu ağlarken görüyorduk. Çok güçlü bir kadındı. Asil ve otoriterdi. Sevgisini genelde sadece Quae'ye karşı gösterse de ikimizi de her şeyden ve herkesten koruyacağını bilirdim. Onu bu halde görünce kendimi güçsüz ve yalnız hissediyordum.

"Birbirinize dikkat edin. Birbirinizden başka kimseye güvenmeyin. Birbirinizi koruyun. Birbirinizi herkesten sakının. Güçlü ve özgür olun. Kimsenin düşüncelerinize sızıp sizi etkilemesine, peşinden sürüklemesine izin vermeyin. Yaşadığınız yeri ve kim olduğunuzu unutmayın. Savaşın. Çünkü özgürlük, adalet, düzen, güç savaşmadan elde edilemez."

"Bu 'kendinizi tehlikeye sokmayın' ile çelişiyor anne." Quae böyle duygusal anlarda her zamankinden iki kat daha gıcık oluyordu. Fakat annem ona tatlı bir şekilde gülümsedi.

"Bir anne çocuğuna 'savaş' demesi gerektiğini bilse bile onun tehlikede olmasını istemez. Bu da doğal bir yasadır, Quae." İkimize de sıkıcı sarıldı.

"Sizi seviyorum. Quae nocent docent."

Nil / NOCTE - An

Alea'nın gücü zaafları görebilmekti ve seviyesi C'ydi. Böyle bir güç cidden ürkütücüydü. Kime baksan en zayıf noktasını görüyordun.

Sanırım yaşadığım şaşkınlığın etkisiyle ağlamam durmuştu. Bu Quae yanımda olmadan atlattığım ilk ağlama krizimdi. Alea'yla ilgili o kadar fazla şey merak ediyordum ki bunun üstünde durmak için pek vaktim olmadı. Böylece aklıma gelen ilk soruyu sordum.

"Bu yüzden mi kimseyle konuşmuyorsun? Herkes sana güçsüz ve zayıf mı gözüküyor?" İlk defa onu gülümserken görüyordum. Aslında güzel ve tatlı bir kızdı ama o kadar ifadesizdi ki ona bakarken kendimi duvara bakıyormuş gibi hissediyordum. Bu da ilk defa öyle hissetmeyişimdi.

"Hayır. Aslında gücüm yüzünden değil ya da öyle. Sadece arkadaş olduğunuzda birbirinize zayıflıklarınızı göstermez misiniz? Bu yüzden arkadaş olmuyor musunuz? Buna ihtiyacım yok." Bu saçma bir mantık değildi fakat eksikti. Evet, arkadaşların zayıf ya da güçlü yanlarını bilirdi ama bunun için arkadaş olmazdın, arkadaş olduğun için yani o kişiye güvendiğin için böyle şeyleri bilmesini umursamazdın. Bunu asosyal bir nullaya anlatmak ise onun fikirlerini değiştirmezdi. Tam aksine onu zıtlaşmaya itip kendimden uzaklaştırabilirdim. Daha ilginç bir yol denemeliydim.

"Anladım. O zaman senin zaafında şu; diğerlerinin senin zayıf noktalarını öğrenmesinden korkuyorsun. Bu yüzden herkesten uzak duruyorsun ve bu yüzden aslında herkes, senin zayıf noktan." Şaşkındı. Aslında ben bile kurduğum cümleye şaşkındım. Fakat ifadesizliğimi korumaya çalışıyordum. Bu gece Quae'ye kaybetmiştim fakat Alea'ya kazanacaktım. Daha doğrusu Alea'yı kazanacaktım. Onun bizimle birlikte olmasını, onu herkesle tanıştırıp bizden biri olmasını istiyordum.

"Evet. Haklısın. O zaman bunun üstesinden gelmeliyim." Bu kız kesinlikle çok olgundu. Hiç kimse hatasını bu kadar kolay kabullenmezdi. Eğilip yerden armamı aldı ve eliyle hafifçe silip bana uzattı. Gülümsüyordu.

"O zaman bir kere daha tanışalım. Ben Alea ve sen de Quem'sin. Umarım Quem, Quae'yle aranızı düzeltirsiniz ve belki de bilmek istersin onun da en büyük zaafı sensin." Şaşırmıştım. Değer verdiğin ya da nefret ettiğin şeyler zaafındır. Quae gerçekten benden bu kadar çok mu nefret ediyor? Tabii ki benden nefret ediyor. Onun için ben sönük, aptal, kıskanç, güçsüz küçük bir çocuğum.

MixtaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin