XLIII - Quem

2.6K 287 24
                                    

"Senden bir şey isteyebilir miyim?" Acelesi vardı.

"Dinliyorum."

"Değer verdiğim kişileri benim yerime korur musun?" Yanlış kişiden istediğinin farkındaydı. Fakat onun için en güçlüsüne emanet etmek en mantıklısıydı.

"Korumak mı? O aptalları kendilerinden uzak tutamam."

"Lütfen, Ars. Ciddiyim." Kırıcı... Belki de ilk defa olabilir ama ben de dalga geçmiyordum.

"Ben de öyle... Yine de deneyeceğim."

"Teşekkür ederim." Aceleyle gitmişti. Ardında değer verdiğin kişileri bırakarak gitmek zorunda olmak bir canlı için tam olarak ne ifade ediyordu? Bilmiyordum. Genelde ben arkada bırakılan taraf oluyordum. Bu kısmı epeyce detaylı bir şekilde anlatabilirdim. Fakat çok da ilgi çekici olacağını düşünmüyordum.

Nil / MERKEZ - An

Ira, nefesini kontrol etmek için uğraşırken damarlarında biriken öfkenin kanıyla birlikte bütün vücuduna yayıldığını ve daha sonra tüm hücrelerine nüfuz ederek beyninin karar alma merkezini bile etkilediğini fark ederken şu an için yapacağı düşünülmemiş ve üstünde durulmamış en ufak hamlesinin dahi bu gezegeni çok daha büyük bir yıkıma sürükleyebileceğini kendisine sürekli olarak hatırlatıyordu. Öfke, gerekirse değerli bir müttefik olabilir, ele geçirdiği kişiyi güçlendirebilirdi ya da düşmanını, kişinin kendi içinde barındırabilirdi. Ira, bunun önemini; diğerlerinin aksine yaşanılmış bir gerçeklik ve yitirilen kayıplar olarak hafızasına net bir şekilde kazımıştı. Belki de öfkeyi somut bir şekilde taşıyan aynı damarlarda Tempus'un oğlu olarak ondan aldığı kan süzüldüğü için yine birçok kişiye karşın bu korkunç durumda sakinliğini ve sessizliğini koruyabilirdi.

"Gerçekleştirdiğiniz görevi onaylıyor, Tempus karşısında size şahit olacağımın sözünü veriyorum. Aynı şekilde yolculuğum sırasında bana eşlik etmenizden onur duyacağım, Tempus'un habercisi. Fakat-"

En azından koruyucuyla ilgili hamleyi değiştirebileceğine inanmak isteyen Ira, bu hamleyi yapmak için gerekli olan kelimeleri bir araya getirme fırsatı bile bulamamıştı. Korumaya çalıştığı koruyucu, çoktan başkaları için kendini feda etmeye hazırdı.

Yer titriyor, gezegen sallanıyordu ve Ira, bir başka gezegenin bundan çok daha öfkeli bir şekilde sallandırıldığını biliyordu.

"Quem!" Fons, acı verici kelime daha ağzından çıkmadan ayağa kalkmış, Ira'nın sahip olduğu öfkeyle yarışır gözlerini, bir zamanlar aynı yolda yürüdüklerini sandığı kişiye odaklamıştı. Herhangi bir cevap alamayacağını anladığında ise tek kelime daha etmeden odadaki kasvetli ortamı ardında bırakmıştı. Kendi geleceğinden habersiz, Mane'e gidiyordu. Quem'e, kurucu prensese...

Nil / NOCTE - An

Quem gittiğinden beri hücre büyümüştü. Quae için saatler gibi geçen saniyeler katlanılmaz bir hal alıyordu. Ona onsuzluğa tahammülü olamayacağını ve yaşamak için bir sebebi kalmayacağını doğru düzgün anlatabilmiş miydi? Verilen savaşta seçtiği tarafın sadece onun için tasarlanmış geleceğe yönelik olduğunu biliyor muydu? Mane'e gidip o lanet olası argentum motiflerle süslü odayı gördüğünde oradan iğrendiğini ve nefret ettiğini ona söylemiş miydi? Hayır. Sadece söylemediği şeyler için bile çoktan pişman olmaya başlamıştı. Her şeyi söylemiş olsaydı, Quem gerçekten ikna olur muydu? Bunu düşünmeden duramıyordu. Eksik kalan sözlerini, söyleyemediklerini aklında defalarca kez tasarlıyor, Quem'e bunu nasıl anlatabileceğinin bir yolunu bulmaya çalışıyordu. Ona saçma sapan sözler verdirip hayatı boyunca yanında olmasını isteyen küçük kız, şimdi büyümüş ve onun için kendisini feda ediyordu. Quae bu fedaya er ya da geç ihtiyacı olduğunu biliyordu ama yine de zamanla Quem'e bağlılık duymanın önüne geçememişti. Quem kaybedilince kazanılacak çok değerli şeyler vardı fakat çoktan Quem de onun için değerli olmamış mıydı?

MixtaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin