XXXIX - Ulcus

3.4K 303 22
                                    

Sacra / SBAM - Geçmiş

Çocuk, SBAM'da büyük bir kalabalıkla karşılanmıştı. O böyle bir duruma çok küçük yaşlardan beri alışkındı. Gittiği ortamların hepsinde gereksiz bir ilgiye maruz kalırdı. Büyük bir adamın oğlu olmanın sonuçlarıydı bunlar. Bu sayede yüksek mevkili bir profesör, prosedürün üstünde gösterdiği saygısıyla birlikte ona çoğu laboratuarı gezdirmişti. Özel bir laboratuarın önünden geçerlerken sormuştu, çocuk:

"Burayı görmek istiyorum. Giriş iznim var mı?"

"Sacra üzerinde giremeyeceğiniz, göremeyeceğiniz bir yer olduğunu sanmıyorum, efendim." Bunu kendisi de bu adam kadar iyi biliyordu.

Diğerlerinin aksine üzerinde siyah tehlike işaretleri bulunan laboratuarın beyaz, büyük kapısı henüz açılmadan çocuk ilk defa ifadesizliğinin ardına büsbütün bir duygunun yerleştiğini fark etti; şaşkınlık.

Cinsiyetlerinin farklı olmasının yanı sıra birbirlerine tıpa tıp benzeyen iki küçük çocuk, içinde saydam, yeşil sıvıların bulunduğu boyları kadar silindir borularda birbirlerine dönük bir şekilde öylece duruyorlardı. Erkek olanın gözleri hafif aralıktı ve içinde bulunduğu sıvıdan da koyu olan yeşil gözleri birazdan bütün evreni zehirleyecekmiş gibi bakıyordu.

Bu onunla ilk karşılaşmasıydı. İkincisi ise başka bir gezegende, apayrı bir hayatla birlikte olacaktı. Çocuk, profesörü durdu. Artık bu kapının açılmasına gerek yoktu.

Nil / ARENA - An

Kulakları rahatsız edecek kadar tiz metal sesleri arenanın duvarlarına çarpıp birbirine karışırken bu kanlı topraklar üstünde saatlerdir hala bir canlının sesi duyulmuyordu. Öyle ki nefesler bile tutulmuş gibiydi. Son dövüşlerinin üzerinden epeyce bir süre geçmesine rağmen Fons, tıpkı ilk, ikinci, onuncu, yüzüncü dövüşleri gibi hayranlıkla izliyordu Scipio'yu. Sanki dövüşmüyor da epik bir müzik eşliğinde dans ediyordu. Hareketlerinin ve hamlelerinin birbirleriyle uyumu inanılmazdı. Adımları sanki daha önceden belirlenmiş, kılıçları ve bıçakları tutuşu, koordinasyonu, kendinden emin tavrı, rahatlığı bunlar defalarca kez çalışılmış ve prova edilmiş gibiydi. Oysa Scipio nefes almak, duymak, konuşmak gibi düşünülmeyen bir rahatlıkla yapıyordu bunları. Gücünü kullanmamak için kendine başka bir güç bulmuştu. İçindeki doğuştan gelen güce değil, küçük yaşlardan beri her dakika çalıştığı hamlelere, bedenine güveniyordu. Bu da onu bütün diğer nullalardan ayırıyordu.

Fons, geçmişteki Scipio'yu düşündü. Küçük yaşlardaki Scipio'nun kuklalarla ilk karşılaşmasını... Öncelikle havaya rastgele hızlı saldırılarda bulunmuştu. Hızını kendine kalkan yapmıştı. Bu hareketi mantıklıydı çünkü kuklalarının sayıca fazla olması ve görünmez olmaları Fons için avantajken hızları ve güçleri Fons'unkiyle sınırlı kalıyordu. Tabii ki Fons da güç ve hız anlamında Scipio'yla yarışamazdı. Fakat gücüne ve hızına bir hayli güvenen Scipio bile, saatler sonra yorulmaya başlamıştı. Bu yüzden bir açık yakalayıp kuklaları es geçerek Fons'a saldırmıştı. Daha doğrusu saldırmak üzereyken Laetus mücadelenin bittiğini işaret eden siyah oku ikisinin arasına atmıştı ve Fons biliyordu ki o ok, bir saniye geç kalmış olsaydı Scipio'nun kılıcıyla kalbi delinecekti.

İkinci dövüşlerinde ise çok daha ilginç bir şey olmuştu. Yirmi dakika sonra Fons pes edip kuklalarını arenaya sürerken Scipio, elindeki metal bıçağın savrulduğu boş havada çıkardığı sesle birlikte gözlerini kapamıştı. Gözleri kapalı üç gün boyunca Fons'un kuklalarıyla dövüşen Scipio, dövüşün galibi olmuştu. Çünkü Fons, bu kadar uzun süre sayıca fazla kuklalarını yönetmekten yorgun düşmüştü. Bundan sonraki bütün dövüşlerinde de yaklaşık aynı şeyler tekrarlanmıştı. Nasıl Scipio, her dövüşlerinde Fons'un kuklalarının sayısını çözemiyorsa Fons da Scipio'nun görünmez kuklalarla gözleri kapalı bir şekilde nasıl mücadele ettiğini çözemiyordu.

MixtaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin