"Geç kalıyorum!"
"Bağırma. Ayrıca bir daha koltuğumda uyuma." Bu çocuğun kesinlikle eşyalarına takıntısı vardı. Kitaplarına dokunmadığım, koltuğuna oturmadığım sürece ondan tepki alamıyordum.
"Cimri. Koltuğu boşver de gitmem gerek docet Solum'un eğitimini bir kere daha kaçırırsam beni bir ağaca, kertenkeleye, Nocte'nin taşlarından birine-"
"Yeter. Anladım. Hava aydınlanmaya başladığında burada ol. Özel eğitimin var." Şaşkınlıktan ne diyeceğimi bilemiyordum. Ira bana eğitim vereceğini mi söylemişti? Şaka yapıyordu diyeceğim ama şaka yapacak bir tip değildi. Dalga geçiyor desem, hiçbiri ona uymuyordu. Yani bana gerçekten eğitim verecekti.
Aslında yaptığı gayet mantıklı bir hareketti. Sonuçta onlara örgüte katılmak istemediğimi açık bir dille belirtmiştim ve eksik katlara sadece eğitim almak için indiğimi söylemiştim ve ondan eğitim almaya başlayana kadar da onu rahat bırakmayacaktım. Bu benden kurtulması ve bana bir iki saat tahammül etmesi için tek seçenekti. Hem böylece eşyalarına dokunmam ve burada kalmam gerekmeyecekti ama burada kalmak istiyordum. Arkadaşım sandığım bana ihanet eden biriyle aynı odada kalmaktansa bu gıcık, pisliğin yanında kalmayı tercih ederdim. Ayrıca her ne kadar örgütle ilgili düşüncelerim olumlu olmasa da eksik katları, burayı, buradaki nullaların hepsini seviyordum. Susmak nedir bilmeyen Sanitas'ı, en korktuğu şey bir kişinin gözyaşları olan Aqua'yı, örgütteki docetleri, özellikle Lux'u, yaralıyken başımda bekleyen ve kurucu varisine karşı gelmeyi göze alarak beni merak eden Fons'u, hepsini seviyordum. Buradakiler gerçek gibiydi. Soyut adalet sistemlerinin ardına sığınmış bu nullalar sanki birbirlerine aile bağlarıyla kilitlenmişti. Bir yandan o ailenin içinde olmak istiyordum bir yandan da aklımda bu kadar soru işareti bırakan bir örgüte güvenemiyordum.
Bu yüzden belki de Ira'nın bana eğitim verecek olması şu an beni mutlu etmiyordu. Aksine kendimi onlardan uzaklaşmış gibi hissediyordum.
"Tamam." Bu kısa onaylamayla birlikte kapıya yönelirken birden büyük, gümüş kapı sesli bir şekilde açıldı ve içeri dün toplantıda tartıştığım kız girdi. Bana soğuk bakışlar atarak bir iki adım attı.
"Size acil bir durumdan bahsetmeliyim efendim." Evet, bir 'efendi' olarak hitap etmedikleri kalmıştı. Şu an onu da duyduğuma göre Ira'ya tapmaya başlayabilirdim. Neden bu örgüt bu çocuğu tanrı ilan etmişti, biri bunu bana açıklasaydı keşke.
"Dinliyorum Rebel."
"Önemli bir durum efendim. Örgüt üyesi olmayan birinin duymasını istemeyiz." Güzel. Dünün intikamını alıyordu. Hücreden kovulduğumu anlayarak ve gururumu koruyarak kapıya doğru yönelirken Ira'nın sakin ses tonuyla söylenmiş kelimeler hareket etmemi engellemişti.
"Quem'in bilmesinde bir sakınca görmüyorum. Dinliyorum Rebel." Şaşkınlıktan olduğum yere çakılı kalırken kızın kırmızı suratı, sinirli ve kırgın bakışları, hiçbiri umurumda değildi. Bu çocuk dün beni toplantıda görmezden gelmişti ve beni savunmak adına tek kelime dahi etmemişti. Şimdi birden ne demekti bu? Bu gece gerçekten Ira'nın içinde başka biri olmalıydı.
"Quae, efendim. Örgüt kurallarından birini çiğnedi. Cezalandırılması gerektiğini düşünüyorum." Quae'nin adının geçmesiyle bütün sinir hücrelerim hareketlenmişti. Anlaşılan bu kız, Rebel, sadece bana değil Quae'ye de gıcık oluyordu. Bu işime gelirdi ama bir kişinin bile Quae'den hoşlanmaması düşüncesi komik gelmişti. Çevresindekiler, tanıyan herkes onu severdi ama bu kız ondan ciddi anlamda nefret ediyor gibiydi. Gülmemek için kendimi zor tutuyordum.
"Hangi kural? Bu örgütün kuralları yok Rebel. Herkes yapması ve yapmaması gereken şeyleri bilir."
"Quae'nin, Magnum Opus'a girdiğini öğrendim efendim." Ira kaşlarını çattı ve yüz hatları gerildi fakat yine de bu duruma kızmadığını anlayabiliyordum. Rebel zafer sevinciyle gülümsese de yanılıyordu amacına ulaşamamıştı. Aksine bu Ira'nın şaşırdığını belirten bir ifadeydi. Çünkü o kızgınken bütün sakinliğini koruyor ve bunu karşısındakine hiç belli etmiyordu. Şaşırdığında ise kızgınmış gibi görünüyordu. Bunu Fons'la tartışması sırasında anlamıştım. Ona eksik katları inletecek kadar bağırmış olsa da o an yüzünde sinirli olduğunu gösterecek herhangi bir çizgi yoktu ve Fons benim için endişelendiğini söylediğinde sinirli bir ifade takınmıştı ki o zaman da şaşırıyordu. Rebel, Ira'yı gerçekten tanımıyordu. Fakat ben de bir şeyi anlamıyordum. Neden Quae yapmaması gereken bir şeyi yaptığı halde Ira buna kızmamıştı? Aslında Quae'nin bunu yapmasını mı bekliyordu? Quae orada bir şey bulmalıydı belki de ve Ira sadece bunu, bu kadar erken bulmasına şaşırmıştı. Tabii ki bunların hepsi benim varsayımlarımdı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mixta
FantasyBu evrende varlığın bir şekilde kabul edilir. Mixta olduğunu herkesten sakla.