XXXI - Söz

2.7K 343 30
                                    

12 Gün Önce - An

"Özür dilerim. Gücümü üstünde kullandığım için. Eğitimde özür dilemek için saçmaladığım için. Seni yalan söylemekle itham edip bu sebeple seni yargıladığım için. En yakın arkadaşım dediğim nullayı kaybederken nasıl çabalayacağımı bile bilmediğim ve gittikçe kendi çaresizliğimde boğuldu-" Ağlıyordu. Daha doğrusu hıçkırıyordu.

Oda aynıydı. Her şey bıraktığım gibiydi. Sadece bana ayrılan kısım sessizliğe gömülmüştü. Bir de Ira'nın hücresine göre burası bana artık yabancı, soğuk ve uzak geliyordu. Kaç gece kaldım ki o hücrede? İki ya da üç... Bu kadar süre alışmam için yeterli olmuştu ama. Orayı gerçekten odam gibi görürken buraya karşı hiçbir yakınlık hissetmiyordum. Hatta şimdiden eksik katlara gitmek istiyordum. Bu oyun benim isteklerimin tamamen zıttıydı. Neyi diliyorsam tersini yapmalı, düşüncelerimi bu oyunun kurallarına göre belirlemeliydim. Kendimi ciddi anlamda yorgun hissediyordum.

Karşımdaki kişinin dürüstlüğüne güvenmezken söyledikleri yüzünden ona acıyordum. Onu gerçek anlamda affetmek istesem de bunun yapacağım en kötü hamle olduğunu biliyordum.

"Sadece Cura bir kez ve son kez... Fakat bir daha affedilmek için özrüne fırsat bile tanımam."

"Çok katısın." Ağlamaya devam ediyordu.

"Hak edene küçüğüm. Ben ne duygularımdan ne de düşüncelerimden ödün veririm. Yeri geldiğinde kendi yarattığım yalnızlığı, çevremdeki sahte yüzlere tercih edebilirim. "

"Ben varken burada, yalnızlıktan bahsetmesene! Bu şansımı iyi kullanacağım. Söz veriyorum." Üzgünüm Cura, ben sadece bir kişinin bana verdiği sözlere inanırım. Bu yüzden başka bir yol dene.

Geçmiş

"Söz." Gıcık işte. Hep bu soğuk tavrıyla umursamaz bir şekilde söylüyordu.

"Ciddi ol, Quae. Bu önemli bir mesele. Her zaman kekinin yarısını benimle paylaşacaksın anladın değil mi? Hatta yüzde seksen ikisini." Bana gittikçe daha da aşağılayıcı bakışlar atarken gülmemek için kendimi zor tutuyordum amacım tabii ki başkaydı. Kek yemek umurumda bile değildi. Sadece Quae'nin bana verdiği sözleri sonuna kadar tutacağını bilirdim. Bu da benim için değerlendirilebilecek en güzel fırsat, kullanabileceğim en iyi kozdu.

"Evrenin başka bir köşesinde olsan bile kekini benimle paylaşmak zorundasın artık!" Küçük olsam bile geleceğe yönelik aldığım bir önlemdi bu. Quae'nin hep yanımda olması için uydurduğum fırsatlardı. Uzakta olsa bile yanıma dönmesi için koyduğum şartlardı. Belki o da bunların farkındaydı ama irdelemiyordu. Ya da sorularla beni yormuyor, yargılamıyordu. Basitçe kabul edip verdiği sözleri koruyordu. Hatta belki de bunu komik bulsa da bununla ilgili tek bir yorumda bile bulunmuyordu.

Ben de onun yanından başka hiçbir yerde güvende olmayacağım için kendimi sigortalıyordum. Evet. Sadece bunun içindi.

"Geçen gün verdiğin sözü de unutma. Bensiz yıldızları seyredemezsin!" Kitap okumaya devam etse de beni dinlediğini biliyordum. En azından kitaptan kafasını kaldırıp yüzüme bakarak söz vermesini tercih ederdim ama bir kere 'söz' dediyse her şekilde ona güvenebileceğimi bilirdim. Quae'ydi işte. Bu evrende öfkeyle, güven duygusunu bana en içten şekilde hissettirebilecek yegane kişiydi. Tekti.

"Söz veriyorum. Sensiz kek yemeyeceğim, yıldızları seyretmeyeceğim, müzik dinlemeyeceğim, yağmur yağdırmayacağım, bulutlardan şekiller yapmayacağım, ağlamayacağım, gülümseyebilirim, gülebilirim ama kahkaha atmayacağım. Bak hepsini hatırlıyorum. İçlerinde kitap okumak olmadığına göre şimdi beni rahat bırakır mısın?" Gıcık! Gıcık! Gıcık! Kafamda bir şeylerin ışıldamasıyla birlikte yeni bir fikir bulmanın sevincini yaşıyordum. Daha önce nasıl düşünememiştim bunu? Gerçekten bensiz yapamayacakların listesine kitap okumak da koymalıydım. Sonuçta en çok yaptığı şey buydu ve bundan vazgeçemezdi. Onun için kitap okumak nefes almak gibiydi.

MixtaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin