Nil'in Alt Katmanları - Geçmiş
Bacağım üzerindeki keskin acı gittikçe katlanılamaz bir hal alırken bile gözlerimi ondan ayıramıyordum. Bana acıyacağını, telaşla yanıma gelip nasıl olduğumu soracağını sanmıştım. Fakat hayır, Quae bir kere bile olsa hayallerimi çöpe atmadan, beklentilerimi görmezden gelmeden duramıyordu. Şaşkın ve sinirli bir ifadeyle beni izliyordu. Gözlerime yaşlar dolmaya başlarken bir kez daha onun yüzünden ağlayacak olmamı kabullenemiyordum. Onun bana hissettirdiklerinin yanında bacağımdaki acı sönük kalıyordu. Ağlamaya başladığımda o çoktan ifadesizlik maskesini takmıştı.
"Yanındayım." dedi soğuk bir sesle.
Her ağladığımda neden bu cümleyi kurduğunu anlamıyordum. Yanımda olduğunu görüyor, bunun rahatsızlığını hissediyordum. Böyle bir şey demesine mantıklı bir açıklama bulamıyordum.
"Neden bana kızgınsın?" Ellerimi ellerinin arasına aldı ve sıcaklığını benimle paylaştı. Nasıl her zaman benden sıcak olabiliyordu? Neden her ağladığımda ellerimi tutup bana yanımda olduğunu bariz bir şekilde hissettiriyordu?
"Çünkü nasıl senin ağlamana bir tek ben sebep olabiliyorsam, benim canımı da bir tek sen yakabiliyorsun ve bile bile canımı yakıyorsun Quem."
◆
Nil / NOCTE - An
"Quem beni kandırmıyorsun değil mi?" Kaşlarımı çatıp ona sinirliymişim gibi baksam da büyük bir gülümsemeyle yemek salonuna girdim ve girer girmez Quae'yle göz göze geldim.
"Birazdan görürsün Cura." Daha sonra büyük yemek salonunda cam kenarındaki masaya doğru ilerledim ve Cura tereddütlü adımlarla beni takip etti. Quae de camın önündeki büyük masalardan birine oturmuştu. Masa epeyce kalabalıktı ve gülüşme sesleri salonda yankılanıyordu. Armalarından anladığım üst dönemlerden de birkaç kişiyle sohbet ediyordu. Ben karşısındaki masaya yaklaştıkça kaşlarını çatmaya başladı ve yüzüne hafif bir şaşkınlık yerleşti. Amor ve iki arkadaşı gülüşüp bir şeyler tartışıyorlardı. Bizi gördüğünde Amor'un gülüşü yüzüne yayıldı ve bir anlığına Quae'nin oturduğu yöne baktı. Bunu neden yaptığını anlamasam da ben de büyük bir gülümsemeyle masaya oturdum. Cura şaşkınlıkla ayakta duruyordu.
"Davetiniz hala geçerli mi?" Amor'a sormuştum.
"Kesinlikle. Otursana Cura. Ben Amor. Bunlarda yakın arkadaşlarım aynı zaman da oda arkadaşlarım Album ve Aliud." Cura, Amor'un da onaylamasıyla otururken onun söylediklerini takip edip masadakilere selam verdi. Album sıcakkanlı bir çocuktu ve gülerken gözlerinin içi parıldıyordu. Genelde ortamı yumuşatan ve geçen saatlerimizi eğlenceli kılan espriler yapıyordu. Aliud ise ağır ve sakin bir tipti. Fraus'tan bile beterdi ama kesinlikle hareketleri rahatsız edici değildi. Aksine masaya oturduğum ilk andan beri gerçekten eğleniyordum ve rahattım. Hatta ilginç bir şekilde Quae ortamda olmasına rağmen her beş dakikada bir onunla bakışma ihtiyacı duymuyordum. Aliud etkileyici sesiyle beni derin düşüncelerimden çıkardığında önceki birkaç konuyu kaçırdığı fark ettim.
"Herkes armalardan konuşuyor. Muhtemelen yarın dağıtılacakmış." Bu bilgiye şaşırsam da beni daha fazla şaşırtan bir şeyi fark ettim. Cura gayet rahat bir şekilde sohbet ediyor, ortama ayak uyduruyordu. Hatta Album'la şimdiden iyi arkadaş olduklarını görebiliyordum. Fakat ne yazık ki Cura benim aksime her beş dakikada bir Quae'ye bakmaya devam ediyordu.
"Ne olmak isterdiniz?" diye sorduğunda Album, Amor ve ben aynı anda "C" derken Cura da "En düşük ne ise o..." dedi. Böylece hem bizim aynı anda aynı şeyi söylememize hem de Cura'nın cevabına gülmeye başladık. Yemek salonunda neredeyse üst dönemlerden bile fazla ses çıkarıyorduk. Mane'deki kaçak yemeklerimize ihanet edecek kadar keyifli bir gece yemeği geçirdiğimizi söyleyebilirdim. Yemek salonunda en son biz kalmıştık ve hava aydınlanmaya başlamıştı. Böylece artık odalarımıza gitmeye karar verdik ve uzun koridorlardan kıkırdamalarımızla birlikte hızlıca ilerleyip docetlere yakalanmadan odalarımıza dağılabildik.
Bir diğer oda arkadaşımız Alea yatağındaydı ve muhtemelen uyuyordu. Cura ise bir yandan gülüşünü eliyle bastırırken bir yandan elbiselerini çıkarıyordu.
"Amor! Bizim dönemde Quae'den sonra en çok konuşulan çocuk ve biz bu gece resmen onun grubunun bir parçası olduk. Hala inanamıyorum."
"Yanlarındayken gayet rahattın ve eğleniyordun Cura. Bunda inanılmayacak bir şey yok. Ayrıca diğerlerini gözünde büyütme. Onlar da senin gibi yemek yiyor, uyuyor, hatta-"
"Tamam! Tamam, dur. Daha fazla duymak istemiyorum!"
"Ben sadece nefes aldıklarını da söyleyecektim." Şeytanca gülümsememi yüzüme yerleştirip tepkisini beklerken Alea'nın kıpırdandığını ve onu rahatsız edecek kadar ses çıkardığımızı fark ettim. Bir şekilde onunla da konuşmak istiyordum, neden bu kadar yalnız olduğunu ve olmak istediğini merak ediyordum.
"Senden nefret ediyorum, Quem!"
"Etmediğini ikimiz de biliyoruz. Dulcis nocte."
"Dulcis nocte."
Yatağa girdiğimde kendimi yorgun ve mutlu hissediyordum. Yine de içimde bir yerlerde bana sıkça ihanet eden başka bir Quem, bugün Quae'yi çok az gördüğümüzü ve ona karşı çok soğuk davrandığımızı söylüyordu. Onu sıkça yaptığım gibi bir kez daha susturdum ve uykunun derinliklerine sürüklendim.
◆
Nil'in Alt Katmanları - Geçmiş
Bunları söylediğine inanamıyordum. Ben onun canını yakabilecek tek kişi miydim? Quae, kimsenin ona ne söylediğini umursamazdı ve ona söylenen iyi ya da kötü her şeye her zaman bir cevabı vardı. Kimse ona dokunamaz, onun duygularına ulaşamazdı. O sadece herkese sahte bir kimlik gösterirdi. Kendi kararlarından başka yani kendinden başka kimsenin ona zarar vermesine izin vermezdi ve bu çocuk şimdi kalkmış çaresiz bir şekilde bana yeşil gözleriyle bakarken onun canını yaktığımı mı hatta bunu başarabilen tek kişi olduğumu mu söylüyordu?
"Ben senin için kimim Quae? Ne olarak görüyorsun beni? Anlamıyorum."
Gözlerindeki çaresizlik büyürken ellerimi acıtacak kadar sıkıyordu.
"Sen benim en büyük zaafımsın, bana ait olmayan benden bir parçasın. En büyük korkumsun, baş düşmanımsın, korumak istediğim, güvendiğim tek kişisin. Bu yüzden sadece sen bana ihanet edeceksin ve sadece sen canımı yakacaksın. Sadece Quem, sadece senin buna iznin var." İşte yine beni karmakarışık bir hale sokuyordu. Ne düşünmem, söylediklerinden ne anlamam gerektiğini bilmiyordum.
"Senden nefret ediyorum, Quae!"
"Etmediğini ikimiz de biliyoruz."
◆
Nil / NOCTE - An
Uyandığımda saatin kalkmam gerekenden erken olduğunun farkındaydım. Hava yeni yeni kararıyordu. Cura yatağında sessizce uyuyordu fakat her zamanki gibi Alea yoktu. Uykuya delicesine tutkulu duygularla bağlı olan biri olarak böyle erkenden uyanmak hiç bana göre bir davranış değildi. Boş yere, kimse beni uyandırmadan uyanmayacağımı bilecek kadar kendimi tanıyordum. Bir şeyler ters gidiyor olmalıydı. Ben sadece kendimi güvende hissetmediğim zamanlarda uyuyamazdım ve şu an neden tedirgin olduğumu anlamıyordum. Odada üçümüzden başka kimse yoktu ve yine bizden başka kimse bu odaya giremezdi. Acil sebepler, doğal afetler, ölüm kalım meseleleri, docetlerin üst düzey önem bildiren raporları bizlere vermek için odaya dalmaları ya da...
Ya da armalarımızın bırakılması dışında...
Siyah komodinin üzerindeki arma yüzü masaya dönük bir şekilde ışıltılı gümüş rengiyle; yıldızın batışıyla birlikte karanlığa teslim olan bu odada bütün göz alıcılığıyla parlıyordu. Fakat onun; güzelliğinin, asaletinin ve özgür, cesur duruşunun yanı sıra ben, onu elime alıp üzerindeki harfin ne olduğuna bakmaktan acizdim.
◆
XV: Güçlerini kaybetmiş, sakat ya da ağır yaralı nullaların yaşama hakkı yoktur.
XVI: Nil'de çıkan herhangi bir karışıklıkta Sacra müdahale edecektir.
*Dulcis nocte: Latince tatlı gece/ler demektir. Yatmadan önce söylenen bir Nocte tabiridir.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mixta
FantasyBu evrende varlığın bir şekilde kabul edilir. Mixta olduğunu herkesten sakla.