"Quae ve Quem'le tanış. Onlar sana yardım edeceklerdir. Onlara güvenebilirsin."
"Onları nasıl bulacağım Cardinem?"
"Emin ol oğlum, onlar seni bulur. Tabii henüz birbirlerini kemirmeyip Nil'i birbirine katmadıysalar..."
Bu adamın söylediklerinin yarısını anlamıyordum. Fakat ona güveniyordum.
"Hazırlıklar tamamlandı. Atış mesafesi 299.200.000km. Accipiter Uzay Mekiği fırlatılıyor. Geri sayım başladı. 10. 9. 8. 7. 6. 5. 4. 3. 2. 1."
◆
Nil / NOCTE – An
Kocaman bir karanlıktı. Neydi bu bilmiyorum. Neyin sonuydu ya da bir şeylerin başlangıcı mıydı hiçbir zaman bulamadım. Bir süre sonra aynı şeyi tekrarlamaktan sıkılmış biri olarak kendime bu soruları sormayı bıraktım. Her birey hayatının bir evresinde kendini diğer herkesten uzak ve bir yerlere ait değilmiş gibi hisseder ama bunu hayatı boyunca hisseden benden başka biri olduğunu düşünmüyordum. Ben kimim; en büyük sorumdu bu. Cevabını hiçbir zaman kendim verememiştim. Sıkılmadan, yorulmadan bunu benim için cevaplayan birine sahiptim. Fakat onu da hayatım boyunca kırmaktan, parçalamaktan başka bir şey yapmadım. Sanırım en büyük sorunlarımdan biri de buydu. Hep kendimi büyük bir bütünün gereksiz bir parçasıymış gibi hissediyordum. Aslında olmamam gerekirken varlığım olasılıklardan kopup bir zorunluluk haline gelmiş gibiydi. Kimin artık parçası, ya da hangi yığının parçalarından oluşmuş bir bütündüm bir türlü bulamıyordum. Doğal bir varlığım olduğunu kabullenemiyordum. Kendimi farklı hissediyordum. İsmim bile bana ait değilmiş gibi...
Çocukluğumun anıları Nil'de başlıyordu. Benim aksime Quae Sacra'yı da hatırlıyordu. Deneyleri ve bize yapılanları... Hepsini hatırlıyordu. Bunlardan bahsetmiyordu ama bazı zamanlarda bazı cümlelerinden hatta ifadelerinden hatırladığını anlayabiliyordum. Bu bile tuhaftı aslında. İkiz kardeşimin duyguları, düşünceleri ve yaptığı şeylerin ardındaki nedenleri düşünmeme bile gerek kalmadan zihnimde şekilleniyordu. Sanki onun aldığı nefes kadar nefes alabiliyordum ve onun gördükleri kadar görebiliyordum. Bazen bana 'sen bensin' derken bunun boş yere söylenmemiş gerçek bir olgu olduğunu düşünüyordum. Eğer ben bir parçaysam ve bu evrende olmaması gereken bir olasılıksam bütün olarak nitelendirdiğim şey kesinlikle o olmalıydı.
"Özür dilerim, Quem."
"Efendim?"
Nocte'nin bahçesine uzanmış karanlıkta kendilerini bariz bir şekilde göstermekten çekinmeyen yıldızları seyrediyordum. Yalnız olmak düşüncelerimi toparlamamı sağlıyordu ve uzun zamandır yalnız kalmadığım için bunu yapmayı özlediğimi fark etmiştim. Ta ki Alea gelip yanıma oturana kadar. Fakat varlığı beni rahatsız etmiyordu. Tuhaf biriydi. Sanki vücudu sessizlik ve sakinlik yayıyordu.
"Özür dilerim. Yemekhanede yaşananlar hoş değildi. Arkandan gelecektim ama yalnız kalmak istersin diye düşündüm." Asıl özür dilemesi gerekenler yerine özür dileyen kişiler... Onları anlamıyordum. Bu onun hatası değildi öyle değil mi ve Cura bunu yaparken ona danışmamış hatta ondan onay filan istememişti. Neden özür dileme ihtiyacı hissediyordu ki? Böyle zamanlarda ne diyeceğimi bulamıyordum. Zaten benden özür dilenmesini hiçbir zaman sevmemişimdir. Özür dileyen kişi özür dilediği şeyi yapmasaydı bunların hiçbiri olmayacaktı sonuçta ve eğer yaptıysa ki bu beni kırdığı anlamına gelir. O zaman bu durumu bir özürle düzeltemeyeceğini de bilmeliydi. Quae böyle düşündüğümü bilirdi ve bu zamana kadar ne o benden özür dilemişti ne de ben ondan... İkimiz de birbirimizi kırıyorduk. Fakat birbirimize o kadar çok güveniyorduk ki bu güveni sarsacak hiçbir hareket yapmıyor, böyle bir hamlede bulunmuyorduk. Çünkü ikimiz de güvenmenin ne kadar önemli olduğunu biliyorduk.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mixta
FantasiBu evrende varlığın bir şekilde kabul edilir. Mixta olduğunu herkesten sakla.