45.Bölüm

1.9K 197 14
                                    

Merhabalar, merhabalar ✨

Bölüme geçmeden önce sol alt köşedeki yıldızınızı parlatmayı 🌟 ve beni takip etmeyi lütfen unutmayınız 🙏

Ha bir de her satır arasına yorumlarınızı bekliyor olacağım.

İyi okumalar ✨

🍇 🍇 🍇

Başımın ağrısı sabaha kadar geçmedi. Sabah kalkar kalkmaz ilk işim eczaneye gidip ilaç yazdırmak oldu.

Evime doğru giderken bir anda istikametimi değiştirip onun evinin olduğunu sokağa saptım. Bunu neden yaptığımı yada niye yaptığımı bilmiyordum sadece ayaklarım bana komut veriyordu. Düşünememiştim.

Evimin ona iki sokak sonra yakın olması da her şeyi değiştiriyordu. Evinin önüne geldiğimde dışarıda kimse yoktu. Bahçe kapısından sıvışıp, arka bahçe ses çıkarmadan ilerledim.

Hiç de heyecan yapmamıştım ne de olsa iki yıldır bunu yapıyordum. Onun evine gizlice giriyor, onu izliyordum. Hatta izlemek konusunda bile profesyonelleşmiştim. Onu izlediğim günlerde bir yandan da aklımda ajan olma fikri gelmişti sonra bu fikri kenara atmıştım.

Duvarın kenarına sinip, cam kapıdan içeriye baktım. Ev darmadağındı. Ne olmuştu bu eve böyle? Kafamı biraz daha ileriye itip içeriye daha dikkatli baktım.

Evdeki o pahalı vazoların hepsi yerde bin parçaya ayrılmıştı. Televizyon kırılmış, koltuk ayağı kırılmış ve devrilmişti. Sanki bu salonda savaş çıkmış gibiydi. Gözlerimle onu içeride aradım.

Onu tam devrilmiş koltuğun kenarına bir kedi yavrusu gibi sinmiş olarak gördüm. Dizlerini kendine çekmiş, kafasını ellerinin içine almıştı. Çaresiz görünüyordu ama ona acımadım. Acırsam bu benim ihanetim olurdu bu yüzden acımadım.

Cam yüzünden bir şeyler duyulmuyordu ama bir şeyler mırıldandığı kesindi. Boğuk ve anlaşılmayan sesler geliyordu.

Yüzümde buruk tebessüm oluştu. Sanırım başarmıştım. Onun huzurunu almıştım. Onu yavaş yavaş delirtmiştim.

Kendimle gurur duydum ama bu kadarla yetinmeyecektim. Sınırları gökyüzüne kadar zorluyacaktım. Bu kadarı bile en hafif dozdu. Ben o dozu, en ağırını, en katlanılmaz olanı onun damarlarına enjekte edecektim.

Bu görüntüyü görmek bir anda başımın ağrısını benden aldı.  Bu görüntü bana ilaç gibi gelmişti. Sanki kendi kendime sihir yapmıştım da hiç bir şeyim kalmamıştı.

Daha fazla durmayıp bahçe kapından çıktım. Kendi evime doğru yürümeye başladım ama ilk defa sanırım bu kaldırımlarda bu kadar mutlu yürüyordum. Hatta yürümüyordum adeta ceylan gibi sekiyordum.

İlk defa dudaklarımdan şarkı döküldü hemde içinde mutluluk ve sevinç barındırıyordu.

Cebimdeki ağrı kesiciyi yan tarafındaki çöp kutusuna attım. Artık ona ihtiyacım yoktu sanırım bu gördüğüm görüntü beni bir ay mutlu edecekti.

Dudaklarım ilk defa zorla değilde gerçekten gülüyordu. Hiç bir şey bugün moralimi bozamazdı çünkü onu yok etmiştim ve etmeye de devam edecektim.

Heyecanla sekmekten nefesim kesilince yavaş yavaş yürümeye koyuldum. Ayağıma dolanan bir şey yüzünden ufak çaplı çığlık döldü dudaklarımdan.

Kenara çekilip ayağıma dolanan şeye baktım. Bir kedi. Yüzü ve tüyleri kirli olan sarman bir kediydi. Dudaklarım yine istemsiz şeklide gülümsedi. "Sen miydin ayağıma dolanan?" yere eğilip onu kucağıma aldım.

Kirli tüylerini okşayıp sevdim. "Ne diye sabahın körü ayağıma dolandın? Seni ezebilirdim güzelim." diye konuştum sanki beni anlıyormuş gibi.

Bana miyavladı. "Ah tatlım seni anlamıyorum. Yoksa karnın mı aç? Evet evet karnın aç olmalı. Hadi gel senin karnını doyuralım o zaman."

Kucağımda kediyle az ileride olan büyük markete girdim. Bir kap, bir şişe su ve büyük tam bir salam alıp kasada hepsinin parasını ödedim.

Marketin köşesine geçip salamı açmaya koyuldum, oda ona vermem için kendini bana sürütererek sevimle görünmeye çalışıyordu.

"Keşke herkes senin gibi bana sevimli gelse ama olmuyor. Bazı insanlar o kadar sevimsiz, o kadar katlanılmaz, o kadar iğrenç ki ister istemez onlardan nefret ediyor buluyorsun kendini. Sonra bir bakıyorsun hayatını onlardan intikam almak için harcıyorsun. Bitmesini çok istiyorum. Bu oyunun bitmesini ondan daha çok istiyorum. Artık onu görmeye bile tahammül edemiyorum. İlk başlarda vicdanım bana engel oluyordu ama ona bu oyunu yaşayarak anlatınca benim ondan nefret etmeme gibi lüksüm yok. Bu oyun ondan çok beni yoruyor. Ama az kaldı sadece sabrediyorum..."

"Miyav..." diye böldü kedinin miyavlaması benim konuşmamı. Elime de açmak için çabaladığım salama baktım.

"Kusura bakma kedi. Kendi dertlerim ile o denli uğraşıyorum ki artık elimde yaptığım işi bile unutuyorum. Bu da onlardan biri beni mazur gör. Özür dilerim. Artık durduk yere bile özür diliyorum. Sanırım artık gitme vakti yaklaştı yoksa sonumu tahmin etmek hiç de zor olmasa gerek. "

Açtığım salamı bölüp bölüp kendinin önüne koydum. Bana sevimlilik yapmayı bırakıp büyük iştahla salmamını yemeye koyuldu. Keşke sadece onun gibi olabilseydim. Kaçabilen, tırmanmabilen, yemek için çöp tenekelerine girebilen, sevilmek istediğinde insanlara kendini sürebilen ve en önemlisi ise düşünemeyen.

Bazen düşüncelerimin, kurduğum oyunun ve beynimin içerisine o denli kayboluyorum ki kendime geldiğimde nefesim kesilmiş olarak buluyorum kendimi. Kendimi şu aralar söyle kandırıyorum 'Az kaldı.'

Gerçekten az mı kalmıştı. Yani bunlar bittiğinde huzurlu mu olacaktım? Şimdiki bulunduğum durumdan daha huzurlu olacağım aşikardı.

Pet şişesinin içindeki suyu aldığım kabın içerisine döktüm. Yani bir kap su vermek bu denli zor olmamalı. Onlara sahip çıkmalıyız çünkü onları korumakta bizim bir sorumluluğumuz.

"Karnını doyurduktan sonra da suyunu içersin bir güzel. Oh mis." Beni aldırmadan hatta dinlediğinden bile emin değildim sallamını yemeye devam etti. "Biliyor musun o da böyleydi.... Aman hemen duygusala bağlamayacağım bugün ben çok mutlu olacağım çünkü onu santraç tahtasında mat ettim. Ben gidiyorum kedi. Görüşmek dileğiyle ama bir daha görüşeceğiniz ne kadar kesinse işte."

Ayağa kalkıp yürümeye başladım. Huzur içimde beni göklere yükseltiyordu, diğer yanımda ki ağırlığı görmezden geliyordum.

Bir yanımız hep bahar, bahçeyken diğer yanımız hep sonbahar olmak zorunda. Dünya'nın bir diğer acımasız kanunu da bu değil midir zaten.

Bir yanımız yaprak dökerken, diğer yanımız çiçek açıyor. Bende böyleyim işte biraz mutlu, biraz hüzünlü, biraz öfkeli, biraz sitemkar.

🍇 🍇 🍇

Bölüm sonu ✨

Hemen bölüm istatistiklerini alayım. Biraz mutlu bölüm bıraktım. İyi yapmış mıyım? Hadi hepinizden yorum bekliyorum.

Ben kaçıyorum sizde lütfen 🙏 bölümü oylamayı 🌟 ve daha fazla bilgi için beni takip etmeyi unutmayınız. Öpüyorum sizi.

Sevgilerimle 🐢

Üzümlükek | Texting (TAMAMLANDI) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin