54.Bölüm

1.9K 191 24
                                    

Merhabalar, merhabalar ✨

Bölüme geçmeden önce sol alt köşedeki yıldızınızı parlatmayı 🌟 beni takip etmeyi ve bol bol yorum 💬 yapmayı lütfen unutmayınız 🙏

İyi okumalar ✨

🍇 🍇 🍇

Üzümlükek: Bu sabah biraz kaos kokusu alıyorum.

Üzümlükek: Ne dersin? Sende o kokuyu alıyor musun?

Seza: Saat sabahın yedisi.

Seza: Sen ne saçmalıyorsun? Ne kaosu?

Üzümlükek: Ah kapı çaldı?

Üzümlükek: Hemen kapıyı aç.

Seza: Sen yine benim evimi mi gözetliyorsun?

Seza: Bir saniye bir saniye yoksa kapıyı çalan sen misin?

Üzümlükek: Hadi sana sürpriz olsun.

Üzümlükek: Şimdi kapıyı aç.

Seza: Bir şeylerin peşindesin.

Üzümlükek: O kapıyı açtığında öğreneceksin.

Aradan bir kaç dakika geçtikten sonra Seza kapıyı açtı ve karşısında gördüğü polislerle ufak çaplı şaşkınlık yaşadı.

Çevredeki bütün villa sahipleride merakına yenik düşüp hepsi Seza'nın evinin önüne toplanmıştı. Gerçi artık onlarda biliyordu her şeyi.

Dün akşam elimdeki bütün kanıtları polise teslim ettim. Seza'nın babasının o genç kıza tecavüz ettiği ve bir anda ortadan yok ettiğine dair oğlunun ağızından olan videoyu, babasının asılsız ve yasak kadın pazarlama VS vs olan bütün videoları polis ile birlikte magazincilere de teslim ettim.

Gerçi elimde bu kanıtlar çok bile kalmıştı. Bu kanıtların teslim edilmesi gerekiyordu, yok edilmesi değil.

Ülke gündemine oturmuştu ailesi hatta babasının sahip olduğu üniversite ve holdinglerin kapısına da kilit vurulmuştu.

Onun kollarına kelepçe takıp polis arabasına doğru götürdüler. Etrafına olan bir sürü magazinciler ona soru soruyordular, onu konuşturmaya çalışıyordular.

Telefonumu çıkarıp ona attığım bütün mesajları sildim. Hatta ona yazdığım Üzümlükek hesabını da tümden sildim. Polis telefonunu alacaktı ondan.

Polis arabasına binip uzaklatılar. Herkes onların yaptığı rezaleti konuşuyordu. Herkes onların nasıl iğrenç aile olduğunu söylüyordu.

Orayı terkedip eve gittim. Televizyonu açıp karşında geçtim. Çektiğim bütün videolar ülke gündemine oturmuş her kanal aynı videoları yayınlıyordu. Her kanal aynı şeyi konuşuyordu. Üzüldüğüm tek şey ailesinin yurt dışına kaçmış olması ve cezayı çekmeyecek olmalarıydı.

Aynı videoları ve haberleri görmekten bıkkınlık gelince televizyonu kapattım. Kafamı koltuğun arkasına yaslayıp beyaz tavanla karşı karşıya geldim. Hep karşı karşıya geldiğim tavan.

"Başardım." diye mırıldandım kendi kendime. "Evet başardım." diye yine kendi kendime tekrar ettim. "Ama son noktayı daha koymadım. Onu da koyduktan sonra buradan gidiyoruz."

Ona yazacağım artık bir hesap yoktu. Şimdi ben ona ulaşmak için değil o bana ulaşmak için uğraşacaktı ve bunun yolu o günlük sayfalarından ve fotoğraflardan geçiyordu.

Bunu yapacaktı beni bulacaktı. Hangi halde olacağını şimdiden tahmin edebiliyorum.

"Başardık mı gerçekten?" diye soruverdim kendime bir anda. Kazandıysam neden içimde boşluk vardı? Neden içime oturan bir yük vardı?

Boşluklar hep vardır diye hatırlattım kendime. Boşluk hep vardır. Boşluklar seni yok etmek için vardır ve sen o boşluğa düşeli çok oldu şimdi o boşluğa, o düşecekti.

O boşluğa düşecekti ve artık ikimizde eşit olacaktık. Emrinde artık hiç bir adamı yoktu. Devlet bütün mallara el koymuştu incelemek için.

Artık tamamen eşittik. Daha çok boşluğa düşmemek adına hemen kendimi toparladım. Ayağa kalkıp kendime kek yapmaya karar verdim. Evet kek yapmalıydım o severdi.

Limonlu kek. Belki kendimi böylece oyalamamış olurdum. Ama sonra vazgeçtim, bu bana acı vermekten başka bir şey yapamayacaktı. Acıyı artık hissetmek değil yaşatmak istiyordum. Bana acı çektiren kendi acılarımı verip onunda kıvranmasını istiyordum.

Şartlar ve durumlar eşitti. Sadece bu evi güzel bir temizlik gerekiyordu ama en baş o odaya.

Elime büyük siyah bir çöp torbası alıp kilitli olan kapıyı açtım. Her yerde onun fotoğrafları vardı. Benim çektiğim fotoğraflar. Her yerde benim notum vardı. Benim not aldığım kağıtlar.

Duvara yapıştırdığım kağıtları tırnaklarımla söke söke çöp torbasına attım. Çok vardı hemde bir sürü. Tam iki sene, tamı tamamına iki sene onun peşinden gidip onun fotoğraflarını çektim.

Yemedim içmedim onu izledim. Bazen sırf sokaklarda Yattığım bile oldu ama asla davamdan geri çekilmedim.

Tırnaklarım duvara sürtüne sürtüne çizildi, kanadı ama sökmekten vazgeçmedim. Ben kazanmıştım. Arkamda kimse olmadan, bu Yola hiç kimsem olmadan çıkmıştım şimdi hiç kimsem olmadan bitiriyordum.

Bütün hepsini topladığımdan emin olduktan sonra çöp torbasıyla beraber dışarıya çıktım. Koca iki sene, büyük çöp torabına girdi. Hayat işte buydu, çabalamak yıllar alıyordu bitirmek saniyeler.

Onu çöp konteynerının içine attım. Delillerin yok olması gerekiyordu. Cebimden çıkardığım Kibriti, kutusunun kenarına sürtüp ateş çıkardım. İnsanlığın ilk buluşu ve sonlarını getirecek buluşu ateş. Düşünmeden çöp torbasının üzerine attım.

Tutuştu sonra reng gümbüşü içerisinde etrafı tutuşturmayı başladı. Bu kadardı hep uğraştığın şeylerin sonu hep kül oluyordu.

Yanan ateş gözlerime yansıdı. Benden ondan bir parçaydım ama ben soğuyalı çok oldum. O da soğuyacaktı. Her şey gibi.

Bu yaptığım yanlış bir şeydi, asla bir çöpü tutuşturmamam gerekiyordu ama çöpün içerinde çöpten daha kirli şey varsa yanması gerekiyordu. Ve yandı da.

Orayı bırakıp eve geri döndüm ama asla benim için ev değildi. Evdi ama benim evim değildi. Bir yeri evim diye benimsemeyeli çok oluyordu. Bundan sonra hiç bir evi de benimseyeceğimi sanmıyorum.

Sadece onun nezarethaneden çıkmasını bekliyordum. Ondan sonrası tam kaos.

🍇 🍇 🍇

Bölüm sonu ✨

Bölümü nasıl buldunuz? Üzümlükek'in böyle bir şey yapacağını tahmin edebiliyor muydunuz? Sizce doğru mu yaptı? Bütün yorum ve görüşleri bekliyorum.

Ben kaçıyorum sizde lütfen 🙏 beni takip etmeyi, bölümü oylamayı yıldız 🌟 ve bol bol her satır arasına yorum 💬 bırakmayı unutmayınız.

Sevgilerimle 🐢

Üzümlükek | Texting (TAMAMLANDI) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin