Minibüsü dağ evinden görünmeyecek bir yere park etti Mitat. Burayı bulmak için baya bir uğraşmıştık. Selin sadece hangi bölgede olduğunu anlatmıştı bana ama tam yerini bilmediğimiz için yarım saat boyunca bilmediğimiz bir yerde zaman kaybetmiştik. En sonunda doğru yer olduğunu Selin'in bana anlattığı bahçesinden tanımıştım. Arabadan inmeden önce Mitat'a baktım."Dediğimi anladınız değil mi?"
Kafasını aşağı yukarı salladı.
"Kuzen bu çok tehlikeli."
Arkada oturan Damla'ya baktım. Gülşen ile el ele tutuşmuş tedirgince bana bakıyordu. Onların önünde oturan adamlar bana baktığında başımı hafifçe aşağı indirdim. Bu işaretimle minibüsten aşağı indiler. Mitat sağ olsun. Nereden bulmuştu bu korkunç tipleri bilmiyordum ama çok iyi olmuştu.
"Bakın siz sadece burada duracaksınız. Anladınız mı beni?"
"Biz de gelelim."
"Hayır dedim Damla!"
Selin'den...
Bileklerimdeki acı tarif edilemez dereceydi. Sanırım ipler baya kesmişti bileklerimi. Ellerimi oynatmaya korkuyordum artık. Başımın üzerinden yatak başlığına bağlı olan ellerime baktım. Bir dakika! Ben ne zaman yatağa gelmiştim? En son hatırladığım şey Ahmet'in sapık konuşmalarıydı. Yoksa... Hayır! Lütfen bu kadarını yapmış olmasın! Lütfen! Yanımda uzanan Ahmet hemen gözlerini açıp bana baktı. Ağzım yine kapalıydı ve yine bağıramıyordum. Bitsin artık bu kabus lütfen!
"Günaydın sevgilim," deyip sırıttı. Sonra da ağzımı açtı.
"Ne yaptın bana?" diye bağırdım. Kendime baktığımda üzerimde bir elbise olduğunu gördüm. Başım dönmeye başlamıştı.
"Sakin ol. Bir şey yapmadım. Sadece bir elbise."
"Eğer bana dokunduysan seni öldüreceğim pislik herif! Anladın mı? Öldüreceğim!"
"Bir şey yapmadım diyorum ya," deyip ayağa kalktı. "Ha elbiseyi giydirirken vücuduna dokunmam sayılmıyorsa tabii."
"Ne yaptın bana? Neden bir şey hatırlamıyorum?"
Ahmet gayet sakin bir şekilde mutfağa gidip elinde bir bardak suyla geri döndü.
"Al iç bakalım," deyip başımdan tuttu. Boğazım o kadar kuruydu ki bir an olsun içeceğimi düşünmüştüm. Ama onun elinden asla! Kafamı yana atıp ondan kurtuldum. Pes edip geri çekildi. "Bayıldın. Çok merak ediyorsan. Sanırım yemek yemediğin için. Neyse birazdan ben sana yemek hazırlayacağım merak etme," deyip alnımı öptü. Kafamı sağa sola salladım.
"Seni cidden öldüreceğim," derken sesim çok güçsüz çıktı. Direnmek için gücüm kalmıyordu sanki.
"Kendine gelmen için beklerim sorun değil. Geceden beri bekliyorum zaten," deyip geri çekildi. O sırada kapı çaldı. Ya da ben mi öyle duyuyordum acaba. Ahmet afallamış bir şekilde bana baktı.
"Misafir beklemiyorduk değil mi hayatım?" deyip güldü. "Neyse birazdan gider kim geldiyse."
O sırada son kalan gücümle bir çığlık attım. Ahmet paniklemiş bir şekilde yanıma gelip ağzımı eliyle kapattı. Kapıdaki kişi kimse daha güçlü vurmaya başladı. Daha sonra ise ses kesildi. Kim çığlık sesi duyduktan sonra pes edip geri giderdi ki? Allah'ım nasıl bir kabusun içindeydim ben? Ahmet yavaşça elini çekip bu sefer bezle ağzımı kapattı. Kapının oraya gitti ve dışarıyı dinlemeye başladı. O kişinin gittiğinden emin olmak istiyordu sanırım. İçeri odadan yavaş adımlarla birinin girdiğini gördüğümde kalbim daha hızlı atmaya başladı. Ahmet arkası dönük olduğu için onu görmemişti daha. Korkutucu tipi olan adam bana eliyle sessiz olmam için işaret yaptı. Neler oluyordu? Ahmet'in dönmesiyle tam arkasına gelen adam ona bir yumruk geçirdi. Ahmet geriye sendeledikten sonra tekrar dengesini sağlayıp korkuyla adama baktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
UMUT (girl×girl) (Tamamlandı)
Teen FictionUmut etmek güzeldir. İçinizdeki o küçük umut tanesini korumanız dileğiyle...