Selin'in elinden tuttum ve oturduğum yerde ona biraz daha yaklaştım. Diğer yanında oturan Damla elini Selin'in omzuna koymuş, bakışlarını yere odaklamıştı. Selin ise kafasını duvara yaslamış ve gözlerini kapatmıştı. Bana bir şey olacak diye çok korkuyordu. Daha ne kadar bekleyecektik karakolda? İlerideki koridordan Ahmet'in geçtiğini gördüm. Başını yere eğmişti ve bizim tarafa bakmaya cesaret bile edememişti. Yanına koşup yüzüne bir yumruk patlatmak istesem de tutmuştum kendimi. Bir kolu sarılıydı ve kelepçe takılmamıştı. Ama yanındaki iki memur onu sımsıkı tutmuşlardı. Buradan tutuklandığını anlamak istiyordum. Çok geçmeden benim ifademi alan polis memuru geldi yanımıza. İfademde biraz değişiklik yapmış ve bu durumdan kurtulmamı sağlamıştı. Dağ evinde gördüğü manzarayı çoktan unutmuşa benziyordu. Hemen ayağa kalktım."Gidebilirsiniz Deniz Hanım. Selin Hanım da çok yorgun zaten. Sizi burada tutmamız için bir neden görünmüyor," deyip hafifçe gülümseyerek gözlerini kapattı. Minnet duyduğumu göstererek gülümsedim. Gerçekten vicdanlı insanların kaldığını bilmek beni mutlu etmişti. Başka biri olsa beni tutuklayabilirdi. Ama karşımdaki güzel kalpli memur buna izin vermeyeceğini söylemişti. Ahmet'in başına geleni hak ettiğini söylemişti. Üstelik Selin ile evli olduğumuzu söylemememize rağmen anlamıştı.
"Peki Ahmet?"
"Merak etmeyin. Hastaneye gidip geldikten sonra bu gece tutuklu kalacak. Yarın da mahkemeye sevk edilecek. Hak ettiği cezayı alacağından şüpheniz olmasın."
"Çok teşekkür ederiz. Gerçekten çok minnettarım yaptıklarınız için."
Tekrar gülümsedim. Memur bey de gülümsedi ama bu konuyu tekrar açmak istemiyordu sanırım.
"Geçmiş olsun," deyip yanımızdan ayrıldı.
°•°•°•°•°•°•°
Başını omzuma koyan Selin bana iyice sokuldu. Uzandığımız yerden birbirimize sımsıkı kenetlendik. Alnına bir öpücük kondurdum. Olanlar asla ama asla aklımdan çıkmayacaktı. Ama Selin'e bunu hatırlatmayacaktım da. Unutması için elimden ne geliyorsa yapacaktım. Tekrar bir öpücük kondurdum alnına. Bir saniye bile bırakmak istemiyordum onu. Ah benim güzelim... Canımın içi...
"Sen gelmeseydin..."
"Şşş..." deyip onu susturdum. "Artık bu konuyu konuşmak yok."
Kafasını kaldırıp bana baktı. O çok sevdiğim kahverengilerini benimkilere odaklamıştı. Yorgun olduğu halde uyumaya direniyordu sanki.
"İyi ki varsın," dedi. Gülümsedim.
"Asıl sen iyi ki varsın. En kıymetlim..."
Güçlükle uzanıp dudaklarını dudaklarıma bastırdı. Yanağıma elini koyduğunda bileklerini sargı beziyle sardığımı hatırlayıp hafifçe tuttum. Geri çekilip tekrar baktı. Elini yavaşça dudaklarıma getirip öptüm. Bu defa yüzüne gelen bir tutam saçına gitti elim. Geriye atıp yüzünü ortaya çıkardım. Yanağını okşadım. Bu esnada gözlerini kapattı.
"Ben hep senin yanında olacağım. Unuttun mu, hastalıkta sağlıkta..."
Gözlerini açtı.
"İyi günde ve kötü günde... Unutmam ne mümkün," deyip gülümsedi.
"Ve umarım geri kalan günlerimizin hepsi çok güzel geçer," dedim. Tekrar dudaklarımızı buluşturdu. Biraz öptükten sonra geri çekildi. "Sen yorgun değil miydin?" deyip güldüm. Bu dediğime hafifçe kıkırdadı.
"Özlemim daha ağır basıyor," deyip başını tekrar omzuma koydu. Saçlarını okşamaya başladım.
"Seni çok seviyorum," dedi fısıltıyla.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
UMUT (girl×girl) (Tamamlandı)
Teen FictionUmut etmek güzeldir. İçinizdeki o küçük umut tanesini korumanız dileğiyle...