15. Bölüm

6.5K 294 72
                                    

Merhaba canlarım 💛 bölüm ile ilgili değerli yorumlarınızı bekliyorumm. Keyifli okumalar 🤗












Bedenlerimiz dansı bırakmış, dudaklarımız devam ettiriyordu. Nefes almak için geri çekildiğimde onu duvara doğru ittim ve duvarla aramda kalmasına neden oldum. Kalbim deli gibi çarparken bu yaptığım şeye inanamıyordum. Dudaklarım boynuna öpücükler bırakırken kafasını yana yatırdı ve beni kalçalarımdan tutup kendine daha çok çekti. Bunun etkisi ile boynuna bıraktığım öpücüklerden biri iz bırakacak şekilde olurken ikimizden de aynı anda bir inilti çıktı. Şu an yaşadığım hissi tarif edemiyordum. Kesik kesik nefeslerimiz birbirine karışırken kafamı kaldırıp ona baktım ve bakışlarımız buluştu.

"Daha fazlasını istiyorum," derken sesi fısıltı kadar alçaktı.

"Kalbim buna dayanır mı bilmiyorum ama ben de."

Dudaklarımız tekrar buluştuğunda kendi etrafımızda döndük ve bu sefer duvara yaslanan ben oldum. Bedenini bana bastırdığında alt dudağına dişlerimi geçirmiştim. Tekrarlanan malum ses bu sefer boğuk çıkmıştı. Duyduğumuz kapı zili yüzünden zor da olsa birbirimizden ayrıldık. Kapı ikinci kez çaldığında nefeslerimizi düzenlemeye çalışıyorduk.

"Ben bıktım ama bu kapılardan."

"Kim gelmiş olabilir ki?" derken kapıya yöneldim. Saçlarımı ve üzerimi düzeltmeye çalışırken Selin de aynı şekilde saçlarını düzeltmeye çalışıyordu. Kapı deliğinden baktığımda bir tane kızın elinde tabakla zile tekrar bastığını gördüm. Selin'e baktığımda "Kim o?" diye sordu fısıltıyla. Ayrıca dudakları şu an kıpkırmızı duruyordu. Neyse kendime gelmem lazımdı değil mi? Bu kız kimse artık baya bir küfür yemişti benden. Omuz silkip kapıyı açtım. Karşımda duran sarı saçlı ve kahverengi gözlü kız gülümseyerek tabağı bana uzattı.

"Yeni komşularıma kek getirmek istedim. Umarım rahatsız etmemişimdir," dedi sevecen bir şekilde. İçimden hala küfür ederken gülümsemeye çalıştım.

"Zamanlaman harika," dedim imalı bir şekilde. Yanıma gelen Selin kıkırdayıp koluyla hafifçe koluma vurdu. Kız ise anlamamış bir şekilde bize bakarken uzattığı tabağı havada kalmaması için elinden aldım.

"Yani biz de tam çay yapmıştık. Teşekkür ederiz," deyip durumu toparlamaya çalıştım.

"Zahmet etmişsin, teşekkürler," diyen Selin'e gülümseyerek baktığında kıza birden sinir olmaya başlamıştım.

"Rica ederim. Bu arada ben Gülşen," deyip elini uzattı. Selin de elini uzatıp kendini tanıttığında aynı şekilde ben de ismimi söyledim.

"Buyur içeri gel. Biz de sana çay ikram edelim," dedim. Sonuçta kek getirmiş, içeri davet etmezsem ayıp olurdu değil mi?

"Rahatsızlık vermeyeceksem neden olmasın?" deyip tekrar gülümsedi. Beraber mutfağa geçtik ve keki tabaklara paylaştırdım. Çayları da doldurup sandalyeye yerleştim.

"Öğrenci misiniz?"

"Hayır. Okulumuz bitti. Şu an Deniz bir pazarlama şirketinde çalışıyor," deyip bana baktı Selin.

"Selin de eskiden aynı yerdeydi. Ama en kısa zamanda tekrar dönecek işine," deyip gülümsedim. O sırada Selin'in boynuna gözüm takıldı ve küçük bir morluk bıraktığımı fark ettim. Boğazımı temizleme numarasıyla boynunu işaret etmeye çalıştım ama tabii ki anlamayan surat ifadesiyle bakmaya başladı.

"Birbirinizin yerine cevap verdiniz," deyip gülümsedi Gülşen ve çayından bir yudum aldı.

"Öyle oldu sanki. Sen okuyor musun?" dedim ve kekten bir lokma aldım. Tadı enfesti.

"Ben yarıda bırakmak zorunda kaldım. Erkek kardeşimle beraber yaşıyorum. O burada tek başına zorlanınca yanına dönmek zorunda kaldım. Aslında iş bakıyorum ama henüz bulamadım."

"Üzüldüm yarıda bırakmana. Ama hayırlısı böyleymiş demek ki," dedi Selin. Bir süre sessizce keklerimizden yemeye devam ettik.

"Eline sağlık, kek çok güzel olmuş," dedi Selin gülümseyerek. Gülşen de ona aynı şekilde gülümsedi.

"Afiyet olsun."

"Eline sağlık," dedim ben de aynı şekilde.

"Afiyet olsun," deyip bana baktı. Sonra da çayına odaklandı. Bir süre daha süren sessizlikte Selin ile birkaç kere bakışlarımız buluşmuştu. Gülşen de tam zamanında gelmişti yani. Neyse...

"Kaç yıldır arkadaşsınız?"

"İki," dedim hemencik.

"Aynı evde kalmanız çok güzel. Ben de bir ara hayal kurardım bir arkadaşımla aynı evde kalmak için. Siz iki yıldır beraber mi kalıyorsunuz?"

Kendimi sorguya çekiliyor gibi hissederken Selin söze girdi.

"Hayır. Ailelerimizle kalıyorduk önceden. Durumlar biraz karışık ve tatsız."

"Anladım."

Bir saat kadar süren sohbetimiz havadan sudan konulardı. Gülşen müsaade isteyip kalktı ve evine gitti. Bizim hemen alt katımızda oturduğunu söylemişti. Aslında tatlı birine benziyordu. Ama arada bir Selin'e olan bakışları gözümden kaçmadı değil. Her neyse, bu kıskançlık hissini bir kenara bırakmam lazımdı.

Ertesi sabah Selin ile kahvaltı yapıp alışverişe çıktık. Pofuduk yer minderleri, bir tane orta sehpa ve birkaç aydınlatma aldık. Sinema odası yapmak istediğimiz yere aldığımız bu eşyaların yanında ses sistemi de almayı ihmal etmedik. Arabanın arka kısmını ve bagajı doldurduktan sonra bir kafeye oturduk.

"Ben kahve alacağım," dedi Selin, menüyü baya bir inceledikten sonra.

"O kadar inceleme kahve için miydi?" deyip güldüm.

"Ne yapayım karar veremedim. Soğuk ve sıcak şeyler arasında gidip geldim."

"İyi bakalım. Ben de kahve alacağım."

Selin garsona siparişleri söyledikten sonra mükemmel bakışlarını bana çevirdi.

"Patronla sen konuşur musun işe geri dönme işini?"

"Konuşurum tabii ki. İstersen yarın şirkette konuşayım daha iyi olur."

"Aynen öyle yap," dedikten sonra gülümsemeye başladı. "Seninle hem işte hem de evde ayrılmayacağız."

Ben de gülümsedim.

"Evet ama sıkılırım ben ya sürekli seni görmekten," deyip gülmemi bastırdım. Gülümsemesi gitmişti ve yerini alıngan bir surat almıştı. Kaşları hafif çatık bakmayı sürdürdü.

"Demek sıkılırsın. Hem, ben de sana çok meraklıyım sanki," deyip bakışlarını dışarı çevirdi. Ben gülmeye başladığımda garson kahveleri getirmişti. Selin ile teşekkür edip kahvelerimizden bir yudum aldık. Bu sırada bana attığı bakıştan sonra yanaklarını ısırıp gülmemeye çalıştı ve tekrar dışarı baktı.

"Ben senden ayrı kaldığım her saniye senin hasretinle yanıp tutuşuyorum. Sence sıkılır mıyım?" dediğimde bana baktı. Bu dediğim onu gülümsetmişti.

"Yaa, böyle mi düşünüyorsun gerçekten?"

"Evet Selin hanım, böyle düşünüyorum, böyle hissediyorum ve seni çok seviyorum."

Son cümleyi masanın üzerinden ona biraz daha yaklaşamaya çalışarak söylemiştim. Utandığını belli eden gülümsemesi ile o da aynı şekilde bana doğru yaklaşmaya çalıştı.

"Ben de seni çok seviyorum. Biz hiç ayrılmayalım olur mu?"

"Bu bir evlilik teklifi miydi?"

"Onun gibi bir şey. Ama evlilik teklifi bu kadar basit yapılmaz değil mi?"

"Evet," dedim ve omuzlarımı hafif dikleştirdim. "Yüzük yok ortada saymıyorum zaten," deyip güldüm. Selin de gülerken bakışları benden uzaklaştığında birden gülmesi gitti. Bakış yönünü takip ettiğimde kafeye Ahmet ve yanında bir kızı el ele girerken gördüm. Oturacak yer ararken Ahmet'in bakışları bizi buldu. Yanındaki kız ise önceden Ahmet'in yanında yakaladığımız ve nikah günü salona gelen kızdı.


UMUT (girl×girl) (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin