"Deniz, seni tanıdığım gün hayatımın eksik kalan yanı tamamlanmış oldu sanki. Seninle geçirdiğim her günün ayrı bir tadı, ayrı bir anlamı oldu. Fark ettim de hayatım onun öncesinde çok sıradan ve basitmiş. Sen benim diğer yarımsın. Ve sensiz bir gün bile geçirmek istemiyorum. Bütün hayallerimizi beraber gerçekleştirmeye, bu güzel yolda her zaman benimle olmaya ve her ne olursa olsun birbirimize tutunmaya var mısın?"
Ellerimi bırakıp cebinden bir kutu çıkardı ve önümde diz çöküp kutunun kapağını açtı. Gözyaşlarımız anlaşmış gibi aynı anda akmaya başlamıştı.
"Benimle evlenir misin Deniz?"
Ağlamam artarken tek yaptığım şey gülümsemekti. Kalbim deli gibi çarparken titreyen ellerimle ben de cebimdeki kutuyu çıkardım ve onun gibi diz çöküp kutunun kapağını açtım. Selin kocaman gülümsemesi ile bana bakarken heyecandan bayılmak üzereydim.
"Evet!" derken sesim titrek çıkmıştı ve etraftaki insanlar alkışlamaya başlamıştı. "Bu soruyu benden önce sordun ama ben de sana sormak istiyorum. Benimle evlenir misin Selin?"
Gözlerimiz teması hiç bırakmamıştı ve heyecandan başım dönmeye başlamıştı.
"Evet!" diye bağırınca etraftaki alkış tekrar başladı. Yan taraftan bir kişi konfeti patlatınca hafif irkilmiştim ve bu kendime gelmemi sağlamıştı sanki. Selin yüzüğü kutusundan ayırdığında parmağımı uzatıp takmasını seyrettim. Onun da elleri titriyordu. Ben de aynı şekilde elimdeki yüzüğü onun parmağına taktım ve el ele tutuşup ayağa kalktık, karşılaştığımız zorluklar karşısında da bu şekilde el ele kalkacağımıza söz verircesine. Gözlerimizi tekrar buluşturduğumuzda ikimiz de hala ağlıyorduk. Ama bunlar mutluluk göz yaşlarıydı. Sevdiceğimle aynı anda birbirimize evlilik teklifi etmiştik. Bu his tarif edilemez derecede güzeldi. Sımsıkı sarılıp bir süre öylece bekledik. Geri çekilip muhteşem kahverengilerini bana odakladı. Önce gözlerime sonra dudaklarıma baktığında etraftaki insanların varlığını çoktan unutturmuştu bana. Dudaklarımızı buluşturup kısa ama etkili bir öpüşme yaşadık.
Bir insan düşünün, sizi her şekilde tamamlayan ve diğer yarınız olduğunu bütün kalbiyle hissettiren. Onun yanında sonsuz mutluluk ve huzur bulduğunuz bir insan... Kalpleriniz birbiri için atarken her hücrenizde onun aşkını hissedip, uğruna yanabilecek kadar değerli gördüğünüz bir insan... Her hücrenizle ona bağlı olduğunuz ve yan yana olmasanız bile ne hissettiğinizi hissedebilen bir insan... İşte benim hayatımdaki bu insan Selin'den başkası değildi. Ona sırılsıklam aşıktım.
♡♡♡♡
"Yanında ne zamandır yüzük taşıyorsun?" dedi Selin hafifçe kıkırdayıp. Başım hala onun omzundayken sönmeye yakın olan ateşe bakıyordum. Mitat çoktan çadırına çekilmiş ve uykuya dalmıştı.
"Birkaç gündür. Aslında ben senin için sürpriz bir plan yapacaktım ama sen benden önce davrandın."
Sırtımda olan kolunu iyice bana doladığında daha fazla sokulabilirmiş gibi ona iyice yaklaştım.
"Çok romantik oldu."
"Evet," dedim ve kafamı kaldırıp yüzüne baktım. Karanlık bile olsa onun güzel yüzünü seçmem zor olmamıştı. "Şu an bile çok romantik."
Üzerine oturduğumuz kilimin üzerine uzandık ve sırtımızda olan battaniyeyi üzerimize örttük. Selin bana iyice yanaştığında ikimiz de sırt üstü uzanıyorduk. Ellerimizi birbirinden ayırmadan gökyüzünü seyretmeye başladık.
"Yıldızlar ne kadar büyük ve çoklar," dedi biraz süren sessizlikten sonra.
"Ve senin kadar olmasa da çok güzeller."
"Biliyor musun? Babaannem bana küçükken bir hikaye anlatırdı. Zamanın birinde birbirini seven iki kişi varmış. Beraber büyüdükleri için birbirlerinin her şeyini bilirlermiş. Sadece birbirlerine aşık olduklarını bilmezlermiş. Kendi içlerinde yaşamış ikisi de aşkını. Bir gün bu iki aşıktan biri başka biriyle evlenmiş ve çok uzaklara gitmiş. Sevenlerin ayrılması ikisi için de zor olmuş tabii. Sonra arkada kalan da başka biriyle evlenmiş. İçi paramparça olsa bile sesini çıkarmamış. Aradan yıllar geçmiş. Tabii yaşlanmışlar da. Kader bu iki aşığı bir hastanede karşılaştırmış. Yüzler değişse de gözler ve bakışlar değişmemiş ve ikisi de hemen tanımış birbirlerini. Birisi çok hastaymış ama bunu dile getirmemiş. Yattığı oda numarasını söylemiş sadece, belki sonra da ziyaretine gelir diye. Diğeri de tekrar geleceğini söyleyerek ona sarılmış ve hastaneden ayrılmış. Ertesi gün ziyaretine gitmek için erkenden yola çıkmış. Tabii bu sefer bir karar almış kendi kendine. Yıllardır ona aşık olduğunu ve onu unutamadığını söyleme kararı... Hastaneye girdiğinde kalbi heyecanla atmaya başlamış. Belki geç kalınmış bir itiraf olacakmış ama yine de ondan saklamak istemiyormuş artık. Aşkının odasının önüne geldiğinde derin bir nefes alıp kapıyı açmış. Ama içeride kimse yokmuş. Hemşirelere sorduğunda o odada yatan kişinin gece vefat ettiğini öğrenmiş. Oracıkta oturup ağlamaya başladığında hemşire ona adını sormuş ve bir kağıt uzatmış. Bu odada yatan kişi sizin geleceğinizi söylemişti ve bu mektubu size vermem gerektiğini belirtmişti, demiş hemşire. Mektubu alıp okuduğunda ağlamasını şiddetlendiren şey aşkının aslında karşılıklı olduğunu öğrenmesiymiş."
Selin derin bir nefes aldıktan sonra burnunu çekti. O sırada ben de ağladığımı fark etmiştim.
"Selin, bu çok hüzünlü bir hikaye."
"Devamı da var. Ben küçükken bu hikayede hep bir şeyi sorguladım. Neden bu insanlar birbirinden saklamış aşkını? Engel olan şey neymiş, diye. Ama sonra öğrendim."
"Neymiş?" diye sordum merakla.
"Babaannem bazen odasına çekildiğinde kapı aralığından onu izlerdim. Çünkü ağlama sesi gelirdi hep. Kapı aralığından baktığımda bir kağıda bakıp ağlarken görürdüm onu. Ben lisedeyken babaannem vefat etti. Odasını toplarken hep merak ettiğim o kağıdı buldum. Bir kadın tarafından yazılan bir mektuptu. Ve babaanneme olan aşkını ölmeden önce yazıya dökmüş bir kadının mektubu..."
Kalbime bir acı oturmuştu. Demek ki Selin'in babaannesi bu hikayenin baş karakteriydi ve gerçek aşkını yaşayamadan ölen biriydi. Hıçkırığıma engel olamadığımda Selin bana daha sıkı sarıldı. Hayat bu kadar acımasız olmamalıydı.
"O günden her ne kadar bahsetmek istemesem de, sözde düğün günümün sabahı bu mektubu okudum. O saçma nikah töreninde mektupta yazan şeyler zihnimi ele geçirmişti adeta. 'Sana olan aşkım yıllar boyu devam etti. Bu nedenle içimdeki umut tanesini yitirmedim hiç. Bir gün seninle karşılaşmanın umudu ile yanıp tutuştum. Sana bir kere daha sarılmanın umudu ile... Ve sarıldım. Umut etmek güzeldir. İçimdeki o küçük umut tanesi ile yaşadım hep sevdiceğim.' Bu satırlar beni kendime getirdi. O günden nefret etsem de, hep iyi ki diyeceğim o gün için. İyi ki hayır demişim ve sana gelmişim."
"Ve iyi ki birbirimize geç kalmamışız," dedim fısıldayarak. Kollarımı ona doladığımda o da beni sarıp sarmaladı. İkimizin de ağladığı arada bir burnumuzu çektiğimizden belli oluyordu. Üşüyene kadar orada uzanıp yıldızları seyretmeye devam ettik.
Toparlanıp çadırın içine girdiğimizde Selin'in anlattıklarının etkisinden hala çıkamamıştım. Birbirimize sarılmış bir şekilde uzanırken yüzümü iyice ona doğru gömdüm.
"Selin, babaannen için çok üzgünüm. Bu anlattıkların sanırım hiç aklımdan çıkmayacak."
"Üzülme. Ben de ilk başlarda çok üzülüyordum. Ama sonra dedim ki, onlar öbür dünyada kavuştular. Bu dünyada belki mutlu olamadılar ama eminim ki şu an orada beraberler ve çok mutlular."
Başımı Selin'in göğsüne koyup kalp atışlarını dinledim. Şu an bulunduğumuz durumun kıymetini şimdi daha iyi anlıyordum. Onun kalp atışı benim için dünyalara bedeldi. Ve bu ritim benim içindi, benim ritmim de onun... Belki bir gün duracaklardı ama bildiğim bir şey var ki, dursalar bile bu aşk her zaman devam edecekti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
UMUT (girl×girl) (Tamamlandı)
Teen FictionUmut etmek güzeldir. İçinizdeki o küçük umut tanesini korumanız dileğiyle...