27. Bölüm

4.5K 216 45
                                    


Sevdiceğimin elini tutmak için uzandığımda sokakta sadece ayak seslerimiz ve hafif çiseleyen yağmurun huzur veren sesi vardı. Parmaklarımızı kenetleyip Selin'e baktım ve bu eşsiz güzellikle beraber derin bir nefes alıp iç çektim. Toprak kokusu benliğimi sararken gülümsedim. Benim baktığımı fark edip kafasını çevirdi ve bakışlarımız buluştuğunda o da gülümsedi. Hava hafif kararmak üzereydi ve sokak lambaları yavaş yavaş yanmaya başlamıştı. Islak kaldırımlara vuran sarı ışıklar sokağın bir film karesi gibi görünmesine neden oluyordu. Yağmur hızını arttırmaya başladığında diğer elimdeki şemsiyeyi açmak için Selin'in elini bıraktım. Beni durdurup tekrar elimi tuttu.

"Bırak ıslanalım."

"Aşktan mı?" diye sorup tek kaşımı kaldırdım. Tatlı bir şekilde gülüp önüne baktı.

"Aşktan zaten sırılsıklam değil miyiz?"

Sırıtmam devam ederken çocuk parkının oraya gelmiştik. Aslında şu an her yer ıslak olmasaydı çocuk gibi sallanmak isterdim. Tam salıncakların oraya geldiğimizde durup Selin'in önüne geçtim ve diğer parmaklarımızı da birleştirdim. Islak saçları ve yüzüne düşen yağmur damlaları onu çok seksi gösteriyordu. Hava tamamen kararmıştı ve parktaki lambada yağmurun şiddeti belli oluyordu ama ben şu an yağmuru hissetmiyordum sanki. Sevdiceğimin yüzüne vuran ışık sayesinde görünen ıslak dudakları vardı dikkatimde. Yüzlerimizi yaklaştırdım ve bunu dışarıda yapıp yapmama konusunda tereddüt ettim ama bu isteğimi bastıramadım. Etrafı göz ucuyla kontrol edip ellerini bıraktım ve yanaklarından tutup dudaklarımızı buluşturdum. Belime sarıldığında serin havanın dudaklarına ve yanaklarına etki etmediğini fark ettim. Yavaş ama bir o kadar etkili bir öpücükten sonra geri çekilip gözlerimi açtığımda hala gözlerinin kapalı olduğunu gördüm. Yavaşça gözlerini açtı ve dudaklarıma baktı. Bu sefer o beni öpmeye başladığında hemen karşılık verdim ve bir süre daha ayırmadık dudaklarımızı. En sonunda geri çekilip gözlerimizi buluşturduk bu defa.

"Tövbe tövbe!"

Yanımızdan geçen şemsiyeli teyzenin efekti ile aynı anda ona baktık. Kadın hızla uzaklaşırken gülme isteğimi bastıramadım ve bir kahkaha attım. Selin utangaç bir şekilde gülerken benden hafif uzaklaştı ve elimi tuttu.

"Bunu burada yaptığımıza inanamıyorum."

"Boş ver. Görmek istemeyen böyle hızla uzaklaşıp gider işte," dedim. Tekrar yürümeye başladığımızda adımlarımız bu defa daha hızlıydı. Selin'in üşütüp hasta olmasını istemiyordum ve bir an önce eve gitmemiz lazımdı. Bu sefer onu aldırmadan şemsiyeyi açtım ve koluna girip şemsiyenin altına gelmesini sağladım. Kolumu sıkıca kavrayıp elimi tuttu.

"Ellerin üşümüş, kıyamam sana," deyip iki avcunun arasına aldı elimi. Sonra da şarkı mırıldanmaya başladı. Gülümseyip ben de kısık sesle söylediği şarkıya eşlik etmeye başladım. Sesimiz gittikçe yükselirken sokaktan geçen bazı insanların bakışı gülmemize neden oluyordu. Sokakta bağırarak şarkı söylemek arada yaptığımız şeydi ama bu defa daha bir güzel gelmişti. Onunla eğlenmek paha biçilemez bir şeydi. Onunla gülmek, ağlamak, sessizce oturmak bile paha biçilemezdi. Sevdiceğimin yanında hiç olmadığım kadar huzurlu hissediyordum. O benim hayatımın anlamıydı, dünyamdı, aldığım nefesti. Ondan ayrı kaldığım beş gün boyunca nefes almamıştım sanki. Şimdi özgürce nefes alabiliyordum. Ayrıca beraber kurduğumuz hayallerin bir bir gerçek olmasını çok istiyordum. Birini az önce gerçekleştirmiştim bile. Yağmur altında romantik bir öpüşme...

Akşam yemeğimizi yerken patrona nasıl bir açıklama yapmamız gerektiğini konuştuk. Yalan söylemek istemiyorduk ama durumu tamamen de açıklayamazdık. Bizi kovsa da buna aldırış edip canımızı fazla sıkmama kararı aldık. Zaten yakında uzaklara taşınma gibi bir niyetimiz de vardı. Selin'in annesi hiç arayıp sormamıştı bizi. Gerçi benim annem de aramamıştı ama onun artık yanımızda olduğunu biliyordum. Tülay teyzenin de aynı şekilde yaklaşacağı doğuyordu içime. Umarım hislerimde yanılmazdım.

Sabah iş olduğu için erkenden yatma kararı aldık. Daha doğrusu artık bir işimiz var mıydı onu bile bilmiyorduk. Selin yanıma uzandığında her zamanki gibi bana sokulup kafasını göğsüme koydu. Kollarını sıkıca sardığında ben de ona sarıldım. Onsuz gecelerimi hatırladığımda kalbime bir acı gelmişti. Bacaklarımı kendime çekip sabaha kadar ağlıyordum ve o yanımda olmadığı için üşüyordum. Titreyerek geçirdiğim o beş gece hayatımın en berbat kısmıydı. Ama önemli olan şu an yanımda olmasıydı değil mi? Aklımdan atmalıydım o günleri ve o günlerdeki halimi. Kafasına bir öpücük kondururken derin bir nefes aldım. Mis gibi kokusuyla burnuma ve ciğerlerime bayram ettirip gülümsedim.

"Beni hiç bırakma olur mu?"

Söylediği cümleyle kaşlarımı hafif çattım.

"Bu mümkün mü sence? Ben seni asla bırakmam," dedim. Kafasını hafifçe kaldırıp yüzünü bana çevirdi. Güzel gözlerini gördüğümde dayanamayıp uzandım ve gözlerini kapattığında göz kapağının üzerini hafifçe öptüm. Gülümseyip gözlerini açtı ve derin bakışlarını gözlerimde sabitledi.

"Beni nasıl her hareketinde kendine aşık ediyorsun?"

Kahverenginin en güzel tonuna bakarken bir süre cevap vermeyi unuttum.

"Peki sen? Sen nasıl beni bu kadar etkileyebiyorsun?" derken fısıltı ile konuştum. Uzanıp alt dudağımı dudaklarının arasına aldığında kısa bir öpüşme yaşadık. Geri çekilip kafasını tekrar göğsüme koydu. Derin bir nefes aldığını hissettiğimde gözlerim uykudan kapanmak üzereydi.

"İyi geceler aşkım."

"Sana da güzelim," deyip gözlerimi huzurla kapattım.

°•°•°•°•°•°

Arabadan indiğimizde Selin de ben de epey gergindik. Konuşma planımız hazırdı aslında. Selin rahatsız olduğu için gelememişti ve ben de ona bakmak için yanından ayrılamamıştım. Tabii bu yalan yüzünden huzursuzdum ama başka bir açıklama yapamazdık. Patronumuzun iyi biri olmasına güveniyorduk şu an. Ama kim böyle bir şeyi kabul edebilir ki? Bir hafta boyunca işe gelmeyen iki elemanı ben olsam kovardım. Ve şu an kovulmamız her şeyi berbat edebilirdi. Hem taşınma kesinleşene kadar geçecek süreyi bilmiyorduk ve bu süre içinde de işsiz kalmayı istemezdik elbet.

Şirkete girdiğimizde birkaç kişinin bakışlarını üzerimizde hissetsem de buna aldırış etmedim. Sonuçta bir haftadır ortalıkta yoktuk. Patronun odasına ilerlerken yanlarından geçtiğimiz iki kız fısıltı ile bize bakıp bir şeyler konuştu. Dudaklarım aşağı doğru kıvrılırken kaşlarımı çatıp Selin'e baktım. Omuzlarını silkip yürümüye devam ettiğinde ben de önüme baktım. Yan masamdaki iş arkadaşımız olan bir kız tam önümüzde durup kollarını birleştirdi. Selin'le yine birbirimize bir bakış atıp kıza çevirdik bakışlarımızı.

"Düğün ne zaman?" dedi alaycı bir sesle. Ne söylüyordu bu şimdi?

"Ne düğünü?" diye sorup anlamsız bakışlar attığımda kız bir Selin'e bir bana bakıyordu. Dudağının bir kenarı kıvrılırken bizimle dalga geçtiğini anlamak zor olmamıştı.

"İkinizin düğünü. Gerçi siz çoktan balayına gitmiştiniz değil mi?" derken kaşlarını kaldırıp indirmişti. Beynimden aşağı kaynar sular dökülürken ağzım açık bir şekilde Selin'e baktım. Aramızdaki şeyi öğrenmişti demek ki. Peki ama nasıl? Bu kız biliyorsa eğer şirketteki herkes biliyor olmalıydı.













UMUT (girl×girl) (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin