"Günaydın uykucu."Gözlerimi zar zor açabiliyordum ve düşmemek için mutfak kapısının kenarına tutundum. Selin bana gülümseyerek bakarken ben de ona gülümseyip zorla kendimi sandalyeye bıraktım.
"Günaydın bayan marifet," deyip masaya bir göz attım. Sabah sabah bu kadar şeyi nasıl hazırlamıştı bu kız? Selin elindeki çay bardakları ile karşıma oturdu ve hala gülmeye devam etti.
"Senin uykulu halini yerim ben," deyip göz kırptı.
"Bu enerjini neye borçluyuz?" dedim imayla. Sesim çatallaşmıştı ve gözlerim de hafif şiş görünüyordu büyük ihtimal. Sinema odamızda başlayan tutkumuz geç saate kadar yatak odasında devam etmişti. Selin uykuya daldığında ben onu seyretmiş ve gün aydınlanana kadar da uyuyamamıştım.
"Sence?"
Sırıtmam daha da artarken kahvaltıya odaklanmaya çalıştım. Yanaklarımın kızarmasından nefret ediyordum. En iyisi konuyu değiştirmekti.
"Ekmek yok değil mi?"
Selin şaşkınlıkla masaya baktı.
"Aa! Ben ekmek almaya gidecektim. Onu unuttum," deyip ayaklandı.
"Dur sen. Ben giderim," deyip güldüm. "Aklın nerede senin?"
Selin muzipçe bana bakıp sırıttı ve geri yerine oturdu.
"Aklım fikrim sende ne yapayım?"
Markette bir süre dolaşıp abur cubur da aldım. Sepete birkaç şey daha ekleyip kasaya gittim ve parayı ödedim. Marketten çıkıp temiz havayı içime çekerek yürümeye başladım. Hava çok güzeldi ve her şey yolundaydı. Dün çok güzel şeyler yaşamıştık. Aptal sırıtmamı devam ettirirken asıl almam gereken şeyi yani ekmeği almayı unuttuğumu fark ettim. Aniden durup elimle alnıma hafifçe vurdum ve geri dönüp markete tekrar girdim. Selin de benim aklımı başımdan almıştı iyice. Ekmeğin parasını da ödedikten sonra eve doğru yol aldım. Zaten yeterince oyalandığım yetmiyormuş gibi bir de geri dönüp zaman kaybetmiştim. Eve yaklaştığımda binadan Ahmet'in çıktığını fark ettim. Tam tersi yöne dönüp hızla uzaklaştı. Beni fark etmemişti bile. Adımlarımı hızlandırıp arkasından gitmeye çalıştım ama çoktan ortadan kaybolmuştu. Kalbim hızlı atarken tepemden aşağı bir sinir dalgası vücudumu titretmişti. Ne işi vardı bu herifin burada? Ayrıca adresimizi nereden öğrenmişti?
"Salak!" diye kendi kendime söylenirken dişlerimi sıktım. Yukarı çıkıp anahtarla kapıyı açtım ve mutfağa yöneldim. Selin kahvaltı masasında telefonuyla uğraşırken beni görünce gülümsedi.
"Tüm marketi satın aldın sanmıştım," deyip güldü. Ben de gülmeye çalışırken onun normal davranması beni şaşırtmıştı. Acaba buraya gelmiş miydi Ahmet yoksa tamamen tesadüf müydü? Eğer buraya gelmediyse boşuna bundan bahsedip tadımızı kaçırmamam lazımdı.
"Abur cubur aldım. Ekmeği almayı unutmuştum geri döndüm bir de."
Selin bu dediğime bir kahkaha attı ve ekmeğin birini alıp dilimlemeye başladı.
"Aklını başından alıyorum değil mi?"
"Hem de nasıl."
Kahvaltımızı yaparken arada aklıma gelen bu sinir herif suratımın asılmasına neden oluyordu. Selin birkaç kere neyim olduğunu sorsa da geçiştirmiştim. Eğer Ahmet'in burada başka bir tanıdığı varsa bile arada onunla karşılaşma ihtimalimiz vardı. Her yerde bizi bulmasa olmaz zaten! Bu karşılaşmanın olmamasını diliyordum şu an. Kahvaltıdan sonra biraz balkon keyfi yapmaya karar verdik. Sanırım bu moral bozukluğum Selin'e de geçmiş olacak ki hiç konuşmuyorduk. Sessizlik içinde sigaralarımızı içerken Selin'in telefonuna bir mesaj geldi. Mesajı okurken yüz ifadesi değişmişti ya da bana öyle gelmişti bilmiyorum.
"Kim o?"
Selin telefonun tuşlarını kapatıp masaya koydu ve bana baktı.
"Banka. Yeni bir kart istemiştim onun bilgilendirme mesajı," deyip dışarı baktı ve sigarasından bir nefes çekti. Neden şu an içimde bir huzursuzluk vardı? İçim daralıyordu resmen. Bugün havanın güzelliğini değerlendirmek istiyordum. Hem belki bu iç daralmam geçerdi.
"Dışarı çıkalım mı bugün? Evde çok daraldım ben."
Selin bakışlarını bana çevirdiğinde bir tedirginlik gördüm. Biraz düşündükten sonra zorla konuşmaya çalıştı.
"Deniz şey. Ben bugün kuzenimle buluşacağım."
"Ha öyle mi? Tamam o halde sen keyfine bak," deyip gülümsemeye çalıştım. Bir şey vardı Selin'de ama ne? İçim tekrar daralırken sigaramdan bir nefes çekip dışarıya baktım. Neyse ben de uyurdum artık.
"Kırılmadın değil mi?"
Selin'in gözlerine bakıp gülümsedim.
"Hayır. Neden kırılayım? Hem benim de başım ağrıyor uyurum büyük ihtimal."
Hafifçe gülümseyip masanın üzerinde duran elimi tuttu.
"Seni çok seviyorum."
"Ben de seni çok seviyorum," dedim gözlerinin içine bakarken. O hayran olduğum kahverengilerde tedirginlikten başka bir şey göremedim.
"Bir sorun yok değil mi?"
Kafasını iki yana sallayıp ellerimize baktı.
"Hayır."
Ah be sevdiceğim. Seni çok iyi tanıyorum ben. Bir şeyler vardı kafasında ve benden saklıyordu şu an. Sürekli sorup onu sıkmak da istemiyordum ama çok fazla tedirgindim şu an.
"Bak ne olursa olsun benimle paylaşmaktan çekinme olur mu? İçimde bir tedirginlik ve sıkıntı var şu an. Kendine dikkat et sevdiceğim."
Kocaman gülümseyip bakışlarımızı buluşturdu.
"Tamam sevdiceğim," derken benim ses tonumu taklit etmişti. Bu söyledigine gülümsedim ve kahverengilere dalıp gittim.
Selin hazırlanıp evden çıkınca ben de kendimi yatağa attım. Kalbimde bir ağırlık vardı ve bu hiç iyiye işaret değildi. Gözlerimi kapatıp uyumaya çalıştım ama uyuyamıyordum. En iyisi televizyon izlemekti. Sinema odasına gidip televizyonu açtım. Uzanmadan önce iplerdeki fotoğraflarımızın yanına gidip baktım. Selin ile olan fotoğraflarımız içimi biraz olsun ısıtmıştı. Gülümseyip başımı hafifçe salladım. Televizyonun karşısına uzanıp kanalları çevirmeye başladım. En sonunda birinde durup izlemeye başladım ama boş boş ekrana bakıyordum şu an. Ne kadar süre izledim bilmiyorum ama kapı sesiyle birlikte yerimde doğrulup oturdum.
"Hayatım," diye seslenip bekledim ama cevap yoktu. "Selin?"
Selin odanın kapısına gelip bana baktı. Yüzündeki soğuk ifade gülümsememi alıp götürmüştü. Gözleri hafif şişmişti sanki ya da bana öyle gelmişti.
"İyi misin? Bir şey mi oldu?" diye sordum telaşla. Şu an bir korku vardı içimde.
"Biraz konuşabilir miyiz?" dedi düz bir sesle. Kalbim ağırlaşırken kafamı hafifçe salladım. Selin karşıma gelip oturdu. Gözlerini benden sürekli kaçırması dikkatimi çekmişti.
"Bu kadar erken dönmeni beklemiyordum. Kötü bir şey mi oldu?" deyip cevap vermesini bekledim. Ama o konuşmak yerine etrafa bakıyordu. Gözlerinin dolduğunu fark ettiğimde çenesinden tutup bana bakmasını sağladım. "Selin konuşur musun?"
Kafasını hafifçe çekip parmaklarımdan kurtuldu. Benim de gözlerim dolarken korkuyla ona bakmaya devam ettim. Kalbim hızlanırken nefes alış verişlerim de kalbime uymuştu. Gözlerime bakıp düz bir sesle o korktuğum cümleyi söyledi.
"Deniz ben ayrılmak istiyorum."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
UMUT (girl×girl) (Tamamlandı)
Ficção AdolescenteUmut etmek güzeldir. İçinizdeki o küçük umut tanesini korumanız dileğiyle...