2. Bölüm*

864 236 545
                                    

[Medya ~ Günah benim]

*

Hep kendime duygularımızın bizi kontrol etmesine izin vermemeliyiz diye hatırlatırdım. Ama şu an o kadar öfkeliydim ki, yumruğumu sıkarak tırnaklarımı avuç içime geçiriyor, bununla bir nevi sakinleşmeyi bekliyordum. Ama olmuyordu. Bütün bedenimi ele geçiren bu duygu aklımdan sadece bir şeyin geçmesine neden oluyordu; hesap sormak.

Yumruk olan elimi sinirle Batu'nun masasına vurup odadan hızlıca çıktım. Telefonumu az önce salonda unutmuştum. Onu alacak ve hemen Usta'yı arayıp bunu neden yaptığını soracaktım.

Bir gün bile geçmemişti ya üstünden! Bir gün bile! Nasıl düşünebilirdi? Nasıl aramızda birini getirmeye kalkışırdı? Hem de onun yerine?

Salona geldiğimde bizimkilerin orada olmadığını anlayıp biraz rahatlamıştım. Şimdilik Tuna ve Merve'nin bundan haberdar olmasını istemiyordum. Özellikle de Merve'nin.

Telefonu alıp Usta'nın ismini rehberden buldum. Arama tuşuna basacağım an telefon elimden kaydı. Kaşlarımı çattım. Emirhan telefonu elimden almış bana bakıyordu.

"Versene telefonu. Ne yapıyorsun?"

"Öfkeyle yanlış bir şey yapmana engel oluyorum."

"Emir, o telefonu bana ver. Hemen!" Ses tonumu dizginleyememiş ve bağırmıştım.

"Vermiyorum. Önce sakinleşmen gerek."

"Yeterince sakinim zaten, ver."

"Arayıp ne yapacaksın? Gerçekten, ne yapacaksın?"

"Hesap soracağım. Arayıp ondan hesap soracağım! Batu'nun nerede olduğunu, neden bizi bu duruma soktuğunun hepsinin hesabını soracağım! Bize bir cevap vermeli!"

"Lütfen, beni bir dinler misin?" Çenemi dikleştirip söyleyeceklerini bekledim.

"Usta'da kızgındı. Şimdi ararsan sonu iyi olmaz. Zaten bizi neyle tehdit ettiğini biliyorsun, yapma bunu. Yarın gider adam akıllı konuşuruz. Olmaz mı?"

"Olmaz," elinde boş tuttuğu telefonumu aldım ama o yeniden elimden aldı.

"Peki," dedim sinirle, "Madem telefonla arayamayacağım, ben de yanına giderim!"

"Cidden kafayı mı dedin? Kendini ve bizi tehlikeye atıyorsun!"

"Zaten Batu'nu atmadık mı Emirhan! Nasıl burada sakin otururuz, nasıl..?"

"Bazen, elini kurtarmak için bir parmağından vazgeçersin." dedi üzüntüyle.

"Hayır, ben hiç bir parmağımdan vazgeçmeyeceğim. Tamam mı?"

"Bak bunu yapman şu an doğru değil, anlamak istemiyorsun ama," yutkunarak cümlesini bitiremediğinde sabırsızlıkla "Ama ne?" diye sordum.

"Kabullenmek istemiyorsun. Anlıyorum. Yeterince zor. Bunu da anlıyorum," Konuşmakta zorlanıyordu ama buna rağmen yine de devam etmişti, "Ama Batu... Şu an ölmüş bile olabilir ve sen onun için bizi tehlikeye atamazsın."

Yanlış duymuştum değil mi? Ölmekten mi bahsetti o?

"Sen!" diye bağırdım elimde olmadan, "Sen bunu nasıl... Nasıl söylersin?"

Dinmemiş öfkemi söyledikleriyle daha da alevlendirdiğinde kendime lanet okudum. Yaptığım hataya, onu orada bırakmama ve her şeye.

Derinden bir nefes alıp sakinleşmeye çalıştım. Olmayınca da işaret parmağımı Emirhan'a tuşladım kızgınlıkla.

"Senden bunu beklemezdim! Ama bir daha eğer! Eğer o lafı ağzına alırsan..."
Cümlemi tamamlamak için gücüm bile yoktu. Parmağımı göğsünün üzerinden indirdim, "Burda ki taş mı? Senin kalbin yok mu Emirhan?"

GÖREVİMİZ: HIRSIZLIKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin