31. Bölüm

11 5 73
                                    

Yazardan

(Geçmiş)

Evden sesler gelmesine rağmen odasında sessizce oturmuş, kucağındaki arabaya bakıyordu. Odasından çıkması yasaktı. Cezalı mıydı? Hayır. Hata mı yapmıştı? Hayır.

Ama odasından çıkamazdı çünki annesi öyle istemişti. Annesini çok severdi, ona hep değer verirdi. Annesinde onu sevdiği için böyle yapıyordu.

Öyleydi, değil mi?

Yüksekten gelen kahkaha sesleri, anlatamadığı esprilerle doluydu salon. O kadar merak ediyordu ki. Ne geçmişti içeride? Neler oluyordu? Neden annesi hep böyle yaparak eve birileri gelende onu gizliyordu?

Yoksa annesi ondan utanıyor muydu?

Sessizce ağlıyordu. Aklına annesinin ondan ilk defa odada kalmasını istediği zaman söylediği şey gelmişti, "Şimdi bir kaç abi gelecek, bizimle saklambaç oynayacak. Ben bu odaya girmelerine izin vermeyeceğim, onlar seni bulmak isteyecekler. Ama bulamasalar bize para verecekler. O yüzden onlar gidine kadar burada sessizce oturman gerek, tamam mı oğlum?"

Hevesle" tamam" demişti çocuk. Tek eğlencesi kucağındaki araba ve içinde asla oyunları tükenmeyen bir bilgisayardı. İlk defa farklı bir şey deniyorladı ve çocuk bunun için çok sabırsızdı.

O günün üstünden şimdi tam-tamına altı yıl geçmişti. Dört yıldır, haftada en az iki kez bu şekilde "saklambaç" oynuyordular. Ama artık ne hevesli, ne de heyecanlıydı. Annesinin söylediği şeyin bir uydurma olduğunu anlamıştı. Yine de yapamıyordu. Annesini üzmemek için bu odada kalmaya devam etmişti hep. Bu hep böyleydi, böyle olmaya da devam edecekti. Elinden geldiği kadar annesine yardım edecekti. Neye yardım ettiğini bilmesede.

Annesini çok seviyordu. Annesi onun kahramanıydı. Biliyordu, genelde çocuklar babalarını kendine kahraman seçerdiler, fakat onun annesi de kahramandı. Babasını tanımıyordu, hiç görmemişti. Ama babası olsaydı bilr onun kahramanı olamazdı. Annesi hep ona küfür ederdi. Annesini kızdıran biri hiç iyi biri olur muydu? Olmazdı. Annesi çok iyi biriydi, herkese yardım ederdi. O yüzden babasının kötü adam olduğuna ve kahraman olmayacağına emindi.

Çok merak ediyordu. Gelenler kimlerdi ve annesinden ne istiyordular? Ne konuşuyordular? Ve neden bu kadar uzun sürüyor?

Kucağındaki arabayı halının üzerine bırakıp ayağa kalktı. Ayaklarının ucunda kapıya kadar gidip, bir şeyler duymaya çalıştı ama sonuç başarısızdı. Ses çıkarmadan kapıyı açmaya çalıştı. Göre bileceği kadar aralık yer açıldığında izlemeye başladı. Annesinin arkası dönüktü. Karşısında bir adam vardı, oldukca uzun boylu ve esmer biriydi. Adamın sakalları o kadar çoktu ki neredeyse dudakları görünmüyordu bile. Ellerindeyse para vardı. Anladığı kadarıyla adam paranı saymak için uğraşıyordu.

Adam, gözlerini paradan çekip annesine dönmüştü. "Dikkatimi dağıtıyorsun."

Annesiyse bir şey söylememiş, kıkırdamıştı. Çocuk, annesini daha önce böyle gülerken görmemişti. Annesi ona bir kez bile gülümsemişti.

Adam elindeki paraları saymayı bitirip, "Evet tüm malın parası burda," demişti. Ardından elini annesinin kızıl saçlarına götürüp, "Aferin sana." diyerek sırıtmıştı.

Annesi adamın elini tutmuş, "Keşke bu kadar erken gitmeseydin," diye mırıldanmıştı.

Çocuğun aklında tek bir soru vardı. Bu adam kimdi? Annesi neden onun gitmesini istemiyordu?

"Biliyorsun," adam diğer elini pantolonun cebine götürdüğünde söylemişti, "İşlerim var. Ben önemli birisiyim, Türkan."

Annesi cevap vermemişti.

GÖREVİMİZ: HIRSIZLIKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin