19. Bölüm

111 31 178
                                    

Tutkun bulutlar gökyüzünü almış, etrafı karanlıklaştırmıştı. Her an yağmur yağa bilirdi. Hava da buz gibi soğuktu.

Tüm bunlara rağmen, caddeyle koşan bir kız vardı. Titriyordu. Amma onun titremesinin sebebi soğuk değildi, bedenini esir alan korku ve tiksinti duygusuydu. İçinden yere çöküp ağlamak geçiyor, ama buralardan uzaklaşmalı olduğunu bildiğinden durmuyor, hatta daha hızlı koşuyordu.

Her hızlandığında nefesi kesiliyordu sanki. Ama duramazdı, vazgeçemezdi.

Daha on yeddi yaşındaydı. Küçük bir çocuktu sadece. Çocukluğunu geçirdiği yer onun için bir kabusa dönüşmüştü bir anda. Tek istediği uzaklaşmaktı. Her şeyden, herkesten uzaklaşmaktı.

Ama ne yaparsa yapsın, kendinden uzaklaşamıyordu.

Korkuyordu. Bu şehirde yapa-yalnız olmaktan, ona destek vere bilecek kimsenin olmamasından korkuyordu.

Nerede olduğunu da bilmiyordu, şehri zaten hiç tanımıyordu ki. Onun hayatı sadece büyük bir binadan ve onun etrafındaki bahçeden ibaretti sadece. Şimdiyse ora onun için ondan cehennemden farksızdı.

Bildiği tek bir şey vardı. Artık eskisi kadar masum değildi.

Yalnız başına ayakta kalmayı becerecekmiydi?

Biraz duraksadı. Soğuk havaya rağmen giydiği siyah pantolon, siyah bluz onu yeterince sıcak tutuyordu. Üstünden giydiği beyaz gömlekse yaptığı şeyin tek kanıtıydı.

Üşüyordu.
Onu hava değil, peşinden gelen gerçekler üşütüyordu.

Gömleğinin koluna baktı. Leke hâlâ oradaydı. Zaten nasıl kaybola bilirdi ki?

Leke kayb olsa bile, bu gün olanlar onda yara olarak kalacaktı.

Sinirle üzerindeki gömleği çıkarıp yere, çamura attı. Sanki tüm olanların sebebi oymuş gibi tüm hırsını çıkarmak için üzerine çıktı, ezdi.

Az da olsa sakinleştiğinde gömleği yerden aldı. Çokta kirlenmemişti, en önemlisi de leke hala orada kendini belli ediyordu.

Yoluna devam etmeliydi. Gömleği koluna geçirdiğinde aslında havanın gerçekten soğuk olduğunun da kanatine gelmişti. Gömlek onu sıcak tutuyormuş.

Kaldırmı döndüğünde beklemeden hızlı adımlarla devam ediyordu ki, adımları engellendi. Bir şeye çarpmıştı.
Kafasını kaldırıp baktığında önünde duran kişiyi inceledi istemsizce. Saçları ve göz rengi bir-birine o kadar uyumluydu ki, bakmamak imkansızdı. 16-17 gösteriyordu, bebeksi bir yüzü vardı, ciddiyetle kendisine bakıyor olsa bile, yüzündeki ifade pek tatlıydı.

Bir şey söylemeden yoluna devam edecekti ki, çocuk onu kolundan yakalayıp durdurdu. Refleks olarak sertce kolunu geri çektiğinde çocuk şaşırmışca baktı.

"Özür dilerim, sadece bir şey soracaktım." Sessiz kaldı ve çocuğun sorusunu bekledi. O da sessizliyin onay olduğunu anlayıp:

"Sen iyi misin?" diye sordu garip bir tınıyla. Niye sorduğunu anlamamıştı, sadece koşuyordu, ne vardı ki burda?

Cevap vermeden kafasını salladı sadece, yalan söylemişti tabi ki de. İyi değildi. Olmayacaktıda.

"Aslında iyi olduğunu sanmıyorum, ayırca gömleğin kan içinde?"

Bakışlarını kolunda tuttuğu gömleğe indirmişti o an, kırmızı kan lekesi gömlekte kendini belli ediyordu. Gözleri doldu. Anlık sinirle yine gömleği kolundan çıkarıp ayaklarının altına attı.

"Şey ben.." bir yalan bulması gerekiyordu. Çocuğa öylece doğruyu, birini öldürdüğünü söyleyemezdi.

"Kaçıyorum." diye mırıldandı sessizce.

GÖREVİMİZ: HIRSIZLIKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin