6. Bölüm.

573 180 450
                                    

Aklınızın ve yüreğinizin durduğunu sandığınız bir an oldu mu? Ben tam o andayım. Ne yapmam gerektiğini anlamıyorum, yanımda deliler gibi bağıran Merve'nin sesini duysamda, ne dediğini anlamıyorum. (Yazardan: "Ne diyor lan bu değişik?" diyor Merve)

Koluma birinin dokunmasıyla, o kişiye bakıyorum, Emirhan'dı. Çatık kaşları ile bir şeyler söylüyordu, ama ben anlamıyordum.

Neden böyle olmuştu? Bu nasıl bir durumdu..?

Aniden Emirhan diğerlerine bakıp, bir şeyler söyledi, belki de bağırdı, emin değildim. Herkes sessizleşmişti.

Emirhan bir kaç adım atıp, tuttuğu kolumu çeker gibi yaptı, kaşlarımı çattım, ne yapıyordu? Bir yere kıpırdamadığım için dönüp bana baktı, bakışlarından "gel." dediği okunuyordu.

Bir kaç adım atıp peşinden gittim. Nereye gittiğimizi bilmiyordum, ama bana iyi gelecek bir şeyler yapmaya çalışıyordu, emindim. İkimizde rastgele bir şeyler giyip dışarı çıkmıştık. O önden gidiyor, ben de iki adım arkasından gidiyordum. Nereye gittiğimizi merak etsem bile hiç bir şey sormamıştım, zaten hiç bir şey duyamıyordum, konuşmama ne gerek vardı ki?

Öylece sessiz-sessiz yürürken bu duruma neyin neden ola bileceğini düşünüyordum, bir doktora görünsem iyi olacaktı. Ama şu an aklımda olan tek bir düşünce vardı. O vardı, Batuhan. Nerede ola bilirdi? İyi miydi? Gerçekten yaşıyor muydu, yoksa usta bize yalan mı söylemişti? Ne hâldeydi?

Aniden kafamın çarpmasıyla durduğumda hemen önüme bakmıştım. O kadar düşüncelere dalmıştım ki, Emirhan'ın durduğunu fark etmeyerek ona çarpmıştım.

Emirhan yüzünü bana döndürdüğünde 'acaba duya bilecek miyim dediğini' diye düşündüm. Kendimi sağır gibi his etmiştim bu şeyin yüzünden.

"İyi misin?" Sesini duyduğumda içimden bir 'oh' çektim. Duymuştum onu. Ama bu durum neden olmuştu onu pek anlamamıştım.

"Evet evet. İyiyim. Duyuyorum artık sonunda!" dediğimde aynı zamanda geldiğimiz yeri incelemiştim, evimizin yakınlığında olan bir parktı.

"Neden öyle oldu biliyor musun?" diye sorduğunda başımı hayır anlamında salladım.

"O an ne düşünüyordun?"

"Bilmiyorum."

"Belki de düşüncelerinin içinde kaybolmuştun?"

"Olabilir" diye cevap verdim gözlerimi koyu kahvrenkli gözlerinden kaçırarak.

Benden bir kaç adım uzaklaşıp yakınımızdaki banka taraf irelledi, ben de onun ardından. İkimizde oturduğumuzda aklımdaki düşünceleri ona söylemekle söylememek arasında kalmıştım.

"Olaylarla ilgili ne düşünüyorsun? Usta'ya güvenmeli miyiz?" O benden önce fikirlerini dile getirdiğinde başımı gökyüzüne çevirip, oraya bakmıştım.

Usta'ya nasıl güvene bilirdik? Güvenmemeliydik. Güvenemezdik. Bu hataya tekrar düşemezdik..

"Ona güvenmiyorum, Emir." Arada yanlız kaldığımız zamanlarda ona gerçek ismiyle sesleniyordum, bundan rahatsız olmuyordu, aksine hoşuna gidiyordu. Ona bu şekilde seslenmeye başladığımda 'bana birisini hatırlatıyorsun' demişti. Hatırladığı kişinin kim olduğu hakkında hiç bir fikrim yoktu, ama sormamıştımda.

"Ben de güvenmiyorum. Hatta kimse güvenmiyor."

"Ama ne yapmalıyız? Ya bize yalan söylüyorsa? Ya doğru söylüyorsa? Bunu bilemeyiz."

"Batuhan'ı kendimiz mi arasak?"

"Hayır onu bulamayız," diye cevap verdim. Ardından devam etmiştim, "Usta eğer bizi bu şekilde tehdit ediyorsa bir bildiği vardır. Bu sefer onun dediyini yapmak zorundayız. Eğer Batuhan hakkında bir şey söylemezse bende yapacağımı biliyorum!"

GÖREVİMİZ: HIRSIZLIKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin