21. Bölüm

107 29 150
                                    

[Medyayı izleyin.]

Yağız'ın anlatımıyla (günümüz)

"Neden hâlâ dönmediler?" endişeli ses tonuyla konuştuğunda Tuna bakışlarımı ona çevirdim, "Belki bir işleri çıkmıştır."

"Neden ulaşamıyoruz peki abi!"

Ona hak veriyordum aslında. Lacivert gittikten sonra, hepimiz bir-birimiz için endişeliydik. Şimdi de Merve ve Batu ortada yoktu, aramalarımızı açmıyordular, konumları da belli değildi.

"Aramaya mı çıksak?"

"Bence de," diyerek Emirhan'ı onayladım. "Tuna sen yalnız idare ede bilecek misin?"

"Ederim, merak etmeyin. Beni habersiz bırakmayın yeter."

"Kıza da göz-kulak ol. Ne kadar bize yardım etmeyi kabul etse de, yine de gözünü üstünden ayırma." Emirhan Tuna'ya nasihat verir gibi konuştuğunda ben de montumu giymiş onu bekliyordum.

"Çabuk ol biraz, vakit geç olacak sonra."

Elimi kapı koluna uzatıp, kapıyı açtım. Yere bir kağıt düştüğünde kaşlarımı çatmıştım; bu neydi?

Hemen yerden alıp okudum.

"Merve iyi ve güvende merak etmeyin. Batu hakkında aynı şeyi söyleyemeyeceğim, kendisi şu an şehir özel kliniğinde. Yanına gitsez iyi olur."

Ne? Ne kliniği?

Bunu yazanda kimdi?

Kağıtı Emirhan'ın eline tutuşturup, etrafı yoklamaya aldım. Bunu bırakan kimse çokta uzakta olmamalıydı.

Bizim evden baya uzakta birine gözüm çarptığında nedensizce aradığım kişinin o olduğuna kanaat getirmiştim.

"Şu yazı Asi'nin yazısıyla uyuyor mu bak bi'. "

"Nereye gidiyorsun?" diye sordu ben koşmaya başlayınca.

"Dakikleştirmem gereken şeyler var, adreste yazılan kliniğe git, ama dikkatli ol, tuzak ola bilir."

Cevabını beklemeden koşmaya başladım, o kişiye yetişmeliydim. Zaten kılık-kiyafetinden mahelleye bayağı yabancı gibi duruyordu.

Benim aksime o yürüyerek gittiği için, neredeyse ona yetişmiştim. Tek istediğim, beni fark etmemesiydi.

Ona biraz daha yaklaşınca bir şey daha fark ettim, taktığı berenin altından saçları gözüküyordu ve rengi kızıldı. Onun Lacivert olması umudumu tam anlamıyla yitirirken, kim ola bileceğini düşünüyordum ki, kız önümden motora binmişti. Evet, motora.

Artık ona koşarak yetişmem imkansızdı. Bilseydim, Emirhan'ın arabasını alırdım, aklıma gelmemişti ama!

Etrafa baktığımda Fikret amcanı arabasına binen gördüm. Fikret amca buranın bakkalının sahibiydi ve geldiğim günden de onunla iyi anlaşmıştık. Şansımı bir denemeliydim, kesinlikle denemeliydim.

"Fikret amca!" Kız git-gide uzaklaşıyordu, çabuk hall etmem gerekti.

"Yağız, oğlum? Nasılsın?"

"Amca çok acil işim var, arabayı verir misin, lütfen?"

"Veririm oğlum, neden ama?"

"Dönünce anlatırım, acelem var." Attığı anahtarı havada yakalayıp hemen arabaya bindim. Dönene kadar da behane bulmam gerekiyordu, şimdi onu düşünemezdim.

Arabanı çalıştırdığımda kızı kaybetmiştim bile. Umarım bula bilirdim, mahellenin çıkışına çok vardı ve buralarda onu bula bileceğime emindim.

GÖREVİMİZ: HIRSIZLIKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin