16. Bölüm.

132 45 233
                                    

Bazı şeyler onarılamıyordu, maalesef.
Bazı şeylerin geri dönüşü olmuyordu, maalesef.
Ve bazı şeyler asla eskisi gibi olmuyordu, ben gibi.

Şu ana kadar hep kendime güvenmiştim. İnanmıştım. Asla kötü bir şey yapmam demiştim..
Ama şimdi..o duygudan eser yoktu. Geri getirebilecek miydim? Sanmıyordum.

Yaptığım hataların, aldığım yanlış kararların geri dönüşü yoktu. Olsaydı zaten yapacağım ilk şey beş yıl öncesine gidip bu teklife hayır demek olurdu. Bu yalana inanmamayı seçmek olurdu.

Ve de değişim. Gün geçtikce değişir insan, bu bir gerçek. Her gün dünden daha da farklı oluruz. Ama hangi yönde? İyi mi, kötü mü? Benimki kötü yöndeydi, çünkü artık kendimi tanımıyordum.

"Müsait misin?" duyduğum sesle kapının yanında dikilmiş Yağız'ı gördüm. O kadar düşüncelere dalmıştım ki, kapıyı çaldığını bile duymamışım demek ki.

"Kapıyı çaldım ama," cümlesini yarıda kestim, "Biliyorum, ben dalmışım sadece."

"Usta'nın aradığını söylemek için gelmiştim."

Şu an duymak istediğim son isimdi onun ismi.

"Ne söyledi yine?" dedim umursamaz tavırla.

"Garip, ama Ekrem konusunda endişe etmemizi söyledi. Ona güvenelim, kendisi haledecekmiş."

"Ne?"

"Şaşırtıcı."

"Bunları Usta'nın söylediğine emin miyiz?"

"Evet, onun sesi olduğuna eminim." dedi tebessümle.

"Benim tanıdığım Usta bu fırsatı geri çevirmez, eve polisleri yollardı.."

"Ben de aynı şeyi düşündüm."

"Yani?"

"Ya fırsatı geri çevirmediyse?"

"Laf oyunu yapmasan mı?" dedim sinirle. Gülümsedi. Yine sinir oldum. Niye gülüyor ya?

"Bu fırsatı kendi yarattıysa diyorum!"

Fırsatı kendi yarattıysa mı?

"Ben neden bunu daha önce düşünmedim!"

O öldüre bilirdi işte. Ben yapmamış ola bilirdim işte. Umut vardı!

"Kendini katil olma ihtimaline inandırdın çünkü. Sana katil değilsin, demiştim. Bana inanmalıydın."

Haklıydı, ona inanmalıydım.

"Teşekkür ederim," dedim ona. Bir teşekkürü hak etmişti. Hatta daha fazlasını.

"Ne için? Bir şey yapmadım ki? Sadece gerçeği görmeni sağladım o kadar."

"Yağız..Ben bile kendime inanmazken, bana inandığın için teşekkür ederim."

Gözlerinde büyük bir ışık parlamıştı sanki. Ve öylece de odamdan ayrılmıştı.

İyi ki geldin be çocuk!

Ne? Kendine gel kızım!

Aynanın karşısına geçip salık olan saçlarımı topladım. Aynadaki yansımama gülümsedim. Artık içimde az da olsa umut vardı. Ben yapmamıştım.

Telefonum çalınca kaşlarım çattım. Kim arardı ki beni?

Gördüğüm isimle daha da şaşırdım. O beni aramazdı ki.

"Alo?"

"Asi?"

"Evet. Usta." Usta lafına bastıra-bastıra söyledim. Sinsi gülüşünü duydum telefondan.

GÖREVİMİZ: HIRSIZLIKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin