Emirhan'dan.
Onu görmem bir an için duraklatmıştı beni. Burda, bu hastanede, hem de bizim olduğumuz hastane de ne işi vardı? Bu hastane polislerle çevrili değil miydi? Neler dönüyordu?
"İnanamıyorum," diye söyledi kısık sesle. "Gerçekmiş."
"Neden bahs ediyorsun sen?"
Omuzlarını geri çekti. Onu görmediğim bayağı uzun zaman olmasına rağmen hiç değişmemişti. Gözlerinin içi yine parlak ve cıvıl-cıvıldı. Siyah saçlarını yine salık bırakmış, yüzüne gelen kısımlarıysa tokayla toplamıştı.
"Haberlerde duyduklarımızdan bahs ediyorum."
Olumsuzsa başımı salladım. Haberlerde ne duyduğunu çok iyi biliyordum.
"Bir açıklaman yok mu? O kadar konuştuk seninle, en azından arkadaş olduğumuzu düşünmüştüm. Ama sen beni kandırmışsın."
Aklıma eski olanlar gelince gözlerimi kapadım. Görev için bara gittiğimiz o gün. Onu bardan çıkarmıştım. Başta o kadar çok itiraz etmişti ki, neredeyse benimle birebir savaşa girmişti. Sonra onu bardan çıkarma sebebimi izah etmiştim kendimce. Röportaj yapmak istediği Ekrem Kaya'nın oldukca tehlikeli birisi olduğunu anlatmıştım ona. 'Sen nerden biliyorsun,' diye sormuş, cevabında barda barmenlik yaparak bu bilgileri edindiğimi söylemiştim.
"Beyza ben.."
"Ne Beyza ya? Resmen suçluymuşsunuz!"
Ona kendimi açıklama gereği duyuyordum. Çok saçmaydı, gerçekten o kadar çok saçmaydı ki. Konuştuğumuz bir elin parmağını bile geçmemişti fakat ben ona tüm olanları anlatmak istiyordum.
"Cevap verecek misin artık?"
"Vereceğim, ama burda değil."
Etrafına bakındı.
Yutkunarak bana doğru döndü, "Sakın bana hastane kolidorunda bağırıp çağırdığımı söyleme."
Gülümsedim bu hâline. Oldukca panik olmuş bir şekilde benden onay cevabı bekliyordu.
"Tamam, söylemem."
"Nasıl her durumda kendimi rezil ede biliyorum, anlamıyorum ki!" kendi kendine söylenerken beni arkada bırakıp ilerlemeye başladı. Odama doğru yöneldiğinde kaşlarımı çattım.
"O odanın benim odam olduğunu nerden biliyorsun?"
Yüzünü bana döndü, gözleri yine aynı şekilde parlıyordu. Siyah diye bir göz rengi yoktu belki ama onun göz rengi siyahtı. Bembeyaz tenine o kadar çok yakışıyordu ki.
Derinden nefes alarak başımı salladım. Ne düşünüyordum ben böyle?
"Rezil olma durumundan kurtulmak için ilk hangi oda gelirse ona girecektim, yoksa ben nerden bileyim?"
Onaylayarak peşinden odaya girdim, ardından kapıyı kapattım.
"Artık anlata bilir misin?"
"Anlatacak pek bir şey yok aslında Beyza. Sana yalan söylemeyeceğim. Sırf intikam uğruna yaptığım bir gençlik hatası yüzünden bu durumdayım ben."
Kaşlarını çattı. Devamını beklediğini biliyordum ama ses etmedi, benim devam etmemi istiyordu.
"Hatırlıyor musun? Seninle ilk sohbet ettiğimiz o anı?"
"Evet," dedi. Düşüncelerim istemsizce o ana gitmişti.
*flashback*
"Dertlerimizin bedelini ciğerlerimiz ödemek zorunda değildir." Yakınımdan bir kadın sesi duyduğumda ayağa kalktım aniden. Şeyin sesine benziyordu, Beyza'nın.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GÖREVİMİZ: HIRSIZLIK
Pertualangan*devam edecektir.* Başlama tarihi: 08.01.2021. "Çaldığımız her kapı yüzümüze kapandığında, bizi içerde hapsedecek kapının kolunu tutmuşuz meğer." Birinden tamemen farklı 7 yabancının hikayesi... "Usta" lakaplı bir kişi kendi kuyusunu kazan arkadaşl...