20. Bölüm

106 31 209
                                    

[Bölümde spoi var!]

Musluğu açıp elini-yüzünü yıkadı. Su zaten gelmiyor gibiydi, faturası gelmişti, yarından itibaren hiç gelmeyecekti, faturayı ödeyemiyordu çünkü.

Düne rağmen bu gün hava sıcaktı ve bu sıcakta iş aramak onu yormuştu. Ama yine de bulamamıştı. Sanki hepsi bir-biriyle anlaşmış gibi "eleman aramıyoruz" söylemişti. Buna kızgındı.

Banyodan çıkıp buzdolabını açtı, beklediği gibi bomboştu. Asım gelmişti her-hâlde, her zaman ki gibi evdeki tüm yemeyi ve parayı da alıp gitmişti. Bu gün de aç kalıcaktı galiba.

Asım onun kuzeniydi. Çocukken ona amcası baktığından - aslında pek bakmak söylenmezdi, o zaman bile çalışıyordu- amcası öldükten sonra kuzenlerine ve yengesine destek oluyordu. Ama her şeyde bir yere kadardı, resmen ona evde bir şey bırakmamıştılar.

Derinden iç çekti. Fermuarı yırtılmış sırt çantasını alıp içine kiyafetlerini, bir kaç parça eşyasını ve en son annesinin fotorafını koymuştu. Sadık Usta onu işten kovduğu için artık evsizdi de.

Ne yapacağını hiç düşünmemişti, ama bir şey bulmalıydı.

Kapşonlu ceketini giyip kapşonunu taktı. Evi zaten iş yerine yakındı, dünkü gibi gelip anahtarı geri bıraktı ve geldiği gibi geri gitti.

'Kalmak için bir yer bulmadan önce o kıza uğrarım' diye düşünmüştü. Dünden beri merak etmişti, 'acaba nasıldı? Dün çok kötü görünüyordu. İyi miydi şimdi?'

Farklı bir havası vardı kızın. Çok güzeldi, o başka, kendisinin anlamadığı bir özelliği vardı. Hem cesur gibiydi hem de korkak, bu iki özelliği aynı anda nasıl taşıyordu? Anlamış değildi.

Bir şeyler de gizliyordu. Ne olduğu hakkında tahmin yürütememişti, ama bir şeyler gizlediğine o kadar emindi ki.

Nehir'in evinin önüne ulaştığında onu bahçedeyken gördü. Kendisine çok yardımı dokunmuştu Nehir'in. Vaktiyken amcası öldüğünde o da küçük olsa bile destek olmuştu ona. Bir iş bulmasına yardım etmişti, o zamanlar İbrahim usta'nın yanında çalışıyordu, sonra İbrahim Usta şehirden taşındığında ben de mecburi başka bir iş- Sadık Usta'nı- bulmuştu.

Nehir'le mezarlıkta tanışmıştı, o zaman Batu on altı, Nehir'se on yedi yaşındaydı. Annesinin mezarına geldiğini söylemişti. Meğerse annesini küçük yaşta kanser sebebiyle kaybetmiş. Bir de küçük kardeşi varmış, babası ve onunla birlikte yaşıyormuş. Ama babası ile kavga ettikten sonra evden kaçmış. Niye kavga ettiklerini bilmiyordu, söylememişti.

"Meraba Nehir. Nasılsın?" dedi dış kapıya yaslanarak.

"Ooo Batuu! Hoş geldin. İyiyim, sen? Çiçeklerle uğraşıyordum."

"İyiyim çok şükür. İş arıyordum ben de."

"Bula bildin mi peki?"

"Bulsam burada olmazdım," deyip gülmüştü.

"İşin gücün alay oğlum! Az ciddi ol."

"Baş üstüne o zaman!"

Nehir çiçeğin birini koparıp kokladı.

"Hey, neden yaptın? O da bir canlı sonuçta."

"Kokluyordum sadece."

"Kokladıktan sonra atacaksın, ama değil mi? Nasılsa insanları kullanıp atıyorlar, öyle mi?"

"Baksana bana, sen niye yine edebiyat yapıyorsun? İşin-gücün yok mu?"

"Koklamak için onu yaşamdan kopardın, sadece bunu söyledim." Nehir'i kıra bileceğini düşündü, o yüzden konuyu değişti. "Neyse, Merve içerde mi?"

GÖREVİMİZ: HIRSIZLIKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin