0.2✨

3.7K 472 137
                                    

Dük şaşkınlıkla arkamdan bakakalırken dik bir duruşla çıktım odadan

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Dük şaşkınlıkla arkamdan bakakalırken dik bir duruşla çıktım odadan. Benden böyle bir hareket beklemediği o kadar belliydi ki. Her zaman susan, sessiz ve bir hizmetçiden bile aşağı görülen leydi Ariel sonunda güçlü bir karaktere bürünmüştü. Yine de bu inanılmaz değişimim dükün de gözünden kaçmamış olacaktı ki bakışlarında bir farklılık fark etmiştik bana karşı. O orada oturup öylece karısını savunurken “Haklısınız, efendim. “ diyerek ona yalakalık edemezdim. Hem burada daha fazla kalarak rahat bir hayat süremeyeceğimi biliyorum. Dükün çalışma odasından çıktığımda zafer sevinci içinde odama gidip eşyalarımı toplama hayali kurarak ilerliyordum ki 3. Prensin burada beklediğini gördüm. Dükle konuşacak özel bir meselesi vardı muhtemelen. Çünkü buraya gelmeye mecbur olmadığı zamanlar dışında asla uğramazdı. Karşı karşıyaydık, selamlamak için önünde eğildim. Sonra hafifçe doğrularak prense baktım.

Ariel bir tek bu adama yakın davranmıştı. Tek kurtuluşunun bu adam olduğunu düşünüp yapışkanca bir tavır sergileyerek kendinden nefret etmesini sağlamıştı prensin.

“Sizi buraya getiren nedir prens Heinley? “
Bunu yapmaya mecburmuşum gibi yüzümde hafif bir tebessümle sormuştum.

“Dük babanızla konuşacaklarım var. “
Soğuktu. Ariel’e karşı zaten hep soğuktu.
Ellerimi karnımın üzerinde birleştirdim ve veda etmek için başımı hafifçe sallayarak yanından ayrıldım. Aynı anda onu bir daha göremeyeceğim için heyecanlı çıkan ses tonumu engellemeden son sözlerimi söyledim.
“Bir daha görüşmemek üzere hoşça kalın prens Heinley. “

Yüzüne bakmadan yanından geçip gittiğimde koridorda asılı olan koca aynadan onun hayretle arkamdan bakan yansımasını gördüm. İşte sana tekmeyi bastım, Heinley!

Rahat bir uyku çekebilmek için bütün sorumluklarımdan kurtuldum. Odama gittiğimde her nasıl duymuşsa düşes zaten eşyalarımı hazırlatmıştı. Bana düşen sadece çantamı elime alıp bu malikaneden bir an önce ayrılmaktı. Ayrılacaktım ayrılmasına da sonra nereye gidecektim diye sordum kendi kendime. Daha sonra bulurum bir yer diye cevapladım sorumu.

Çantamı da yanıma alıp malikaneden çıktım. Şimdilik tek sıkıntım çantamın fazla ağır olmasıydı, hayır, güçsüz değildim. Onu taşımanın benim için tek sıkıntılı yanı üşenmemdi. Yine de artık amacıma yaklaşmış olmanın sevinciyle yüzümde tatlı bir gülümseme malikanenin kapısından çıkmama ramak kalmışken yoruldum. Çantayı yere koyup üzerinde biraz oturup gözlerimi kapatarak uyuklamayı düşündüm. Bunun için de çantayı yere koymak için harekete geçtiğimde biri çantayı elimden aldı. Kaşlarım çatıldı ve öfkeyle buna kimin cesaret edebileceğini anlamak için elin sahibine baktım.

“Prens Heinley? “

“Taşıyamadığınız çok belli. Yardımcı olmak istedim sadece. “

Elimi bu yaptığı hareketin gereksizliğini belli etmek için havada iki yana salladım.

“İstemez! Kendim de pek âlâ taşıyabilirim. “

Senin İçin Yeniden Doğdum ✅Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin