2.6✨

1.1K 126 2
                                    

“Bu durumun senin için bir sorun teşkil etmemesi benim için de etmediği anlamına gelmiyor. Eğer Heinley tahta geçerse imparatorluğumuz tehlikede olur. Onun hırsa bulanmış ruhu bizim için tehlike arz ediyor. Bir imparatorun görevi halkını ailesi gibi görmesidir, ama kardeşin de tıpkı baban gibi ‘İmparatorluktaki bütün kadınlar kralın ailesinin bir parçasıdır. ‘ sözü bu şekilde kendilerine göre uyarlamışlar. “

Kadınları kendi köleleri gibi görmeleri yeterince iğrençken, Ariel’in bütün bunları bile bile Heinley’e bu kadar bağlanması daha fazla iğrenç. Tiksinerek yüzümü buruşturdum. Yüz ifademin farkına vardığımda onlar görmesin diye hemen yüz ifademi düzelttim.

“Üzerinizi değişip daha rahat kıyafetler giyin akşamüzeri çıkacağız bu saraydan.” Dedi gitmeden önce imparatoriçe. Böylece odadan çıkmıştı ve biz yine baş başa kalmıştık. Normalde de onunla baş başa kaldığım zamanlar oluyordu, baş başadan kastım romantik anlamda değildi, onunla sohbet ettiğimiz zaman da bu şekilde yalnız ikimiz aynı ortamdaydık. Ama daha önce bu kadar garipsememiştim durumu.

“Öhöm, şey... “ dedi prens Victor işaret parmağıyla alnını kaşıyarak.

“Ben çıkayım sen üzerini değiş. Sonra da sen çıkarsın ben değişirim. “ diye kekeleyerek bir öneride bulundu.

“Hayır.” Dedim. “Şimdi sen dışarıya çıkarsan dikkat çeker. En iyisi ben arkamı döneyim sen değiş, sonra da sen arkanı dön ben değişeyim. “

Gözleriyle makyaj masasının aynasını işaret ederek “Bakmayacağını bilsem kabul ederim. “ dedi.  Aynı zamanda başımı iki yana sallayarak göz devirip iç geçirdim. Gelinliğin eteklerini kaldırarak odanın bir köşesine gittim. Arkamı dönüp duvara bakarak “Haydi hızlıca değiş. “ dedim.

“Tamam ama bakma. “

Ben bile bu kadar utanmazken durduk yere bu utangaçlık neden? Üzerini değiştiğini duyduğum bazı seslerden anlayabiliyordum. Buraya geldiğimden beri hiç sevmediğimi hatırladım bu odayı. Hep karmaşık ve fazla göz alıcıydı. Eğer burada benden önce prens Victor kalıyorduysa onun zevkine uygun bir şekilde döşenmişti demek burası. Ama sırf bu bilgiye dayanarak böyle bir çıkarımda da bulanamazdım, sonuçta ben de bir süredir burada kalıyorum.

Prens Victor’un “Tamamdır, dönebilirsin. “ demesiyle varsayımlarımdan uzaklaşıp geriye döndüm. “Oh be, rahatladım! “ diyerek dağılmış saçlarını düzeltiyordu. Sonra görünüşünü merak edip makyaj masasındaki aynadan kendine baktı. “Yakışıklı bir kocan var diye gururlanıyor musun? “ Diye sordu aynadan bana bakarak. “Ne alaka? “

Eliyle saçlarını düzeltmeye devam ederek “Gözlerini benden ayırmıyorsun. “ dedi. Yanlış bir şey yapmışım gibi bakışlarımı ondan kaçırdığımda bu davranışımı daha şüpheli bulmaması içim tekrar ona baktım.

“Kendi emeğinle elde etmediğin bir şey olduğu için güzellik ya da yakışıklılık övünülecek bir şey değil. “ dedim dik dik ona bakarak. Gülerek bana döndü. Yanıma yaklaşarak bana doğru eğildi ve kırmızı gözleriyle bana baktı.

“Üzerini değişme sırası sizde. “

Onu umursamıyormuşum gibi hıhlayarak başımı çevirdim ve yanından geçip yatağa doğru ilerledim. Ellerini arkada kenetlemiş yarı eğilmiş bir şekilde durarak omuzunun üzerinden bana baktı.

“Sana bakarsam gözümü oyacağını biliyorum. Açıkçası ben gözlerimi sevdiğim için böyle bir işe bulaşmam. “

Yürüyerek benim az önce durduğum köşeye gitti. Yatağın altından bavulumu çıkardım ve fermuarını açarak içinden elbise seçmeye başladım. Gördüğüm ilk elbiseyi çıkardım bavuldan. Sanki acele etmeliymişim hissine kapılmıştım ve bu yüzden de hızlı hareket ediyordum. Üzerimi değiştirdim ve seçtiğim mor elbiseyi giydim. Bunun için ne diye bir sürü hizmetçi bana yardım ediyordu ki? Kendi başıma da pek tabii halledebilirim. Prens Victor’a dönüp üzerimi değiştirdiğimi söylemek için başımı çevirdiğimde parmaklarıyla duvarda bir şeyler çizerken ya da yazarken apayrı bir insana dönüştüğünü fark ettim. Sanki bir anda küçük bir çocuk olmuştu. Bir süre onu bu şekilde seyretmeden duramadım. Ofladığını ve sıkıldığını anladım ama bana bir şey söylemiyordu. Herhalde bir an hızlı giyinmem için içinden yalvarıyordu bana. Kıkırdadığımda “Komik bir şey mi var? “ diye homurdandı hâlâ duvara bakmayı sürdürürken. “Dönebilirsin artık. “ dedim tam dönmeye çalıştığında da ortamda bir panik havası yaratmak için “Sakın dönme! “ diye bağırdım. Anında geri duvara döndü.

“Benimle oyun oynamakla uğraşacağına şu elbiseyi mi giysen? Sadece başından geçireceksin sonra da fermuarını kapatacaksın, bu kadar basit bir işi bu kadar uzun sürede yaptığına inanamıyorum. “

Kolaysa gel sen yap demek üzereydim ki, söyleyeceğim sözün saçmalığına güldüm.

“Şaka yapıyorum, dönebilirsin. “

Dönüp bana baktığında yüzünde aptal bir ifade belirdi. Bana böyle bakmayı sürdürürken birden odanın fazla sıcak olduğunu hissettim. Bu adam bana gerçekten aşık olamazdı değil mi?

Onunla konuşmak eğlenceli. Çünkü bu sarayda yüzümü biraz olsun güldürebilen tek kişi o. Bu yüzden o benim değerli arkadaşım. Aramızdaki ilişki her ne kadar evlilikle sonuçlanmış olsa da gerçekte arkadaşlıktan öteye geçmemeli. Doğrusu bana bu şekilde bakmayı sürdürürse bu dediğim mümkün olur mu, bilmiyorum.

Kapı tıklatıldığında ortamdaki sessizlik bozulduğu için bu işkenceden kurtulmuştum. Ama onunlayken bu tarz durumlarla baş etmek zorundayım.

“Gel! “ dedim alçak sesle. Sonra boğazımı temizleyerek tekrardan duyulur bir sesle gelmesini istedim kapıyı tıklatan kişinin. Kapı yavaşça açıldı ve baş hizmetçi başını temkinlilikle uzatarak içeriyi inceledi. Sonra sanki yanlış bir zamanda gelmediği için rahatlamış gibi dışa doğru sesli bir şekilde nefes verdi.

Ağlayarak, aynı zamanda da koşarak yanıma geldi. Bana sıkıca sarıldı ve isyan eder gibi bir ses tonuyla “Başınıza hep bela alıyorsunuz! Ben sizin mutlu olmanız için çabaladıkça siz benim amaçladığımın tam tersiniz yapıyorsunuz. Bir leydi başına buyruk davranmamalı, yoksa başı sıkıntıdan kurtulmaz. “ dedi sonlara doğru eliyle yüzümü okşayarak. Elimle onun gözyaşlarını sildim.

“Ağlama, Veronica. Ben mutluluğu buldum, bu yüzden benim adıma sevinmelisin. “

Onu rahatlatmaya çalışırken sarf ettiğim sözlerin gerçekliğiyle ilgili düşünmedim. Mutlu ya da mutsuz olduğumu bilmiyordum, tek bildiğim, her zamanki gibi karmaşık duygular içinde olduğumdu.

“Belki de bencillik ediyorumdur. “ dedi geriye çekilerek. “Sizi kendi kızım gibi görmüştüm ve sizden uzaklaşmak istememiştim. Ama siz burada kalırsanız eğer mutsuzluktan başka bir şey hissetmeyeceğiniz belli. “

Prens Victor yaklaştı yanımıza. Elimden tuttuğunda ona baktım.

“Sana söz veriyorum ona iyi bakacağım ve asla üzmeyeceğim. “ Diye söz verdi Victor, baş hizmetçi Veronica’ya.

“Sizi bir birinize emanet ediyorum öyleyse. “ dedi Victor’la el ele tutuştuğumuz elimize dokunarak.

“Buraya imparatoriçenin saraydan ayrılmak üzere olduğunu ve sizi aşağıda beklediğini söylemek için gelmiştim. “ göz yaşlarını silerek devam etti konuşmasına. “Ama sulu gözlülük edip sizin saraydan ayrılmanızı geciktiriyorum. Haydi hemen gidin. “

Tebessüm ederek başımızı salladık. Yanımıza hiçbir şey almadan aceleyle odadan çıkarak aşağıya indik. Kapının önünde muhafızların dizili olduğunu gördüğümde bir an duraksadım. Victor bana bakarak gidelim anlamında hafifçe elimden çekiştirdi. Tuttuğum elini özgüvenle sıkarak ilerledik.

Muhafızlar önümüzden çekilmiyordu.

“Bir kraliyet üyesine nasıl böyle davranırsınız! “ Diye kükredi Victor. Onu ilk gördüğümde bende yarattığı izlenim işte bu sahneyle uyumluydu. Bunun üzerine muhafızlar kararsızlıkla bir birlerine baktıklarında imparatoriçe geldi.

“Canınıza susadınız herhalde! “diye bağırdığında yolumuz açılmıştı. Gerekli son darbeyi vurmuştu böylece. Artık rahatlamıştım ve bilincim biraz daha berraklaşmıştı. Gözlerini gökyüzüne benzettiğim Heinley gözleriyle içindeki cehennemi gizliyormuş meğer. Peki gözleri cehennemi andıran bu adam tam olarak nasıl birisi? Her ne kadar onu tanıyor olsam da herkesin göstermediği yanları vardır. Onunla ne kadar kalacağım bilmiyorum ama bu süre zarfında onunla iyi mi geçineceğim, yoksa o da Heinley’in bir kopyası mı bilmem gerek.

Arabaya bindiğimizde sonunda o saraydan çıktığıma sevinebilmiştim. Bu ikinci çıkışımdı, bu yüzden bir daha asla geri dönememek üzere temelli ayrılmalıydım buradan. Artık hayatımda daha fazla saçmalığa yer yoktu. İki araba olduğu için öndeki arabada imparatoriçe ve eşi oturuyordu. Bu arabada da ben ve Victor dışında bir misafirimiz daha vardı. Mavi tüylü kuş.

                     1119 kelime.

Senin İçin Yeniden Doğdum ✅Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin