Saraya doğru ilerledim. Kendimden emin bir tavırla gidip bütün eşyalarımı toplayıp bugün bu saraydan çıkacaktım. Bir anda aklıma gelen şeyle durdum. Bu akşam büyücü kadının evine gidecektik. Hayır, hayır! Artık prensle ilgili hiçbir şey umurumda değil. Buradan gideceğim, prenste ne hali varsa görsün.
Eşyalarımı da almıyorum! Ne yapacağım ki sokağın ortasında eşyalarla? Boşa enerji israfı. Adımlarımı çıkış kapısına yönelttim.
Yavaş yavaş ilerlerken prens Victor’un arkamdan bağırdığını duydum. Beni görmüştü, tabii ya bahçedeydi o. Beni durdurmak için harekete geçmişti bile. Adımlarımı hızlandırdım. Ben adımlarımı hızlandırdıkça o daha hızlı koşuyor ve bana yetişmeye çalışıyordu. Lanet olsun!
Koşmaya başladım ve kapının önündeki muhafızlardan hemen kapıyı açmalarını istedim. Anlamamış gibi bir birlerinin yüzlerine baktılar. “Açsanıza! “ diye bağırdığımda ikisi de hızla kapıyı açtılar. Prens Victor arkadan “Sakın açmayın! “ diye bağırdığında çok geçti ve ben çoktan sokağa çıkmıştım bile.
Muhafızlar beni durduramasınlar diye daha hızlı koştum. Yol boyunca dümdüz ilerledim ve ileriden sağa döndüm. Burada sırtımı duvara yaslayıp biraz soluklandım. Başımı kaldırıp bahçe duvarının üzerinden sarkan meyve ağaçlarının yapraklarına baktım. Bu saray neden bu kadar büyüktü böyle?
Neyse, saraydan henüz uzaklaşmamıştım. Yolun diğer tarafına geçtim. Bir sürü mağazalar bulunan bu tarafta leydilerle karşılaşmamak için dikkatli hareket ediyordum. Çünkü biri bile beni görürse hemen prenslerin her ikisinin de haberi olurdu. Bu da benim hiç istemeyeceğim bir şeydi.
Mağazaların önünden geçtim ve biraz daha yürüdükten sonra üçe ayrılan yoldan dümdüz gittim. Nedenini bilmiyorum, paşa gönlüm öyle istemiştir herhalde. Bana öylesine yabancı geliyordu ki buralar bir an kaybolmanın verdiği korkuyla baş etmeye çalışırken buldum kendimi. Çok uzaklaşmıştım saraydan. Üstelik bir sürü saçma sapan yola sapmıştım.
Aniden bir şimşek çaktı zihnimde. Sanki aydınlanmış gibi hissettim aklıma gelen fikirle. Ağzımdan usulca bir küfür yükseldi.
İlk mektubu odamda, yani sarayda bulmuştum. İkinci de sarayda benim odamın penceresinden bir kuş sayesinde ulaştırılmıştı bana. Yani hangi pencerenin benim odam olduğunu biliyordu. Bu da ancak saraydan birinin bileceği bir bilgiydi. Leo’nun Victor olduğu düşüncesini uzun zaman önce bırakmıştım ama şimdi böyle bir tesadüfte bütün deliller Victor’u gösterirken ben nasıl düşünemem ki? Üstelik bana mektup geldiği zaman Victor dışarıdaydı. Prens Heinley de dışarıdan geliyor gibiydi.
Hangisi Leo? Hayır, ondan önce benim geri dönmem gerek. Başımı iki yana sallayarak kendime söylendim. Bir çocuk gibi ani kararlar alıp başıma buyruk davranıyorum. Ama bu detaylar neden ben bahçedeyken gelmemişti ki aklıma?
Hepsi şu beynimin yavaşlığının suçu. Şimdi evin yolunu nasıl bulacağım, bilmiyorum. Hazır hava aydınlıkken geri dönmeye çalışmak en iyisi. Tespitim yanlışsa bile en azından adamakıllı ayrılırım saraydan. Kimseye görünmekten çekinmeden, korkmadan yaşayabilmeliyim.
Tamam, hafızamı zorlayarak ilerleyeceğim. Ayaklarımla yeri dövdüm başımı sallayarak bağırdım. Etrafımdan geçenler bana bakıp fısıldaşmaya başladıklarında
“Ne bakıyorsunuz, ayı mı oynuyor? “ diye sordum sinirle. Şaşkınlıkla irkilerek gözlerini bana diktiler. Sonra bir birlerini dürtükleyerek yollarına devam ettiler. Güneş batmadan saraya varmalıydım. Belki bu insanların yardımı dokunurdu.
Aklıma gelen bu fikrin verdiği umutla az önce benden irkilerek kaçan çifte doğru koştum. Benim onların peşinden koştuğumu gördüklerinde yüzlerinde korku dolu ifadeyle adımlarını hızlandırdılar. Ben de daha fazla hızlandım, yine de onlar benden kaçabilmek için daha hızlı davrandılar.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Senin İçin Yeniden Doğdum ✅
Fantasy"Ben, leydi Ariel Kedrey. Şu andan itibaren mevkimden dolayı bana verilmiş olan bütün haklarımdan ve bütün mal varlığımdan vaz geçiyorum. Kedrey malikanesinden ayrılıyorum ve yeni bir hayata başlama kararı alıyorum. " Kapak tasarımı: @yesilozilknur...