3.4✨

979 112 1
                                    

Saçmalık bu! Bu... Bu mümkün değil! Arkam ona dönük olduğundan dolayı yavaşça bana doğru yaklaştı ve önüme geçti.

“Artık benimsim sevgilim. “ Tiksiniyorum senden, sesinden, yüzünden, her şeyinden!

“Yalan söylemeyi kes. “ dedim sinirle.

“Onu bizzat kendim öldürtmüşken yalan söylüyor olamam değil mi? “ Yüzüme doğru eğilerek söylediğinde gözlerinin içine baktım. Yalan söylemiyordu...

Victor’u öldürtmüş müydü? Hayır! Lütfen bu olmasın. Elimle onu yana iterek yolumu açtım. Sakinleşmek için ne kadar derinden nefes alsam da boğuluyormuş gibiydim. Sanki bir denizin derinliklerinde nefes almak için çırpınıyor gibiydim, sonunda vazgeçip nefes aldığımdaysa ciğerlerim yanacaktı ve acı bir ölümle karışılacaktım. Hayır dedim kendi kendime gözlerimden akan yaşları silerek. Hayır! Victor’a bir şey olmamıştır. Yutkunamıyordum, eğer Victor’a bir şey olmamışsa imparatoriçenin bu çığlıklarının sebebi ne?

Tanrım, bu tarz düşünceleri kafamdan atmalıyım. Bir manyağın sözlerine bu kadar kolay kanmamalıyım. Ama o bakışları her şeyi açıklıyordu. Onun iyi bir oyuncu olduğunu unutuyor gibiyim. Sonunda imparatoriçenin yatak odasına girdiğimde onu yerde ağlarken gördüm. Etrafına bir sürü hizmetçiler toplanmış onu sakinleştirmek istiyor gibiydiler, hepsinin de gözleri yaşlıydı.

Ağır ağır soran gözlerle imparatoriçeye doğru ilerlediğim de herkesin gözlerini benden kaçırdığını fark ettim. Sorun neydi? O manyak doğru söylüyor olamazdı değil mi? Birlikte büyüdüğü ağabeyini öldürtmüş olabilir miydi gerçekten?

Daha fazla yürüyemedim ve bir anda başım dönmeye başladı. Kalbim hızla çarpıyor, karnıma kramplar giriyordu. Ayaklarım beni tutamayıp yere düştüğümde elim karnımın üzerindeydi.

İkizler... Sadece tek bir tane olması gerekirken birden ikiz olmalarının sebebi neydi?

Şimdi bazı sorular oluşuyordu yavaş yavaş kafamda. Yere düşmemle bütün hizmetçiler imparatoriçeyi bırakıp yanıma koştu, imparatoriçe de kendini unutup hemen ayağa kalkarak yanıma geldi. Yüzündeki o ifade her şeyi açıklıyordu. Ne olurdu sanki birazcık mutlu olsam?

O eskiden uzağa gitmişti, şimdiyse uzaktan da uzağa...

Bir anda bütün üzüntüm yerini inanılmaz bir öfkeyle doldurmuştu.

“Şerefsiz Heinley! “ diye bağırarak ayağa kalktığımda hizmetçiler tarafından durduruldum. İmparatoriçe kolumdan yapıştı. “Heinley ne yaptı? “ diye sordu sanki defalarca bunu tahmin etmiş gibi.

“Victor’u öldüren kişi Heinley! “ diye bağırdım ağlayarak. Yüzünde donuk bir ifadeyle yere yığıldı. Heinley’e hesap sormak için odadan çıkmak istediğimde imparator geldi. Kendime hakim olamayarak onun yakasından yapıştım. “Sana onu gönderme demiştim! “

Göz yaşlarım yanaklarımdan süzülüyordu ve içimdeki ateş hiç dinmeyecekmiş gibi varlığını koruyordu.

“Bilmiş bilmiş hareketler sergiledin. Hani sağ salim dönecekti? “

Beni ondan ayırmak için hizmetçiler harekete geçtiğinde elini “Durun.” Anlamında havaya kaldırdı. Boğazını temizledi konuşmaya başlamadan önce.

“Zaferle, sağ salim geri dönecek demiştim. “ dedi “Zaferle” kelimesinin üzerine basarak. “Victor bir zafer kazanarak imparatorluğumuza önemli katkılar sağladı. Ufak bir sorun çıkmasaydı da sağ salim geri dönecekti.”

Kaşlarım çatıldı.

“Ufak bir sorun mu? “ diye sordum mırıltıyla. “Sen bir oğlunun diğerini öldürtmesine ufak bir sorun mu diyorsun?! “

Senin İçin Yeniden Doğdum ✅Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin