3.9🌸

1.1K 98 7
                                    

Tanrının benimle alay ediş biçimine gerçekten hep şaşırmışımdır. Tuhaf bir mizah anlayışı var zannımca. Zira her defasında beni daha ne kadar şaşırtır diye düşünürken öyle bir şey yapıyordu ki ağzım açık izliyordum çevremde olup biten her şeyi. 100. hayatımı yaşıyorum. -Gerçi burası tam bir muamma.- 100 farklı hayat ve her hayatımda da ayrı ayrı alay ediş biçimi.

Neyse ki, şimdi yolun sonundayım. Bir nevi oyunun sonundayım ve tek endişem karşıma bölüm sonu canavarının çıkması. Tanrıyla inatlaşalı çok oldu, ona artık dua etmemeye karar verdim uzun zaman önce. Tsch. Sanki benim dualarım olmadan o var olamaz gibi...
Yoruldum artık. Diğer hayatlarıma dair sahip olduğum anılar ise parça parça. Umarım bundan önceki hayatlarımın birinde uzun uzun yatıp dinlenmişimdir. Çünkü hiçbir pişmanlığım olmadan ayrılmak istemiyorum bu dünyadan. Neyse, bu kadar melankoliye gerek yok.

100 hayat yaşamış birisi neden bir pişmanlıkla ayrılır ki dünyadan?
Yukarıda da dediğim gibi, tanrı beni her daim şaşırtıyor. Bugün... Daha doğrusu dün öyle bir şey yaşadım ki, bir an 101. hayatıma geçip geçmediğimi sorguladım. Eğer öyle bir şey olsaydı 101. hayatım da kalp kriziyle sonlanırdı.

Bu hayatımda 18 yaşındaki bir lise son sınıf öğrencisiyim. -Ya da öğrencisiydim.- Bir gün okuldan çıkıp evime doğru ilerlerken, sanki bok varmış gibi her zamanki yolumu değişip başka bir yoldan gitmeyi tercih ettim.

Bilin bakalım ne oldu? Ne olacak! Bu şanssız ergen aniden bir kuyuya düştü. Alice harikalar diyarında adlı kitabı okuyan pek çok kişi de bilir ki bu tarz delikler tehlikelidir. Hele bir de benim kadar şanssız bir dünyalıysanız şimdiden sizlere geçmiş olsun!

İşte işler asıl burada karmaşıklaşıyor. O kuyuya düşüp öldüm de şimdi yeni bir hayatta yeniden mi doğuldum diye düşünüp duruyorum. Altın rengi koca avize büyük çalışma odasını aydınlatırken ben de tekli koltukta başımı ellerimin arasına almış tanrıya isyan etmekle ve içinde bulunduğum durumu anlamakla meşgulüm. Kuyudan düştükten sonra hatırladığım tek şey bembeyaz bir ışık ve sanki denizdeymişim gibi bir ıslaklık. Ya da daha çok bir yağmur damlasına hapsolmuşum gibiydi. Sonra gözlerimi açtığımda tanımadığım bir adamın balkonundaydım.

Şırıl şırıl yağmur yağıyordu ve geceydi. Gecenin bu saatinde bu adamın balkonda ne yaptığını ise daha yeni yeni merak etmeye başlıyordum. Beni gördüğünde çığlığı basmıştı.

“İn misin, cin misin! Nereden gelsin sen? “ diyerek geriye sıçramıştı. Gökten düştüğüm belliydi ama ben melek değildim. Bir melek olamayacak kadar kaba ve ağzı bozuk birisiyim.

Ondan sonra da hemen simsiyah takım elbise giymiş bir başka adam gelmişti balkona. İşte o zaman benim devrelerden hafif yanık kokusu gelmeye başlamıştı.

Ben yerde öylece oturmuş şuan yeni hayatımda mıyım, yoksa eski hayatımın devamını mı yaşıyorum, hesaplarken onlar benim hakkımda benim de duyabileceğim bir ses tonunda konuşuyorlardı.

“Bu kız bir suikastçı hünkarım. “
Siyah takım elbiseli olan adam hünkarım diye hitap ediyordu kırmızı robdöşambrlı adama.

“Hiçte öyle bir tipi yok gibi. Daha çok üç harfliye benziyor. “
3 harflinin ne demek olduğunu düşünemeyecek kadar meşguldü beynim. Herhalde kültürlerindeki bir tür yaratıktır diye tahminde bulundum.

"Hünkarım, bu tarz paranormal olaylara inandığınıza inanamıyorum. Besbelli bir insan işte. Daha doğrusu bir suikastçı! “

“Şey.” Diyerek konuşmalarını bölmüştüm.
“Ben suikastçı falan değilim. “ ellerimi birleştirerek başımı yukarı kaldırdım.
“Ben göklerden geldim. “

Senin İçin Yeniden Doğdum ✅Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin