2.1✨

1.2K 125 19
                                    

Biraz sonra Aurora ve o kadın gitmiş ve ortama tamamen sessizlik çökmüştü. Bu sessizliği de ara sıra bozan sokak köpeklerinin sesiydi. Yerde oturuyordum. Bir ruh gibi öylece dikmiştim gözlerimi yere. Prens Victor da hiçbir şey demeden yanımda öylece duruyordu.

Sonbahar yaklaştığı için hava serinleşmişti. Üşümem gerekirdi bu durumda, ama üşüme hissimi dondurmuştu kalbimin acısı. Sadece kendisi konuşuyor diğer bütün acıları susturuyordu. Prens Victor yerinde rahatsızca kımıldandı.

“Olayı daha iyi anlaman için sana açıklamama izin ver. “ diyerek bana taraf döndü. Bomboş bir ifadeyle ona baktım. Sonra gözyaşlarımı silerek kendimi duyacaklarıma hazırladım. Yüzüme baktı. Kelimelerini özenle seçiyordu herhalde.

“Geçenlerde ateşin çıktığında. Gece boyunca birinin ismini sayıklamışsın. “ duraksadı. Yüzüme bakarak tepkimi ölçtü. Yağmurda ıslandığımız günden bahsediyor olmalıydı.

“Sayıkladığın ismi prens Heinley duymuş ve başkasına aşık olduğunu düşünerek adamı araştırması için birilerini görevlendirmiş. Adam hakkında hiçbir şey bulamayınca cadı kadına gitmiş ve kadın da bir şeyler söyleyebilmesi için seni görmesi gerektiğini söylemiş. Getirmişler kadını, kadın seni görmüş ve ruhu çok yorgun demiş. Kısacası hakkındaki her şeyi bir bir anlatmış prense. Prenste böylece seni avucunun içine almış. Sonra o getirdiği hizmetçiye aşık olduğu için onu bir bahaneyle saraya sokmuş. Planı şöyle, seninle evlenip Kedrey dükünün damadı olmak. Böylece güç onun eline geçecek ve sonrasında gizlice seni öldürtüp yeni evlenmiş yaslı bir koca olarak insanların ilgisini kazacak. İmparator olduğunda da sevdiği kadınla evlenecek. Hizmetçi diye saraya soktuğu kadını bir asil gibi göstermeye çalışması da bu yüzden. Çünkü imparator bir hizmetçiyle evlenemez. “

“Hayır.” Dedim başımı iki yana sallayarak. Sonra titreyen ses tonuma hakim olmaya çalışarak devam ettim.

“O kız komşu krallıktan gelen bir casus. Prens sadece ona iyi davranarak onu kontrol altında tutmaya çalışıyor. “

Başını umutsuzca iki yana sallayarak elimden tuttu. Kaşlarımı çatarak elimi çekmeye çalıştığımda elimi bırakmadı.

“Bak Ariel, senin ölmeni istemediğim için sana evlenme teklifi ettim. Bir düşün, neden sizin aranızı bozmaya çalışıyorum? Sana karşı duygularım falan yok, sadece kardeşimin hırslarına yenilerek bir sürü masumun canını almasını istemiyorum. Üstelik ağabeyimiz veliaht prensken nasıl tahtı kendisi için düşleyebilir? “

Onun dediklerine inanamıyordum.

“Tamam, diyelim ki senin dediklerin doğru. O zaman söylese bütün bunları nereden duydun? “

“Cadı kadın benim için çalışıyor. “

Birçok olumsuz duyguyu aynı anda hissediyordum. Tek kaşım havalandı.

“En başından beri mi? “

Yutkunarak başını salladı.

“En başından beri. “

Bu iki kardeş benimle oynamışlardı resmen. Buraya geldiğim günden beri yaptığım tek şey onların planlarına yardımcı olmaktı demek. İğreniyorum hepsinden! Koca bir saçmalığın içindeymişim. Tek yaptığım aptal aptal etrafta dolaşmak değilmiş, onların planının tıkırında ilerlemesi için çabalamışım. Yine de iç sesim ne diye hâlâ o adama inanmakta bu kadar ısrarcı?

Prense bu kadar takıntılı olduğuma inanamıyorum! Nasıl onun her hareketini saçma bir şekilde haklı çıkarmaya çalışırım? Ayağa kalktım.

Bir şeyler söylemek istediğini anladığımda onu susturarak “Biraz yalnız kalmak istiyorum. “ dedim.

2 gün vardı düğüne ve benim yapmam gereken her ne kadar canımı acıtsa da düğünü iptal etmenin bir yolunu bulmaktı. Her ne kadar geçerli bir sebebe sahip olsam da elimde hiçbir delil olmadan ispatlayamazdım olanları. Delil elde etmeliyim!

Odama girdiğimde ışığı açtım. Makyaj masasının önündeki küçük kutuyu açtım. İkinci mektubu elime alıp bir süre ona baktım. Mektubu açıp okuduğumda dikkatle baktım el yazısına. Bu gerçekten Leo’nun mu el yazısıydı?

Hafızamı ne kadar zorladıysam da bu konuda eskilerden bir anı bulamadım. Tek hatırladığım şey, ilk mektubu bulduğumda el yazısının direkt Leo’ya ait olduğunu söylemiştim kendi kendime. Bu mektubu okuduğumdaysa, işte o an ne düşündüm bilemiyorum. Elimle kafama vurarak kendimi hatırlamaya zorladım. Olmuyordu...

Daha fazla ayakta duramayarak yere çöktüm. Gözlerimi mektuptan ayıramadım. Prens Heinley bana her şeyi anlatırken o kadar içten ve samimi bakıyordu ki onun yalan söylemesi işten bile değildi. Ama ben balık hafızalı olduğumdan dolayı insanların davranışlarının altındaki gerçek yüzlerini gördüğümde algılayamadığım için rol de yapsa inanırdım ona. Bir de tabii onun bütün kusurlarını görmezden gelen ve bütün yalanlarına inanmak isteyen bir tarafımda vardı ki, bu benim en çok korktuğum yanımdı.

Keşke aniden mucizevi bir şey olsaydı ve bütün eski anılarım geri gelseydi. Ama mümkün müydü böyle şey!

Zorla da olsa ayağa kalktım. Valizimi yatağın üzerine koydum ve gardıroptaki bütün kıyafetlerimi de valize doldurdum. Toparlanmam gerek. Kendimi daha fazla bu insanlara oyuncak edemem. Bu saray yalanlarla dolu. Nereye dönsem yalanla karşılaşıyorum. Herkesin ağzında ayrı bir hikaye, bütün söyledikleri de bir birleriyle çelişiyor. Ama suç bende. Ne diye Leo’nun adını sayıklamıştım ki. Sadece 2 gün uyumuştum oysa ki, nasıl olmuştu da o 2 günde bu kadar büyük bir plan yapabilmişti. İlla aksilikler olurdu, bunu nasıl düşünemezdi?

Beynimi kemirip duran düşünceler beni yorgun salmıştı, derin bir iç çekerek yatağa oturdum. Yataktan bir yastık götürerek ağzıma bastırdım ve bütün öfkemi akıtırım belki diye var gücümle bağırdım.

Boğazım ağrıyana kadar bağırdım. Sussam yine o düşüncelerin beynime üşüşeceğini biliyordum çünkü. Nasıl bir boka saplandım ben?

İyice kime güveneceğimi şaşırdım. Prens Victor’un anlattıkları Heinley’in yaptıklarını düşününce mantıklı geliyordu. Diğer yandan Heinley’in anlattıkları da bir şekilde mantıklı gelmişti. Her ikisine de inanmamalıyım. Çok safım. İnsanların kolayca yalan söyleyebileceklerine ihtimal dahi vermiyorum. Ama bu sefer bu bedenin beni kontrol etmesine izin vermeyeceğim. Gerçeği kendim araştırmalıyım, ama ondan önce bu düğünü engellemeliyim.

Valizimi yatağın üstünden götürüp yatağın altına ittim. Sonra yatağa uzanıp gözlerimi kapatarak uyumaya çalıştım. Her zaman çok ağladığımda uyku bastırır. Bu sanırım beynimin gözlerime fazla eziyet etmemi istemediği için geliştirdiği bir yöntemdi. Ya da ben yine saçmalıyorum...

“Uyanın leydim. “ Baş hizmetçi bana tanıdık gelen sesiyle beni uyandırmaya çalışırken bir yandan da dürtüyordu. Daha önce beni hiç bu kadar erkenden uyandırmamıştı. Gözlerimi açtım. Uyandığımı gördüğünde sevinçle aydınlandı yüzü. Gözlerimi ondan ayırıp pencereye baktım. Dışarıda hava hâlâ karanlıktı. Kötü bir şey olmuş düşüncesiyle bir anda bütün uykumdan sıyrılıp yatakta oturur pozisyona geçtim.

“Bir şey mi oldu? “ başını hayır anlamında iki yana salladı. Sonra üzerimdeki yorganı açarak

“İmparator ve imparatoriçe düğün için buraya geliyor. Onları karşılamak için hemen hazırlanmalısınız. “ dedi.

Sıçtım! Bir bu eksikti!

                     936 kelime.

Senin İçin Yeniden Doğdum ✅Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin